Üç olay bir hafta içinde ardı ardına geliverdi: İKSEV’in 26. Uluslararası İzmir Festivali’nin açılışı, Mülkiyeliler’in Sanat Buluşması ve İzmirli İşadamları’nın Shakespeare Gösterisi.
Her üçünün de tasası, kaygısı “sanat”. İKSEV, Türkiye dışına uzanıp çeşitli sanat alanlarında seçkinleşmiş sanatçıları İzmir’e taşıyor. Mülkiyeliler, vali olsalar bile, gönüllerinde şiir taşıyor. İzmirli işadamları, işliklerine sığmamış gibi sahneye taşıyor. Ne mutlu onlara ki, yaşantılarına da taşıyıp sanatı yaşıyor! ¡¡¡ Yine de “pişmiş aşa su” olup yazsak mı! “Profesyonel” olmakla “amatör” olmak... İşi kendilerine “geçim yolu” seçmişlerle, “gönül yoldaşı” seçmişleri aynı yolda yakalayıp sorgulamaya kalkışmak, bir yerde, kendini bilmezlik olur hiç kuşkusuz. Yine de... Sözünü “ses” ile söyleyecek kişinin sözü, kendi dudakları arasında küçülüp kalmaktaysa ya da müziğin ezgisinde birkaç nota, ses düzeninin cilvesine kapılıp cızırdamaktaysa... ¡¡¡ Birbirinden değerli oyunlarından önemli sahneleri Prof. Dr. Özdemir Nutku çevirip “Shakespeare’in Geceleri Gündüzleri” adı altında derlemiş. Ege Genç İş Adamları Derneği (EGİAD) üyeleri -çocuk, genç, yaşlı- bir araya gelip Hamlet’inden Romeo Jülyet’ine, Macbeth’inden Othello’suna, Hırçın Kız’ından On İkinci Gecesi’ne uzanan o karmakarışık yolculuğun dikbaşlı yolcularıydı. “Shakespeare’in Geceleri Gündüzleri”ni AKM Yunus Emre Sahnesi’nin genişliğine ustaca yerleştirip Yılmaz Tüzün sahneye koymuş. Temel Aycan Şen, EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı, tanıtım yazısında şöyle diyor: “Bu zorlu hazırlık döneminde onları izlerken aslında sanatçı olmanın ne denli zor ve onurlu bir meslek olduğunu bizler yakından gördük. Onlar da bunu hissettiler ve gördüler. Tiyatronun aslında yaşamın bir parçası, hatta bizzat kendisi olduğunı, yaşamın da bir tiyatro olduğunu gördüler.” Böyle deyip yola çıkmış olanların ardından söz söylemek kime düşer ki! ¡¡¡ Kaldı bir söz, İKSEV’e dair. Onu da haftaya söyleyelim diyeceğim de, 26. Festival’i açarken “sanatta tekrarın tekrarlanmazlığı” üzerine Filiz Sarper Eczacıbaşı’nın yaptığı konuşmayı, olabilseydi de burada aktarabilseydim diyeceğim. Sanat, her dalı birbiri içine girip de birbiri içinde eriyip giderken dile gelse, sanatla içiçe geçen bir yaşanmışlık olmasa, sanatı paylaşmanın değeri böylesine güzel anlatılabilir miydi!