Paylaş
Seçim sonuçları belli olduktan sonra, sonuç ne olursa olsun... Türkiye’nin önünde seçimsiz bir 4 yıl olacak...
*
- İNŞALLAH: Ekonomiye odaklanacağız. Türkiye ekonomisi çok zor bir durumda. Sadece ülkenin değil, ülkenin bankaları, şirketleri de sürekli değerlendirme puanı kaybediyor.
*
- İNŞALLAH: İktidar bu 4 yıl içinde, iyice dibe vuran adalet ve yargı sistemini düzeltmek için ciddi adımlar atar.
*
- İNŞALLAH: İktidar bu 4 yılda artık “kutuplarla” bile kavga eder hale gelen (şakayla İzlanda’yı kastediyorum) dış ilişkilerimizi düzeltmek amacıyla kullanır.
*
- İNŞALLAH: Bu seçimsiz 4 yıl boyunca ülkeyi bölen, bitap düşüren bu kutuplaştırıcı politikalardan çıkıp birleştirici bir siyasete yönelir.
*
- İNŞALLAH: S-400 sorunu için bir çare bulunur, Türkiye Batı ittifakı içinde kalır, Avrupa Birliği ile dibe düşen ilişkileri tekrar yükseltir. Dincisine, milliyetçisine, ulusalcısına musallat olan bu 1960 model “üçüncü dünyacılık” psikolojisinden kurtulur.
SEÇİMLE GELİP SEÇİMLE GİTMENİN EN GÜZEL YANI
'TEKRAR seçimle gelebilmektir...’
Rahmetli Süleyman Demirel’in ölümünden önce bana söylediği son sözlerden biri buydu.
Hayatında iki
darbe, bir muhtıra görmüş siyasetçinin atasözüdür bu...
Demokrasilerin de en güzel yanı, en şerefli tarafıdır... Seçimle gelen seçimle gidebiliyorsa tekrar seçimle gelebilir...
*
Adında “Hıristiyan” kelimesi bulunan partiler bunu gösterdiler.
Şimdi sıra adında “Müslüman” kelimesi bulunan partilerin bunu göstermesinde.
Önümüzdeki pazar İstanbul’da bir seçim var. Aslında siyasi tarihimizin en basit seçimini yapacağız...
Çünkü başka adaylar bulunsa da aslında iki adaydan birini seçeceğiz.
Seçeceğimiz kişi de İstanbul’un belediye başkanı olacak.
Yani 5 yıl boyunca İstanbul’u yönetecek kişiyi seçeceğiz.
*
Bu seçimde ben de oyumu kullanacağım. Vereceğim oya verdiğim tek anlam da bu olacak...
İstanbul’u 5 yıl boyunca kimin yönetmesini istiyorsam oyumu ona vereceğim.
ÖYLE BİR FOTOĞRAF Kİ ORTADAN YIRTILAMIYOR
PAZAR gecesi tartışmadan sonra çekilen o aile fotoğrafını Türkiye’nin çok büyük kısmı çok sevdi.
Ama sevmeyen bir azınlık vardı ki...
Ertesi gün atılan adımlarla o fotoğrafı tam orta yerinden yırtıp atmaya çalıştı.
Ama öyle bir fotoğraf ki ortadan yırtılamıyor.
Fotoğrafın ‘cumhur’ ve ‘millet’ taraflarını ayırmaya kalkarsanız, çocuklar ters tarafta kalıyor.
Bizim neslimiz hep kavga etti...
Galiba barışmayı çocuklar başaracak...
GAZETECİYE KİM SIZDIRDI DİYE SORMAK YANLIŞ
DÜN bazı köşelerde internet sitelerinde gördüm. Otel içindeki fotoğrafları yayınlayan Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür’e “Kim sızdırdı açıkla” diyen yazılar var. Hiç kuşkusuz o fotoğrafları niye yayınladın diye sorulabilir. Ama kim sızdırdı diye sormak çok yanlış.
