mesleğimde en çok istediğim şeylerden biri buydu: İngiltere Başbakanı Tony Blair’le bir mülakat yapabilmek.Bosna’da dökülen kanı durdurmak için gösterdiği çabalar, siyasetteki duruşu, cesur davranışları, Avrupa’nın siyasette vasatlaşmasına karşı yaptığı çıkışları ve daha birçok özelliği beni etkilemişti.Bunun için çok uğraştım.Blair, çok ender mülakat veren bir siyasetçi.Hele İngiltere dışındaki yayın organlarına çok daha az konuşuyor.* * *Haberi İngiltere’nin sempatik Ankara Büyükelçisi Peter Westmacott verdi.Her zamanki gibi Türkçe başladı:‘Size bir iyi, bir kötü haberim var. Hangisinden başlayayım.’‘İyisinden başlayın’ dedim.‘Başbakan Blair, size özel bir mülakat vermeyi kabul etti’ dedi ve devam etti:‘Kötü habere gelince; sizi Londra’da değil, Brighton’da kabul edecek.’İşçi Partisi’nin kongresi, Manş kıyısındaki Brighton Kenti’nde yapılıyordu. Blair’le orada görüşecektim.Son terör olayları nedeniyle Brighton’da olağanüstü önlemler vardı. Bir gün önce kongreye giriş kartlarımızı almak için Brighton’a giden Londra Temsilcimiz Faruk Zabcı, polis tarafından durdurulmuş ve kendisine, yeni terör uygulamaları nedeniyle sorgulandığını gösteren bir belge verilmişti.* * *Kongre, Hilton Oteli’nde yapılıyordu.Bize otelin, Başbakan Blair’in kaldığı kat dahil her tarafına girmemizi sağlayan bir ‘Complex Access’ kartı verildi.Başbakan Blair bizi kaldığı süitte kabul etti.Gerçekten sempatik bir insan. Doğal olarak o farkında değil; ama ben kendisiyle ikinci defa karşılaşıyorum.Birincisi, Ürdün Kralı Hüseyin’in cenazesi sırasındaydı.Yemek kuyruğunda hemen önümde duruyordu.Çok güzel bir sohbet oldu.Türkiye’nin tarihi bir döneme gireceği 3 Ekim öncesi, ‘Avrupa Birliği’nin dönem başkanı’ olarak rahatlatıcı, samimi bir destek verdi.Görüşmeden çıkarken şunu düşünüyordum:Karizmatik bir liderlik için gerekli her şey Blair’de vardı.Buna bir de olağanüstü sempatikliği ekleyin...Son zamanlarda biyografinizi okuyorum, ‘Rolling Stones ve Crame’ hayranıymışsınız.Yoksa siz de mi?EvetAman Tanrım (gülüşmeler). Eric Clapton ve Mick Jagger?Sayın Başbakan, 3 Ekim’le başlamak istiyorum. Türkiye’nin pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Üyelik kabulü için müzakereleri başlatmamız gerekli. Ardından birçok iniş çıkış olacaktır. Bu da böyle bir süreçte kaçınılmaz. Türkiye gibi önemli ve büyük bir ülkenin AB’ye girmesi, önemli bir konudur. Kararlılık var, ayrıca Türkiye AB için bir onurdur. Ben kişisel olarak Türkiye’nin üyeliğinden yanayım. Bu hem Türkiye için, hem de Avrupa için doğrudur. Ve eminim amacımıza ulaşacağız.ORTAK ÇIKARIMIZ FAZLATürkiye’nin AB’ye girişini neden bu kadar destekliyorsunuz? Schröder, Berlusconi gibi liderler, Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor. Bunu da açıkça söylüyorlar. Oysa sizin durumunuz onlardan çok farklı. Türkiye’nin üyeliğini bu kadar desteklemenizin sebebi nedir?Bunun iki sebebi var. Birincisi, Avrupa içine kapanmaktan değil dışarıya açılmaktan fayda görecektir. Birleşip bütünleşmek, ekonomik ve politik olarak dünyayı daha iyi bir hale getirecektir. İkinci sebebi ise Türkiye, Avrupa ve Arap dünyası arasında köprü olabilecek bir ülke. Büyük ve Müslüman bir ülke, bu nedenle aramızdaki anlayış ve ortak çıkarlarımız oldukça fazla. Türkiye’nin AB üyeliği kendi içinde önemli olmakla beraber, değişen dünya ve Avrupa kriterlerinin bir sembolü olarak da önemli. Bu nedenlerden ötürü Türkiye’nin üyeliğini destekliyorum.BAŞLASIN GERİSİ GELİRSizce 3 Ekim öncesi son dakikada bir problem çıkabilir mi?Benim ‘büyük resim’ dediğim şeyin üzerinde konsantre olunursa, son dakika problemleri olmayacaktır. Ve ‘büyük resim’, üyelik kabulü ile ilgili müzakereleri başlatmaktır. İnsanlar kelimeler üzerinde tartışabilir. Benim için bunlar önemli değil. Önemli olan açılış müzakerelerini başlatmak. Kritik olan nokta bu. Çünkü daha sonra herkes bir araya gelecektir.Ama bazı ülkeler hálá çelişkili açıklamalar yapıyor.Türkiye’nin AB üyeliğinin bazı