Şu aşamada Ersun Yanal’ın F.Bahçe’ye gitmesi intihar demektir. Eğer başka bir kulübe gidecekse sezon sonuna doğru anlaşır, gideceği kulübün futbolcu kadrosundan kimlerin ayrılacağını, kimlerin alınacağını bildirir ve sezona hazırlıklı başlar.
ERSUN Yanal 45 yaşında... Buraya gelene kadar en alt kademeden, en üst kademeye basamakları teker teker çıktı. Yani helikopter ile inmedi.
Bazıları diyor ki, "yaşı çok genç..." 10 sene sonra da çok "yaşlı" diyecekler.
Veya bazıları diyor ki, "biraz daha pişsin..." 10 sene daha pişse, bu sefer "dibi tuttu" diyecekler. Veya "son kullanma tarihini bayağı geçmiş" diyecekler.
Bakınız... Etkili olacak, belli bir konuda devrim yapacak insanlar yaşlı insanlar olamazlar. Çünkü insanlar yaşlandıkça çok daha çeşitli yönlerde düşünmeye başlıyorlar.
Her şeye yumuşak iniş yapıyorlar. Yumruğu masaya vuramıyorlar. Yumoş yumoş oluyorlar. Gençler öyle değil. Daha dinamik ve daha cesaretliler. Onlar kötü alışkanlıkları veya bozuk düzeni cesaretle yıkabilirler.
Gitsin diyordum
Üç yıl evvel Ersun Yanal için "3 büyüklere gitsin" diyordum.
Bugün de. Ama bugün görüyorum ki, çok yazar vatandaş sanki yeni farkediyor.
Şu aşamada Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’ye gitmesi intihar demektir. Çünkü "Mecbur olunca seni aldık, sen de gel, seni de bir deneyelim" havasında Fenerbahçe başkanı.
Ama Aziz Yıldırım diyecek ki, "Ben onun pişmesini bekledim.Kamuoyu hazırladım.Sonra zamanı gelince aldım..."
Bunlar hikaye... Ersun Yanal’ın göreve geldikten bir yıl sonra Manisaspor’u ilk üçe sokması Fenerbahçe’yi şampiyon yapmaktan daha büyük başarıdır.
Hele görsel ve yazılı basını olmayan, 2-3 bin seyircisi olan, Futbol Federasyonu’nda etkisi olmayan Manisaspor’un bu neticeye erişmesi tamamen Manisa yönetiminin, futbolcuların ve Ersun Yanal’ın eseri olacaktır.
Daha önce de "Denizlispor’dan ve Ankaragücü’nden sorunlu ayrıldı" diyenlerin ağızlarına ciklet verecektir.
Fenerbahçe’nin şu andaki sorunu teknik direktör değildir. Nasıl şampiyon olunduğunda bu takımı "Ben şampiyon yaptım" diyorsa, başarısızlıkta da fatura başkan Aziz Yıldırım’ındır.
Başkan Yıldırım’ın geçen yıl "Ben takımın şampiyon olacağına çok inanıyordum.Onlara çok güveniyordum.Yoksa olaya el koyardım" dediği doğru mudur?
Seneye hazır olur
Böyle bir başkanla Ersun Yanal ne yapar? Tartışılır. Ama işin şık olanı Ersun’un bu yıl Manisa ile sezonu kapatması olacaktır. Eğer başka bir kulübe gidecekse sezon sonuna doğru anlaşır, gideceği kulübün futbolcu kadrosundan kimlerin ayrılacağını, kimlerin alınacağını bildirir ve sezona hazırlıklı başlar.
Yoksa kucağına konulacak futbolcular ile değil.
Antrenör başkanlar oldukça...
HANİ bir laf vardır "Sözüm Meclis’ten dışarı" diye. Benim sözüm Meclis’ten dışarı olmayacak bizim futbol meclisinin içinden olacak. Eskilerden, yenilerden, yakınlardan, şimdilerden...
Bir teknik adam futbol takımını yüzde kaç etkiler?
Bu futbolda ileri gitmiş ülkelerde, yani sistemlerini oturtmuş ülkelerde yüzde 20-25’lerde görülür. Ama bizim gibi ülkelerde 50’lere hatta 60’lara çıkabilir. Çünkü bunları geçmişte çok zaman yaşadım.
Peki Türkiye’deki sistemde teknik adam takımı ne kadar etkiler?
Teknik adam nedir ki
Bazı başkanlara göre teknik adam nedir ki, hiç etkilemez.
Çünkü o başkan ya Futbol Federasyonu’ndaki kişilerle sıkı bir temastadır. Ya da futbol camiası içindeki federasyon yan kurullarında çalışan etkili ve yetkili ama çürük şahıslarla halvet olur.
Küme düşmeyi son anda kurtaran, sevinen teknik adam ve futbolculara veya şampiyonluk kazandığı için sevinen futbolcu ve teknik adamlara hitaben. "Ne yani 8-10 puanı ben aldım fazla havaya girmeyin" diyebilen başkanları duyduk...
Bu başkanlara göre haklı olarak teknik direktörlerin varlığı tamamen şekildedir. Bu başkanlar bu teknik adamlara zaman zaman kadro yaparlar, zaman zaman oyundan futbolcu çıkartırlar veya futbolcu soktururlar. Çünkü onlar için teknik adam bir araçtır. Bazıları soyunma odasına gider, taktik bile verir.
