Paylaş
Duydum ki, ölmüş.
Deseler de... “ölmüş” diyemem sana!
Duru dost, arkadaş, yol gösterici, öğretmen, tiyatroya özgün yollar açan, yaratıcılığı kendi içine sığmayıp taşan ve insan!
Boğazım düğümleniyor.
* * *
Ergin Orbey’in yaşamı, yaratıcılık yeteneğiyle Türkiye’nin düzeyinin de, düzeninin de çok üstünde olmanın sıkıntıları arasında sıkışıp kalmışlığın bir yansıması oldu.
1955’te girdiği Ankara Devlet Konservatuarı’nın “üstün yetenek”li bu kısa boylu, tombulca öğrencisi daha diplomasını almadan Oda Tiyatrosu’nda sahneye koyduğu Büchner’in “Leonce İle Lena”sındaki başarısıyla Devlet Tiyatrosu’nun adı öne çıkan bir “rejisör”ü olmuştu. Devlet Tiyatrosu’nda özgün bir yaklaşımla yorumlayıp sahneye koyduğu oyunlar birbiri ardından geldi sonraları.
Asker oldu Ankara Etimesgut’ta. Kimin aklına gelirdi bir Zırhlı Birlikler Tümeni’nde “tiyatro” kurmak!
O temel eğitimini tamamladığında benim askerliğim başlamıştı. Bir gün dedi bana, “Eğitsel Tiyatro kuralım.” Erlerin yaşantısı üzerine ben oyun yazacakmışım, o da erlerden seçilmiş oyuncularla sahneye koyacakmış oyunları ve eğitim alanlarında erlere dinlenme aralarında temsiller verecekmişiz!
Bizim “eğitsel tiyatro”, Tümen’in temel etkinliklerinden biri oluvermişti.
Ve askerlik bitti, onca başarılı dönemini geride bıraktı ve Ergin, Devlet Tiyatrosu’na dönmedi.
1967’ydi, o günlerin ünlü sol yaklaşımlı Ankara Sanat Tiyatrosu (AST)’nun vazgeçilmez sanatçısı, yönetmeni olmuştu Ergin Orbey.
* * *
Bir “anı” daha, onun yol göstericiliği adına.
Ankara Radyosu’nda Çocuk Saati’ni yönetiyordu, ben de çocuk oyunu yazarlarındandım. Hayvanların konuştuğu iki küçük oyunumu seçmiş, o oyunlarla AST’ta sahneye koyacağı bir oyun yazmamı istiyordu benden. Özgürlük inancı ile üretimin dengesiz paylaşıldığı gerçeği üzerine kurulu “Otlak”, 1967-1968 döneminin vurucu oyunlarından biri olmuştu.
Kimbilir sayısı kaçtır Ergin Orbey’in sanat yolculuğunda yetiştirdiği, yol gösterdiği o kişilerin!
* * *
AST’ın değişime uğraması, ErginOrbey’i de yeni bir yol arayışına sürüklemiş olmalı. Muhsin Eruğrul’un İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun yeniden başına gelmesiyle Ergin Orbey’in yeni yapılanmanın uygulayıcılarından biri olduğu görülür. Ne var ki Muhsin Eruğrul gider, yapılanma çöker.
Ergin Orbey İstanbul’da “sinema dünyası”nın yönetmenlerinden biridir artık.
1974’de başlayan, “Ha Babam Sınıfı” filmlerinin öne çıktığı sinema serüveni 1979’da Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olunca sona erer.
Sanattan da siyaset elini çekmez olduğundan iki yıl sürer genel müdürlüğü.
Ve Eskişehir Günleri başlar. Sağlığının inişli çıkışlı günlerinde bile Ankara’dan Eskişehir’e gide gele Eskişehir Konservatuarı’nda oyuncu yetiştirir, oyunlar sahneye koyar.
Eskişehir’in altı tiyatro sahnesinden biri bugün “Ergin Orbey” adını taşır.
* * *
Ardından ne söylense, ne anlatılsa, ne yazılsa azdır Ergin Orbey’in. Boğazımız düğümleniyor olsa da ölümünü duymakla, gün gelir unutur olsak da, var bir gerçek:
Tiyatroya özgün yollar açan, yaratıcılığı kendi içine sığmayıp taşan ve insan!
Türk Tiyatrosu’na adını yazdırdı çoktan.
Paylaş