SON zamanlarda hiçbir şarkı, daha ilk notasında beni böyle çarpmadı.
Bekliyormuşum.
O şarkı zamanını, ben o şarkıyı... Hasretle bekliyormuşuz. * * * Önceki akşam evde yalnızdım. Mahallemizin bütün evleri ışıklandırılmıştı; bir kuyrukluyıldız mahallesinde yaşıyordum. Aynı ismi taşıyan komşumun evinden gelen hayat seslerini kim bilir kaçıncı defa dinledim. O sözler döküldü içimden. “Ne güzel komşundun sen Ertuğrul...” İşte tam o sırada kapı çalındı; Kayahan’ın iki şarkılık CD’sini getirdiler. Allah yalnız ruhların rızkını her zaman veriyor. Tam zamanında, tam kıvamında veriyor. Artık azaltmaya başladığım şarabın ilk kadehini, en kıymetli tek taşım gibi Kayahan’ın şarkısına verdim. Nedir bu ya, nedir... 30 yıldır yakamı bırakmayan, her şarkısında benim Türk yanımı, en sevdiğim, en keyifle yaşadığım “Juif errant” tarafımı, arabesk benliğimi zangır zangır sallayan bu adam... Nasıl bir bestelemektir bu; nasıl bir damardan, ta şuradan, hem hüzünle, hem isyanla söylemektir.. Nasıl bir herkesi kızdırmaktır bu; herkese kafa tutmaktır. Ve... bir türlü vazgeçilemezliktir. * * * İçimde oturmuş birisi günlerdir bas bas, avaz avaz bağırmak istiyordu. Ona veya buna; olan veya hiç olmamış birine. Gelmiş de gitmiş veya hiç gelmemiş birine. Zaman zaman gelip, sonra çekip giden... Bazen şöyle bir uğrayıp, bazen hiç uğramayan birine. Ben değil, o adam, o; Çağrılmayan Yakup; başladı avaz avaz bağırmaya. * * * “Yaban günü yaban gülü... Sen sevdanın sultanısın Hem güneşim hem mehtabımsın 365 gün canım hayatımın tamamısın.” * * * Aynı nakarat bir kere daha, yetmez, bir kere daha... Sonra devam. * * * “Akşamımsın, sabahımsın Her zamanımsım, mekânımsın, Ezberledim aşkım seni Hayatımın tamamısın.” * * * Hesapladım; on tek taş, ediyor bir kadeh. O da eder günlük tayınımın yarısı... Yani ikinci kadeh daha da kıymetli; yani hakkını vermeli, damardan vermeli. Kayahan devam ediyor. Her şey birbirine karışıyor. O mu bana söylüyor, yoksa ben mi ona avaz avaz bağırıyorum... Nerdeydin arkadaş, aylardır nerdeydin... Tam zamanında gelmek için bu kadar mı bekletmek gerekirdi. * * * “Alev alev Geceleri kuşatıyorsun Alev alev İsyanları başlatıyorsun. Yağmur gözlüm, Yok ortası bu işin Senin için ölebilirim.” * * * Dün gece mahallemiz kuyrukluyıldız gibiydi. Ve hiçbirimizin göremediği sessiz bir “Tinkerbell”, evlerimizin üzerine mutluluk tozları serpiyordu...