Zeki olursa başarır
Eğer sistem düzelirse, antrenmanını düzenli yapan, çok çalışan, zeki olan, maçlarda düdükleri tarafsız çalınan, teknik adam ve futbolcuların takımları başarılı olacaktır. Onun için de bu başkanlar, bozuk düzenin toparlanmasını istemezler. İşlerine gelmez ve sinirlenirler. Sizlere televizyonlarda da başka başka hikayeler anlatırlar ve saptırırlar. Bahaneleri de hazırdır.
Derler ki, "Herkes doğru hareket etsin, ben de edeyim..."
"Adalet herkese eşit dağıtılsın" diye fetva bile verirler.
Mercedes YAKIŞIR
ZARAR ettik, devlet bize sahip çıksın diyen fındık üreticileri ortalığı birbirine kattılar.
Onların ne kadar kar veya zarar ettiklerini bilmiyorum. Ben de bir portakal-limon üreticisiyim. Mersin Tarsus arasında 40 dönüm bahçem var. Ve bu bahçede bir görevli çalışıyor. Bu yılki takriben 90-100 ton arası tutan portakal-limonu tüccara 24 bin YTL’ye sattım. Bunun için tüccar bana birisi 2006 aralık tarihli, diğeri 2007 şubat olmak üzere 12’şer bin YTL’lik iki çek verdi. Bir yıl boyunca bahçeye yaptığım masraf 16 bin YTL. Bu sene kullandığım gübre ve ilaç maliyeti geçen seneye göre çok farklı. Yani elime geçen para ile harcadığım arasında 8 bin YTL’lik fark var. Bölün bunu 12 aya 666 YTL yapar. Yalnız portakal- limon üreticiliği yapsam, benim halim ne olacak?
Bu kimi ilgilendirir? Haliyle hükümeti. Özellikle de Ziraat Odaları Başkanı’nı. Hani o başkanın açıklamaları vardı ya. "Türk köylüsü çok zor durumda, bankalara olan borçları yüzünden traktörleri haciz edilen ve satılan" diyordu. Ama o başkanın altında da traktör yok. S500 Mercedes var.
Türk üretici köylüsünün başkanına da zaten böyle bir araba yakışır.
Bu eziyet NİYE?
ALİ Sami Yen Stadı’nda neden Şampiyonlar Ligi maçı oynanmıyor. Çünkü UEFA bu stattaki bayan tuvaletlerinden, doping odasından şikayetçi.
Basın toplantısı odasından memnun değil. Yeni stat yapılıncaya kadar bu eksikleri geçici olarak toparlamaya kalksanız, maliyet en fazla 250-300 bin dolar tutar.
O da zaten Şampiyonlar Ligi’nde Ali Sami Yen’de alınacak bir galibiyetle çok rahat karşılanır. Çünkü Olimpiyat Stadı’nı futbolcu da istemiyor, seyirci de.
Ama yönetim niye hala ısrar ediyor, anlamak mümkün değil. Şu kadarcık bir detayı halledemedikleri için takımlarına ve seyircilerine Olimpiyat Stadı eziyeti çektiriyorlar.
Tigana’ya anlatın...
TİGANA da modaya uydu. Neticeyi hakeme yükledi. Tamam hakem iyi değildi. Ama Tigana hiç iyi değildi. Yani hakem o maçta Tigana’dan daha formdaydı.
Ben teknik adamın konuşmalarına bakmam. Bana hikaye gelir. Sahaya çıkardığı takımın mücadelesine ve oyununa bakarım. O futbol takımına yapılan yatırıma bakarım. Tonla para yatırıp, o takımın maçında keçi boynuzunu ısırıp emersem, ne kadar tat alırım ona bakarım. Aslında Tigana’ya birisinin keçi boynuzunu anlatmasını ve göstermesini isterim. Tigana sigarayı bıraktıktan sonra kürdan kullanarak kendini oyalıyor. Bence keçi boynuzu ile bu işi yapsa, taraftarının da duygularına ortak olur. En azından ne durumda olduklarını ve çektikleri ıstırabı canlı olarak anlar.
NOT: Beşiktaş Tigana’yı yollarsa, dün Korkut Göze’nin yazdığı gibi 4.6 milyon Euro tazminat ödeyecek. Zaten Demirören döneminde Beşiktaş yaptığı transfere yakın tazminat ödeme başarısını gösterdi. Sayın Demirören kendi özel işinde bu zararı yaptırsa, şirketi iflas eder miydi? Veya genel müdür olsa görevden alınır mıydı?
Neden saklanıyor?
FENERBAHÇE’nin aldığı 4 yabancı oyuncunun maliyeti ne kadar? Zico’nun maliyeti ne kadar. Niye bunlar Fenerbahçe camiasından ve kamuoyundan saklanıyor? Veya neden korkuluyor?
Bakınız, Fenerbahçe kötü oynuyor tamam... Ama daha tehlikelisi ve kötüsü Fenerbahçe hiç mücadele etmiyor. O zaman sorun tamamen yönetimdedir. Çünkü futbolcu zeki insandır. Yukarıda olanları çok dikkatle izler. Ve ona göre hareket eder.