Paylaş
Biraz konuşuyorlar. Bayan gene ‘hayır’ diyor. Bunun üzerine çevresine güvenen, ekonomik yapısına güvenen, devletteki ağırlığına güvenen, bu erkek kardeşimiz bayanın zorla elinden tutarak bardan çıkarıyor, arabasına bindirerek bilinmeyen ıssız, ucra bir köşeye götürüyor... Ama kendisinin bildiği...
Ve bu bayanla beraber oluyorlar. Yani bayan bunu istemiyor. Zorla beraber oluyorlar. Size bu hikayeyi niye yazdım?
Pazar günü oynanan Van Belediye-Eyüpspor maçından sonra, yani Pazertesi günü, Van’da yayınlanan mahalli gazetenin 8 sütün manşeti şu: “Zorla güzellik olur.”
İki temsilci iki hakem
Şimdi size yazının başında anlattığım bu hikaye ile Van Belediye-Eyüpspor maçı arasındaki farkı söyler misiniz. Çünkü bu başlığı atan Van gazetesi. Peki, bu maçta olan olayları bir vatandaş olarak ben nereden bileceğim. Maç naklen yayında değil. Amatör kameraların çektiği görüntüler var. Maçı seyredemiyorsunuz. Bu maçta görevli, Futbol Federasyonu’nun kendi adına görevlendirdiği iki temsilci var. Birisi İzmir bölgesinden emekli bankacı İsmail Yergeç. Diğeri Ankara bölgesinden emniyette görevli Halis Özgül.
Bu iki görevli arkadaşımız Futbol Federasyonu adına bunları gözleyecekler ve tarafsız bir biçimde sonuna kadar yazacaklar. Maçın gözlemcisi, benim için önemli değil. Çünkü o hakemi gözlüyor, hakem hakkındaki fikirlerini yazıyor. Bu maçtaki olayları iki temsilciden ayrı, hakemin ve dördüncü hakemin de ayrıntılı bir biçimde raporlarına yazması lazım. İşin ilginç bir yanı daha var. Bu maçtaki yardımcı hakemlerden bir tanesi, şu anda MHK’de görev yapan Galip Bitigel’in oğlu. (Yani Merkez Hakem Komitesi, hakemin resmi raporu olmasa bile MHK’deki babası oğlundan gayri resmi de olsa, doğru bilgileri alabilir) Burada dört tane şahsın raporu çok önemli; iki temsilci, hakem ve dördüncü hakem. Buraya kadar yazdıklarımız aydınlatıcı bilgiler. Şimdi sadede gelelim. Önce hakemden başlayayım.
Ya hortum hareketlenseydi
Ey Çetin Topuz ve dördüncü hakem. Herhangi bir hakemin, maçı yarıda kesmek için fiili tecavüze mi maruz kalması lazım. Veya o Eyüpsporlu futbolcuların sığındığı o itfaiye hortumuyla dayak mı yemesi lazım. Allah’tan
o hortum faaliyete geçmedi. Ya hareketlenip gözünüze girseydi, maça devam edebilir miydiniz? Allah muhafaza düşünmek bile istemiyorum. Hortum bu belli olmaz. Su gelmeyince hareketsiz durur, ama suyu verince yılan gibi hareketlenir. İşin daha ilginç yanı. Maçın tekrar başlama süresi 26 dakika ile ne tesadüftür ki hortumun uzunluğu aynı, yani 26 metre.
Tahmin ediyorum, büyük ihtimalle de bileceğimi zannediyorum. Müneccim değilim, ama o maçı 26 dakika bekledikten sonra Eyüpsporlu futbolcuların o korku dolu yaşadıklarından sonra maçı oynatan hakem ve dördüncü hakem raporlarına hiçbir halt yazmamışlardır. Belki de o korku ile itfaiye aracının içine sığınan o futbolcular ufak ve büyük ihtiyaçlarını o aracın içinde yapmış olabilir. Belki de itfaiye, kendi aracını kendi hortumuyla da temizlemiş olabilir. Ve böyle bir maçı bu hakem çıkıp tekrar oynatabiliyor. Ve bu maçın oynanmasına, maçın bir temsilcisi ‘güvenlik sağlanmıştır’ diye ahkam kesebiliyor.