Bir başka gazeteci sızdıranı bulmaya çalışabilir. Bu da doğal...
Ama fotoğrafların nasıl sızdığını bulmak ve açıklamak görevi otelindir...
HERRO MUSTAFA’NIN KONUŞTUĞU SEKİZ DİL
ABD Başkanı Trump Bulgaristan’a büyükelçi olarak Erbil doğumlu bir Kürt diplomatı göndermeye hazırlanıyor. Adı Herro Mustafa...
Bir yaşındayken ailesi ile birlikte Amerika’nın Kuzey Dakota eyaletine göç etmiş. Sonra Georgetown ve Princeton üniversitelerinde okumuş. Özgeçmişini okurken bir ayrıntı gözüme çarptı.
Herro Mustafa sekiz dil konuşuyormuş.
Bunlar arasında anadilleri Kürtçe ve İngilizce dışında Arapça, Rusça, Yunanca, İspanyolca,
Farsça ve Türkçe de varmış. Yani Bulgaristan vatandaşı Türkler, yeni büyükelçiyle Bulgaristan vatandaşlarından daha rahat konuşabilecek, anlaşabilecek.
BİR BAYRAM TELEFONU İLİŞKİLERİ DÜZELTİR Mİ
DÜN AL Monitor’un sitesinde okuduğum bir haberde ilginç ayrıntılar vardı. Suudi Arabistan yönetimi ile ilişkileri düzeltmek için Türkiye son günlerde 3 önemli adım atmış.
- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Mekke’de yapılan İslam zirvesine katılmış.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan bayram dolayısıyla Suudi Arabistan Kralı Selman’ı arayıp bayramını kutlamış.
- Türkiye, Yemenli Hutilerin Suudi havalimanına yaptığı terör saldırısını kınamış.
Demek ki Kaşıkçı cinayeti ile bozulan ilişkilerin en azından kontrol altında gitmesi için çaba harcanıyor. Zaten Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Kaşıkçı raporu yayınlandıktan sonra öyle dünyayı ayağa kaldıracak bir tepki göstermemesi de bu adımları doğruluyor.
Ama ortada hâlâ Türkiye açısından çok önemli bir sorun var. Suudi medyasında Türk emlak şirketlerine karşı ağır bir kampanya sürüyor.
Amaç Arap dünyasının Türkiye emlak piyasasına yatırım yapmasını engellemek. Bence Türkiye’deki emlak ve inşaat şirketlerinin de bir şeyler yapması zamanı geldi.
YAHU HİÇ OLMAZSA BANA BİR APTALLIK ÖDÜLÜ VERSEYDİNİZ
TÜMBİFED’in bana verdiği gazetecilik ödülünü alırken bir espri yaptım. Şu an bütün dünya “Çernobil” dizisini konuşuyor. O kaza 26 Nisan 1986’da olmuştu...
Ondan bir yıl sonra 27 Nisan 1987 günü bütün dünyadan sadece 10 gazeteciye o santrala ve Pripyat şehrine girme izni verildi.
O gazetecilerden biri bendim. Ama Türkiye’de hiçbir gazetecilik kuruluşu bundan dolayı bana bir ödül vermedi.
Benim için hiç önemli değildi... Ama diziyi izlerken yaptığım işin önemli olduğunu gördüm.
Tabii şunu da düşündüm. Olaydan bir yıl sonra o santrala girmek pek akıllıca bir iş değilmiş... Ödülü alırken şunu söyledim...
“Keşke o günlerde biri çıkıp bana gazetecilikte aptallık ödülü verseydi.”
Ama o günlerde herhalde radyasyonlu kafayla bunu teklif etmeyi pek düşünemedim
.....................................
NOT: TÜMBİFED ödüllerini alanların gerekçelerini tek tek dikkatle dinledim.
Gerçekten iyi seçilmiş isimlerdi. Onlardan bazılarını özellikle anlatacağım...
Paylaş