cephelerde neden çelişkili olduğunu anlayabiliyorum. Türkiye büyük bir ülke. Müslüman bir ülke. Şunu da unutmamak gerekir; İngiltere de AB’ye senelerce uğraştıktan sonra girdi. İnsanların anlaması gereken, her zaman büyük bir ülkenin AB’ye girişi söz konusu olduğu zaman aynı şeyler olur. Eğer küçük bir ülkenin AB’ye girişi söz konusuysa, ‘Bununla kolayca baş ederiz’ denirken, büyük bir ülkenin girişi söz konusu olunca ister Müslüman olsun ister Hıristiyan, ister Kuzey Avrupa’dan olsun ister Güney Avrupa’dan, herkes bunun büyük bir değişiklik olduğunu düşünür. ‘Acaba bu bana ne gibi değişiklik getirir’ diye sorar. Bunlar doğal.ZAMAN HIZINIZA BAĞLISizce üyelik ne kadar zaman alacaktır?Bu Türkiye’nin yapacağı değişimlerin hızına bağlı. Son yıllarda Türkiye oldukça yol kat etti. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben Türkiye ve AB konularıyla ilk olarak ilgilendiğim zaman oldukça zordu. Konuyla ilgili anlaşmaya varmak zordu. Görüşmeler zordu. Şunu belirtmeliyim ki, Başbakan Erdoğan göreve başladıktan sonra liderlik kalitesi, gücü, kararlılığı ve değişimler beni çok şaşırttı. Bütün bu değişimler olursa daha çabuk hareket edilecektir.Kırık kalpler tamir edilebilirKıbrıs konusunun iki tarafta da bazı problemler yarattığının farkında mısınız?Sanırım, Kıbrıs’la ilgili olarak yeterince zeki davransaydık çözüm olurdu. Kıbrıs’ın durumu çok netti. Açılış müzakereleri Kıbrıs’ın legal olarak tanınması anlamına gelmiyordu. Bunu söyledik, bu net. Benim söylemek istediğim daha önemli bir şey.Kıbrıs konusu, Türkiye’nin AB üyeliğini etkileyecek mi?Kıbrıs konusunda asıl çözmemiz gereken nokta, stratejik olarak Türkiye’nin AB üyeliği konusunu etkilememeli. Bu konuda tartışmalar, söylemler olacaktır. Ancak bir kez tren yola çıktı mı, hızlı ya da yavaş gideceği yere er ya da geç varacaktır.Kıbrıslı Türklerin kalbi kırıldı. Referandum sırasında evet demeye çok istekliydiler. Referandum sonrası Avrupalıların yardımcı olmadığını görünce düş kırıklığına uğradılar.Anlıyorum. Bu duygunun ne kadar kuvvetli olduğunu da hissedebiliyorum. Kırık kalpler tamir edilebilir. Son 8 yıldır Kuzey Kıbrıs konusuyla ilgileniyorum. Böyle bölünmüş toplumlarda ne olduğunu anlayabiliyorum. İnsanlar bu durumlarda ancak daha geniş açıdan meseleye baktığı zaman gerçeği görebiliyor. Ayrıca Yunan Başbakanı ile de çok iyi ilişkilerim var. O da ileri görüşü olan biri. Umarım, zaman içinde her şey yerine oturacaktır. Ben pozitif bir insanım, Kıbrıs’la ilgili sorunlar çözüme ulaşacaktır.Politik bir yön olmadan Avrupalı AB’yi anlayamazBirçok insan konuşmalarınızı beğeniyor. Bunlardan biri de benim. Konuşmanızda Avrupa’da son yıllarda liderlik eksikliği hissedildiğinden bahsediyorsunuz.Yanlışın ne olduğunu saptayıp doğruyu bulmalıyız. Avrupa’nın sorunu teorik tartışmaları çok sevmesi. Avrupa insanı ekonomi, suç oranı, iltica gibi sorunlarla uğraşırken Avrupa Birliği’nin de bir kurum olarak bu konularda insanlara yakın olup bir araya getirmesi gerekir. Ben her zaman bu kurumun belirlenmiş net kurallardan oluşup insanlara daha etkili bir şekilde yardımcı olması gerektiğini söylemişimdir. Ama bu kurumu teorik kurallardan oluşan akademik bir hale getirmemek gerekir. Ben AB’yi kurum olarak destekliyorum. Ama Avrupa’yı ilgilendiren sorunlarla şu ya da bu şekilde ilgilenilmesi gerekiyor. Avrupa için önemli olan politik bir yön belirleyip insanların bunu kavramasını sağlamak. Politik bir yön olmadan Avrupalı, AB’nin ne olduğunu da tam olarak anlayamaz.Bizim için çok iyi oldu‘Biliyorsunuz, ben New Castle Futbol Kulübü taraftarıyım. Sizin futbolcunuz Emre Belözoğlu bu yıl New Castle’da oynuyor. Bunun bizim için çok iyi bir şey olduğuna inanıyorum.’Kapalı kalanlara dünya iyi davranmazAvrupa ve AB’nin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz Sayın Başbakan?Ekonomisini dışarıya açmalı, etkili politik kurumları harekete geçirmeli, halk ve birlik arasında doğru dengeyi kurmalı. Yani Avrupa üzerine d