24 Aralık günü Dışişleri Bakanlığı'ndan, 60'a yakın ülkenin dışişleri bakanlarına bir mektup gitti.
Mektubun altında Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in imzası vardı.
12 Şubat sabahı Çırağan Sarayı'nda çok önemli bir toplantı başlıyor.
Bu toplantı canlı yayınla bütün dünyaya verilecek.
MASANIN ETRAFINDAKİLER
Salonun bir tarafında İslam ülkelerinin dışişleri bakanları, öteki tarafında ise Avrupa Birliği üyesi ülkelerin dışişleri bakanları olacak.
Bu mektup, 11 Eylül'deki New York felaketinden sonra, İslam ve Batı dünyasını siyasal bir platformda bir araya getirecek bu ilk toplantının davet yazısıydı.
Mektubun girişinde şöyle bir ifade var:
‘‘11 Eylül trajedisi, yarattığı derin acı yanında, farklı kültür ve medeniyetler arasındaki anlayışın ne kadar kırılgan olduğunu ve dipteki önyargıları ne kadar kolaylıkla tekrar su üzerine çıkardığını göstermiştir.’’
Mektupta, Edward Said'in ‘‘Öteki’’ kavramına da atıf yapılıyor.
‘‘Bu felaket, karşılıklı olarak ‘Öteki'nin algılanmasının önemini de ortaya çıkarıyor.’’
İstanbul toplantısı önemli bir ilki başaracak.
İslam Konferansı üyesi ülkelerin dışişleri bakanları ile Avrupa Birliği üyesi ülkelerin dışişleri bakanları ilk defa böyle ‘‘siyasi bir platformda’’ bir araya gelecek.
Bunu ancak Türkiye başarabilirdi.
Çünkü hem Avrupa Birliği coğrafyasında, hem de İslam coğrafyasında yer alan tek ülke Türkiye.
İsmail Cem bu fikri ilk defa Avrupa Birliği aday ülkeler toplantısında açtı.
Orada çok iyi karşılandı.
Daha sonra Doha’da yapılan İslam Konferansı toplantısında gündeme getirdi.
Orada da büyük destek aldı.
Böylece 11 Eylül sonrasının en kapsamlı ve anlamlı ‘‘Hıristiyan-Müslüman’’ platformu için yol açıldı.
Bu toplantıya bazı düşünürler de çağrılıyor.
Bunlar arasında Huntington gibi, ‘‘Medeniyetler Çatışması’’ teorisini ortaya atan düşünürler olduğu gibi, Amin Maalouf gibi, İslam dünyasının zihniyet bağlarını en iyi çözen yazarları da var.
Bu arada Bernard Lewis gibi Ortadoğu tarihini çok iyi bilen bir tarihçi de davetliler arasında.
SİYASİ PLATFORM
Dolayısıyla bu, 11 Eylül sonrasının en yararlı siyasi platformu olmaya aday.
Bazı yazarlar Türkiye'nin oluşmakta olan Müslüman-Hıristiyan diyaloğunda etkili bir rol alamadığı eleştirisini yapıyorlardı.
Haksız da değillerdi.
Ama bundan önceki toplantıların hepsi, kültürel ve dini çerçevede kalıyordu.
Şimdi Türkiye ilk defa siyasi bir platform oluşturma girişiminde bulundu.
Bu toplantı başarılı olursa, dünya için çok yararlı sonuçlar çıkabilir.
CIP salonunun Noel babaları çalındı
DÜN Ankara'dan uçakla İstanbul'a dönerken ilginç bir olayı öğrendim.
Esenboğa Havaalanı'nda açılan CİP salonunun hemen girişine çok şirin bir Noel ağacı kurmuşlar.
Üzerinde rengárenk toplar vardı.
Bütün dünyada Noel ağaçlarının evrensel bir duygu mesajı vardır.
İnsanı rahatlatır, keyif verir.
Orada konuşulurken kulak misafiri oldum.
Ağacın üzerinde 6 tane küçük Noel baba varmış.
Ve bu Noel babalar çalınmış.
Düşünün, CİP salonundan kimler yararlanıyor? ‘‘Business class’’la uçan hali vakti yerinde yolcular.
Tabii Ankara'dan İstanbul'a uçuşlarda ‘‘business class’’ uygulaması olmadığı için, bu salondan daha çok THY uçaklarını sık sık kullanan hatırlı yolcular yararlanıyor.
Şimdi düşünüyorum. Acaba bunlardan hangisi ağacın üzerindeki Noel babaları çalabilirdi?
Bu nasıl bir duygudur? İhtiyaç desem, o yolcular tarife uymuyor.
O zaman bir hastalık mı? Belki.
Ya da Noel baba kavramına çok düşman biri.
Veya dönüşte karısına veya sevgilisine, ‘‘Bak sana ne aldım’’ diyecek kadar ucuz bir erkek.
Ben çözemedim. Ama herkes Noel baba hırsızları konusunda kendi robot portresini çizebilir.