KENT halkına kaldırımdı, parktı, evlenmelerdi gibi hizmetler götüren bir yerel yönetimin başında bir şair olunca, “güzel sanatlar” denen “vazgeçilmezlerin son neferi” ön sıralara doğru yürümek için ayaklanıyor.
19 Mart’tan başlayıp 3 gün süren 6. Uluslararası İzmir Şiir Buluşması’nın ilk gününün akşamı, İzmir’de toplaşmış yerli yabancı şairlerin Alsancak’ın orta yerinde, oyun havaları eşliğinde yürüdüklerini gördüm de, böyle düşündüm. Milletvekilliği, bakanlığı geride bırakıp da Konak Belediyesi’ne “başkan” olmakla “doktoralı” Hakan Tartan, çocuklar gibi şen, yürüyenlerin arasına karışmış, kent insanına sanatın güçlü soluğunu getirme kavgasında herhalde daha nice yürüyüşe çıkacağının ayrımındaydı.
HOMEROS’UN OLMADIĞI AKŞAMLAR
Alsancak, sokaklarda yaşar akşamları. Yenir, içilir, yaşamın sıkıntıları binbir gevezelikle geçiştirilir. O akşam da, hiç sanmam ki, o masalarda insanlar birbirlerine, kırık dökük de olsa, bir şiir mırıldanmış olsun. Çelişki ya da aykırılık burada ya! Hakan Tartan, “dünya şairi Homeros’un İlyada Destanı’nı ilk olarak Melez Çayı kıyılarında” dizeleştirdiğini, İzmir’in Atila İlhan, Necati Cumalı, Salah Birsel gibi şairler yetiştirdiğini söyleye dursun, akşamları Alsancak sokaklarında şiirin sesi, yudumlanan içkilerin bir damlasından daha ötede değildir. Öyle de, geri mi duracak sanatın yürüyüşü! Değil kuşkusuz. Hemen geldi yeri, bir öneri: Ünlü film yıldızlarının Hollywood Bulvarı kaldırımlarına el ve ayak izlerini işlemeleri gibi, Konak’ta bir yerde, Türkiye’nin seçkin sanatçılarının da “izlerini” bırakacakları bir sokak niye olmasın.
BAŞLADI, BİTTİ VE VEDA
Belediye Başkanı olarak Hakan Tartan’ın “Yeni buluşmalar için ‘Şiire Elimizi Verip, Sevgiye Yürümeliyiz’ diyorum” deyip başlattığı bu yılın 6. Uluslararası İzmir Şiir Buluşması’nın onur konuğu Ülkü Tamer’di; konuk ülke ise, altı ünlü şairiyle gelen, Mekadonya. Üç gün boyunca Eşrefpaşa’daki Akçiçek Kültür ve Sanat Merkezi’nde sürdürülen “buluşma”dan İzmir’e ne kaldı? Bunun değerlendirmesini şimdilik ileriye bırakıyorum. Geçen haftadan kalan bir sözüm vardı, “şiir buluşması” güncelliğini yitirmesin diye, onu da geri bırakmış oldum: Zülfü Livaneli’nin senaryosunu yazıp yönettiği “Veda”. Geçen haftaki yazımı, “Ve şimdi Veda’yı izleme zamanı. Bakalım Veda’dan önce söylediklerime veda mı edeceğim, yoksa bir “Atatürk Filmi”ne daha “elveda” mı diyeceğim” diye bitirmişim. Gittim, gördüm “Veda”yı, şimdilik söyleyeceğim, gelecek haftaya kadar sizlere “veda” ediyorum.