Paylaş
İzmir Devlet Tiyatrosu’nun dışında, değişik oyunlarla sahnesini sürekli açık tutup tiyatro olgusunu 1992 yılından bu yana yaşatmakla Bornova Belediye Başkanlığı İzmir’in öteki yerel yönetimlerine karşı ayrıcalığını vurgulamış oluyor.
BBŞT, 2011 tiyatro mevsiminin açlışını Bertold Brecht’in “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi” ile yaptı. Açılışın onur konuğu büyük usta Yıldız Kenter’di.
***
Brecht, asıl adıyla Eugen Berthold Friedrich Brecht, Hitler Almanyası’ndan kaçtıktan sonra, 1941 yılında, Finlandiya’da yazmış “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi”ni. Oyunun ilk sahneye konuluşu ise 1958’de.
Oyun, sanki Chicago’lu gangster Al Capone’un öyküsünden yola çıkmış gibi görünüp Hitler’in iktidara yürüyüşündeki toplum sorumsuzluğunu “epik tiyatro” yaklaşımışla vurgulamakta.
Öykü, 1929 ekonomik bunalımı ortamında geçse de hiç de bilinmedik değil. Bir çete örgütünün başı, Arturo Ui, çıkar çatışmalarının yoğun olduğu bir düzende kendisiyle işbirliği yapanları da yok edip sömürü çarkını çeviren “tek kişi” olma gücünü ele geçirir.
Görünen “güç”, ne gibi karanlık ilişkilerle karanlık işler çevirmiştir de halkı “yönetir” olmuştur!
Brecht, “Büyük politik suçlular baştan sona teşhir edilmelidir” der. “Aslında onlar büyük politik suçlular değil, büyük suçlu politikacılardır.”
***
BBŞT Oyuncuları, artık Bornova Belediyesi’nin “aylıklı sanatçıları” olmaları yanında, 19 yıllık geçmişleri ile bundan böyle “amatör” değil, “profesyonel” sayılsalar gerek. Geçen yıl sergiledikleri “Marat Sade”, ulaştıkları aşamanın “şaşırtıcı” bir açılımıydı.
Bornova Uğur Mumcu Sahnesi’nde sergilenen “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi” ile BBŞT Oyuncuları kendi yükselişlerini önlemişler sanki. Uzun süreli “deneme” çalışmaları yapabilme özellikleriyle “genç” olmanın da verdiği güçle BBŞT Oyuncuları’nın Brecht’i iyi çözümlemeleri beklenirdi.
Birkaç ayak hareketine sığınmış bir dans düzeni ve güzel söylenen şarkıların araya girmesiyle “yabancılaştırma” etkisinin gerçekleştirildiği varsayılmış olsa da “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi”, kırmızının baskın olduğu balkonlu bir sahne tasarımı ve oyuncuları gerçeklik dışına iten giysiler içinde yaşanmışlıktan koparılmış bir düzenleme sonunda bir “Brecht Oyunu” olarak sahneye gelemiyor.
Kuru sahnede, kara perdeler önünde olay zamanını gözardı etmeyen bir yaklaşımla oynansaydı Brecht ne yitirirdi!
Yaşadığı günlerin “gerisine” düşen olayları “dışardaki” ülkelerde geçen olaylarmış gibi kurgulayıp çağdaş düzenin açmazlarını yargılamaya koyulmakta değil mi Brecht, oyunlarında!
Olayı Brecht’in özellikle seçtiği “yer”den koparıp sanki “olmayan” bir ülkede geçiyormuş gibi “soyutlamak”, “yabancılaştırma” etkisi yaratmak içinse, veyl Brecht’e!
Brecht’ten oynuyorum diyebilmek, Brecht’i kendine yabancılaştırmak olmasa gerek.
Böylece yazdım, Brecht oynamanın ne zorlu bir iş olduğunu bile bile. Yine de BBŞT Oyuncuları’nın gide gide İzmir’in tiyatrosu olacakları inancına bir taş daha koymuş olduklarını yadsımak ne mümkün.
Paylaş