Bu nasıl otorite
Buraya kadar olan hakem macerasının işlemlerini yapacak yetkili MHK’dir. Hakemlerin raporlarına göre belki de bu hakemlere yasal bir şey yapamayacaklardır. Ama eğer bu maçın hakemi ve dördüncü hakemi Türkiye liglerinde tekrar göreve alırlarsa o Merkez Hakem Komitesi’ne yuh olsun!..
Yukarıda Allah vardır, aşağıda hakem. Hakem, maçın tek otoritesidir. Eğer o maçın oynanmamasına karar verirse, hiçbir temsilci hakemi o maçı oynatmaya zorlayamaz. Ancak raporuna yazabilir. Ama bu hakem otoritesi kimlerde olacak. Adam gibi, hakem gibi, hakemlerde olacak.
Şimdi dönelim, Futbol Federasyonu ve bu maçtaki görevli iki değerli temsilcisine... Yani İsmail ve Halis beylere.
Birisi emniyetçi, diğeri de emekli olduğuna göre ikisinin de fazla bir beklentisi yoktur. Mutlak suretle bazı şeyleri yazmışlardır. Eğer bu yazdıkları raporlara göre Futbol Federasyonu gereken işlemleri yapıp Vanspor’u küme düşüremiyorsa onlara da yuh olsun. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez. Eğer bu fırsatı yakalayıp dimdik durup gerekeni yapamıyorsanız, yazıklar olsun bu Futbol Federasyonu’na.
Biliyorum, şimdi benim telefonlarıma da Vansporlu taraftarlardan taciz ve tecavüz başlayacaktır. Önemli değil, telefon numaralarımı değiştiririm. Ama kimse unutmasın. Zaman zaman ben bu tip tacizlere çok uğradım. Telefon numaralarımı da değiştiririm. Ama sevgili Vanlılar şunu unutmayın... Bana zorla güzellik yapamazsınız. Ancak tatlı tatlı konuşursanız, ben de sizle aynı şekilde tatlı tatlı konuşurum.
Altay’a yazıklar olsun
DÖNELİM Altay’a... Ey Altaylılar siz Diyarbakır’da egsoz gazıyla zehirlenirken, koridorlarda dayak yerken, maç elinizden alınıp Diyarbakır’a verilirken, maçın TRT’den naklen yayınlanma şartları hazırken, yukarıdan gelen ani bir emirle maçın naklen yayınlanması engellenirken yine size sahip çıkan bendim.
Sizin yüzünüzden iki telefon numaramdan da feragat edip, değiştirdim. Ama son maçta yaptığınız olaydan sonra sizin de Diyarbakırspor’un o gün yaptıklarından bir farkınız olmadığını gördüm. Aslında Diyarbakırsporlular daha bir cepheden, daha bir erkekçe hareket ettiler. Ama siz 9 tane futbolcunuzu ligin son haftasında oynadığınız Kayseri Erciyesspor maçında özellikle oynatmayarak şikenin çok bir farklısını yaptınız. Biliyorum, uyanıkça bana 100 tane bahane söyleyebilirsiniz. Ama size bir cümle ile cevap verebilirim.
Yazıklar olsun!
Zamanında size sahip çıkarak son derece yanlış hareket etmişim. Çünkü düşen takımların hesabını mutlak bir gün siz de vereceksiniz. Göreceksiniz, çünkü ilahi adalet mutlak bir gün tecelli eder. Er veya geç... Bakalım Futbol Federasyonu bu tarz masa başı veya masa altı oyunları ile sonuçlanan bu ligde hiç olmazsa gereken soruşturmayı yapabilecek mi? Altay’dan, Van’dan hesap sorabilecek mi? Yoksa, Altay da Van da veya onun gibiler de “Biz zorla bu işi hallederiz”, aynı Tarkan’ın parcası gibi “Yakalarsam tık tık yaparım. Öperim” diyebilecek mi?
NOT: Van’daki maçtan sonra canı yanan Mersin’de olaylar çıktı. Sakarya’da herkes kan ağlamaya başladı. Bu kadar haksızlıktan ve organize işlerden sonra Mersin ve Sakarya’nın haklarını kim koruyacak. Orman Kanunu mu, yoksa Futbol Federasyonu mu... Bakalım göreceğiz.
Paylaş