DÜN sabah saatlerinde Danimarkalı bir gazeteci Türk Dışişleri Bakanlığı’nı arayarak ilginç bir soru soruyor.
Bu soru, geçen salı günü Milliyet Gazetesi’nde okuduğum bir haberin kafamda yol açtığı sorularla ilgiliydi.
Danimarka’dan gelen telefonu öğrenince, ben de bu ilginç konunun izini sürmeye karar verdim.
Ama önce size bu olayı özetlemeliyim.
Bundan bir süre önce Danimarka’nın ‘Jyllands Posten’ gazetesinde, Hazreti Muhammed’in karikatür şeklinde tasvirleri yayınlandı.
Doğal olarak, bu karikatürler, Danimarka’da yaşayan Müslümanların tepkisini çekti.
* * *
Ama herkes ülkedeki Müslüman toplumdan tepkiler beklerken, bir başka yerden 11 imzalı bir mektup geldi.
Danimarka’da temsilciliği bulunan 11 İslam ülkesinin büyükelçisi, Başbakan Anders Fogh Rasmussen’e ortak bir mektup yazarak, bu olaydan duydukları üzüntüyü dile getirdiler.
Bu girişimin perde arkasına geçilince ilginç bazı ayrıntılar ortaya çıktı.
Anlaşıldı ki, büyükelçiler bu girişimi İslam Konferansı Örgütü çatısı altında yapmıştı.
İslam Konferansı Örgütü’nün başında bir Türk bulunduğu için, Türkiye de ister istemez müdahil oluyordu.
* * *
Benim hatırlayabildiğim kadarı ile, İslam ülkelerinin büyükelçileri ilk defa böyle bir ortak girişimde bulunuyorlar.
O nedenle Türkiye’nin bu girişimde yer alması dikkatimi çekti.
Bildiride bizzat Kopenhag Büyükelçisi Fügen Ok’un imzası vardı.
Daha sonra Ok’un bu imzayı Dışişleri’nin talimatı ile attığı açıklandı.
Bu mektup bana, bundan 6-7 yıl önce yaşadığım bir olayı hatırlattı.
O tarihte Serdar Turgut, Pakistanlılarla dalga geçen bir mizah yazısı yazmıştı.
Bunun üzerine Pakistan’ın Ankara Büyükelçisi, Türk Dışişleri nezdinde girişimde bulunmuş ve bana sanki nota veriliyormuş gibi bir mesaj gelmişti.
Tabii ben bunu aynen iade etmiştim.
Gazeteciler, hem kendi dinleri, hem de başkalarının dinleri ve inançları ile ilgili yazı, yorum ve karikatürlerde dikkatli olmalıdırlar.
Danimarka gazetesinin de Müslümanların hassasiyetine özen göstermesi iyi olurdu.
Ama gazeteleri bir ülkenin dışişleri aracılığıyla uyarmaya kalkmak da doğru bir hareket değil.
Bunu ancak eski komünist ülkelerin elçileri yapardı.
Bu işi o ülkede yaşayan Müslümanların, sivil toplum örgütlerinin yapması daha doğru olur.
* * *
Nitekim Danimarka Başbakanı da, bu konuda büyükelçilere randevu vermeyerek, adres olarak yargıyı göstermiş.
Bence doğru olanı yapmış.
Türk Dışişleri’nin demokratik bir ülkenin başbakanının ne yapacağını tahmin etmesi gerekirdi.
Öyleyse Türkiye bu ortak girişimde niye yer aldı?
Tabii akla hemen şu geliyor:
Acaba iktidarda ‘İslami hassasiyeti ağır basan’ bir hükümet bulunduğu için mi?
İşte bu noktada, dün Danimarkalı bir gazetecinin açtığı telefona geliyorum.
Danimarkalı gazeteci, Türk Dışişleri’ne şunu sormuş:
‘11 İslam ülkesinin yazdığı mektup aslında çok daha ağırmış, ama Türkiye bunu yumuşatmış. Doğru mu?’
* * *
Bu konuyu biraz araştırdım.
Evet doğru...
Hazırlanan ilk taslakta çok ağır protesto ifadeleri yer alıyormuş.
Onlar yumuşatılmış.
Büyük bir ihtimalle mektubu gönderen 11 İslam ülkesi içinde tek laik ve demokratik ülke Türkiye olduğu için, o üslupta bir mektubun yaratacağı sıkıntıları gördü.
Ama ben yine de böyle bir mektubun gerçek adresinin başbakan değil, o yayını yapan gazete olması gerektiğini düşünüyorum.
Mektubu gönderen de büyükelçiler değil, bundan rahatsızlık duyan Müslümanlar olmalıydı.