Paylaş
Geride kalan günlerde üzerinde konuşulan, gazetelerin işlemeden edemediği, televizyonların sözünü etmeyi eksiklik saydığı olaylardan biri oluverdi Bihter’in Ölümü. Açıklamaya gerek yok ya, yine de söyleyelim: Bu Bihter, “Aşk-ı Memnu” adlı televizyon dizisinin, 50 yaşındaki kocasının genç ve yakışıklı yeğeniyle yasak aşk yaşayan 22 yaşındaki o genç ve güzel kadını!
Yazılıp çizilenlere bakılırsa, Bihter’in ölümü birçok insanı ağlatmış! Ağlar işte insan... Bir öykünün sonuna da ağlar, vurulup gidenlerin ardından da ağlar.
UŞAKLIGİL YAŞAMIYOR YA...
Yazdığı romanın başına gelenlere ne ağlamaya, ne gülmeye ömrü yetmeyecekti kuşkusuz Halit Ziya Uşaklıgil’in. 1866’da doğup da 79 yaşındayken 1945’te öldüğünde, gerçi İngiliz John Logie Baird 1925’te televizyonun icadında ilk önemli adımı atmış, BBC de 1929’da deneme yayınlarına başlamıştı; yine de Türkiye, 1952’de ilk televizyon yayınını gerçekleştirdikten sonra yerli dizilerin ortaya çıkması için 1970 sonrasını bekleyecekti. Bu gelişim içinde TRT, “dizi” yapımlarına yöneldiğinde, 1975’de yayınlanan “Aşk-ı Memnu” önemli bir çıkışın ilk adımı olmuştu.
Uşaklıgil, Osmanlı’nın Avrupa değerlerini benimsemeye yöneldiği 19. yüzyıl sonrasında “alafranga” olmaya özenip de geleneksel ahlâk değerlerini yitirmekle ortaya çıkan yozlaşmayı vurgulamak üzere, romanı, “varlıklı olup da aylak bir yaşantı” sürdüren bir aile yapısı üzerine kurmuştur. Romanı sürükleyen “aşk” ise, “yasak” olmanın çok dışında, bir “yatak ilişkisi”dir. Aşkın bir damlası bile yoktur Bihter ile Behlül arasında.
Yönetmen Halit Refiğ, yazarın 1900’lerin toplumsal değişimlerine yerleştirerek işlediği kahramanlarını, romanın kurgusunu çarpıtmadan, Halit Ziya’nın bakışına saygılı bir bilinçle yaklaşarak ustaca gerçekleştirmişti “Aşk-ı Memnu”yu.
Ya, hafifçe aralanan göğsünden üç buçuk çizgi olup kan usulca sızarken yere yığılmış da yatan Bihter’in ölümüyle gözyaşları arasında sonuçlanan “Aşk-ı Memnu”?
YAZARIN YERİNE GEÇİP DE...
Sorumsuz, serseri ruhlu Behlül ile yaşlı kocasının zenginliği üzerinden yatak ilişkisini düşkünlüğe vardıran Bihter, birer Leyla ile Mecnun olup çıkıvermiş. Avrupalılaşmayla başlayan yozlaşma eleştirisi ise, “zengin tabaka”nın sınırları içinde daraltılmış. Çağdaş “Aşk-ı Memnu” yaklaşımında ölen biri varsa, herhalde bu, öncelikle Halit Ziya Uşaklıgil’in edebiyat kişiliği olmalı.
500 sayfalık bir romandan, kabaca bir saati aşan yayınıyla, 79 bölümlük bir “dizi” çıkarmayı “başarmış” senaryo yazarları var oldukça, edebiyatımızın başyapıtlarının birer birer dizilere dizildiklerini görmek, hiç de şaşırtıcı olmayacak.
Yine de, “her sayfası bir bölüm olsa yetmez kitabın kendisi” diye düşünsek de, Reşat Nuri Güntekin’in 135 sayfalık romanı “Yaprak Dökümü”nden 159 bölüm çıkarma becerikliliğini gösterenleri kim aşacak, beklemeye değer doğrusu!
Paylaş