23.25 uçağında kaptanın sorusu

UÇAĞIMIZ kalkışa hazır...

Türk Hava Yolları’nın en kıdemli pilotlarından biriyle uçacağız.

Haberin Devamı

Beni görünce daha “Merhaba” bile demeden konuya giriyor:
“Nedir bu bize yapılanlar?”
Konu “Biz”, yani Fenerbahçe.
Cevabımı beklemeden devam ediyor.
“Daha kararlı olmalıyız. Ali Koç gibi dimdik durmalıyız”.
Gün boyunca, benim Hürriyet internet sitesinde yazdığım “Yarını bekleyemedim” yazısını okumuş.
Daha bir saat önce Ali Koç’un yaptığı açıklamayı görmüş.
Uğur Dündar’ın yorumunu dinlemiş.
* * *
Bir bölümünüz, hem de önemli bir bölümünüz, “Canım neticede bir futbol” diyebilirsiniz.
Konu sizi ilgilendirmeyebilir.
Ama biliniz ki, bugüne kadar pek tanık olmadığımız bir “sosyal fenomenle” karşı karşıyayız.
Benim “Fenerbahçeli olduğumu” dikkate alıp, olayı abarttığımı da düşünebilirsiniz.
Tamam, abartma payını çıkarın, geriye kalana bakın.
Orada da ciddi bir sosyolojik durumun bulunduğunu göreceksiniz.
Ayrıca olay, Fenerbahçe boyutunu aşıp, 2011-2012 sezonuna sirayet etme ihtimali taşıyor.
Bu sezon, kupaları herkese “mundar edecek” bir boyuta geliyor.
O nedenle “Fenerbahçe Cumhuriyeti”nde hâkim olan psikolojiyi iyi tahlil etmek gerekecek.
TARAFTAR HAKLI OLARAK ‘NEDEN SADECE BİZ’ DİYOR
Fenerbahçe “taraftarında” ağır bir “haksızlığa uğramışlık” duygusu hâkim.
Bu duygu giderek militanlaşmış bir “mücadele” ruh haline dönüşebilir.
Yanlış anlamayın. Sokağa çıkmak, vurmak kırmak değil. Katiyen öyle bir şey değil. Sadece takımın değil, “başkanının da” haksızlığa uğradığı duygusu bu.
Fenerbahçe taraftarı haklı olarak şunu soruyor:
Sadece “şüphe” kelimesine bile “Zero tolerans” uygulayan UEFA, aynı cezayı, hakkında şike iddiası bulunan Galatasaray’a, Trabzonspor’a, Beşiktaş’a neden istememiştir?
LİDER İÇERİDE, DIŞARIDA İYİ BİR SAVUNUCU DOĞUYOR
Gözlemlediğim ikinci önemli psikoloji de şu:
Bu olay, bir mücadele olarak algılandığı için, olağanüstü durumun dışarıdaki yönetimi de şekilleniyor.
Klasik bir tablo var karşımızda.
Cezaevinde bir lider.
Ve dışarıda yeni bir karizmatik kişilik doğuyor.
O lider de Ali Koç...
Olayın başından beri beni de şaşırtan bir duruş sergiliyor.
Bırakıp kaçmıyor, içerideki liderin hep yanında, taraftarla buluşuyor, görüşlerini açıkça dile getiriyor.
En önemlisi de “Dolduruşa gelmiyor”.
SIRADAN BİR GİYİM TARZI SIRA DIŞI BİR LİDERLİK VASFI
Onu Sivasspor maçından beri izliyorum.
Çok basit bir giyim tarzı var. Onca zenginliğe rağmen, sanki her gün aynı elbiseyi giyiyormuş gibi bir izlenim veriyor.
Göze batmayan, ama karakteri hakkında dikkat çeken bir giyim tarzı.
Takım elbise yok. Donuk tonlu bir ceket, blazer da değil.
Altında başka kumaştan bir pantolon. Renkler,
gözü lacivertten başka renk görmeyen bir bankacı
için yasak renkler.
“Koç ailesinden.”
“Fenerbahçe Kulübü’nün” son yıllarda,
Aziz Yıldırım sonrasının doğal lideri olarak görünen genç bir kişilik.
Anlaşılıyor ki, bu olay boyunca onu izlemeye devam edeceğiz.
Nereye kadar mı?
Bilmiyorum. Belki de ailesinin ve kendinin çizeceği bir tahammül çizgisine kadar.

Haberin Devamı

HOLİGANLAŞMAMIŞ TARAFTAR TARAFTARLAŞMAMIŞ YÖNETİM

Haberin Devamı

TARAFTARIN durumu belli. UEFA kararından sonra ben dahil çoğu Fenerbahçeli, holiganlaşmadan, “taraftar olma” moduna geçtik.
Ancak kulübün yönetim kademesinde iki görüşün çarpıştığını işitiyorum.
Bir bölümü bizim gibi “taraftar” olma durumuna geçmiş.
Bir bölümü ise, “taraftar” noktasına gelmeden, “akıl ve makuliyet” çizgisinde kalmayı savunuyor.
Şu an için “taraftar” olmayı seçmiş bana sorarsanız...
Ben derim ki:
-  Kulüp yönetimi “akıl ve makuliyet” çizgisinde kalmalıdır.
-  BİR YANDAN Federasyon ve UEFA ile ilişkileri, futbol ve adalet çizgisinde akılla yönetecek...
-  BİR YANDAN  Derin haksızlık duygusu taşıyan taraftarın duygularını, holiganlaşma, hatta militanlaşma çizgisine gelmeden tatmin edecek bir liderlik sergileyecek...
-  BİR YANDAN “İçerdeki lideri” satmayacak; haklarını sonuna kadar koruyacak; sahipsiz, savunmasız bırakmayacak...
-  ÖTE YANDAN DA “Dışarıda yönetim boşluğu var” duygusu yaratmayacak.
ŞU AN İÇİN ALİ KOÇ DÖRT DÖRTLÜK GÖTÜRÜYOR
Şurası kesin ki, bu, tam anlamıyla derin bir “kriz yönetimidir”.
Ve “Koç Grubu”nu da, herhangi bir şirketi de yönetmekten zordur.
Taraftar bir Fenerbahçeli olarak şu anki görüşüm şudur:
-  Bu dönem sloganımız: “Holiganlaşmamış taraftar; taraftarlaşmamış yönetim” olmalıdır.
-  Ali Koç bu işi, gençliğinin verdiği heyecanını çok iyi kontrol ederek, dört dörtlük götürüyor.

Yazarın Tüm Yazıları