O iğrenç pankart açılmış, F.Bahçe yönetimi, "Üzgünüz" diyor. "Kamuoyundan ve Galatasaraylılar’dan binlerce kere, milyonlarca kere özür dileriz" açıklaması yapılsaydı, fena mı olurdu. Ne kaybederlerdi?
BİTİME üç hafta kalmış. Ligin birincisi ile ikincisi oynuyor. İkinci sıradaki Fenerbahçe 35 pas yapıyor. Bakın boru değil, 35 adet pas yapıyor. Ve bir tek Galatasaraylı da "siz ne yapıyorsunuz?" demiyor. Tabiri caizse "ortada sıçan" oynuyorlar. Ve bu 35 pas sonrasında Anelka, Ümit’in mükemmel pasını harika bir vuruşla gol yapıyor. Fenerbahçe 4-0 öne geçiyor. Zaten sarı kırmızılılar 10 kişiler. Yani bu gol, Galatasaray için o maçın bittiğini ilan ediyor.
Atmosfer güzel. Her şey güzel. Golleri atan memnun. Golleri yiyen ise sonuca razı. Bazı hatalı kararlar veren hakeme bile tepkileri yok.
Güzel giden olay, organize olduğu kesin bir pankart ile yerle bir oluyor. Biz bugün F.Bahçe’nin güzel futbolunu, Daum’un artılarını- eksilerini, Gerets’in yanlışlarını, oyun şablonlarını tartışacakken, bu güzelim atmosfer açılan o iğrenç pankart ile bitiyor.
Milat olacaktı
O pankart açılmazsa, maçtan sonra elinde hindili amigo sahaya çıkmazsa, iğrenç anonslar yapılmazsa, bu maç hem Aziz Yıldırım yönetimi, hem Fenerbahçe camiası, hem de Türk futbolu için milat olacaktı.
Yani Türk futbolu ileride "bu maçtan önce, bu maçtan sonra" diye konuşulacaktı. Yazık oldu.
Bakınız... Bu iğrenç pankart açılmış, dünkü Fenerbahçe yönetiminin açıklamasında "üzgünüz" kelimesi var. "Kamuoyundan ve Galatasaraylılar’dan binlerce kere, milyonlarca kere özür dileriz" açıklaması yapılsaydı, fena mı olurdu. Ne kaybederdiniz. O pankartı okuyan, statta ve TV’de maçı izleyen kadınlar, çocuklar ve aklı başındaki insanlar ne hale geldiler.
Stadın iki eksiği var
F.Bahçe Kulübü Başkanı’nın haberi olmadan stadın üzerinden kuş uçamaz. Eğer uçacaksa izin almaya, ya da vize almaya mecburdur.
İyi bir kadro kurmuşsun. "Dünya kulübü olacağım" diyorsun. Bu statta Kupa-1, Kupa-2 finalleri oynansın istiyorsun. Stat mükemmele yakın. İki tane eksiği var. Otopark sorunu ve Şeref Tribünü’nden soyunma odalarına geçiş tuneli. Bu toprağın altından kapalı olmalı. Sahanın ortasından boydan boya yürünmemeli. Sen İsviçre milli maçını bu statta oynamışsın, 6 maç ceza yemişsin.
UEFA ve FIFA ne der?
Koridorlarda olaylar olmuş. Pazar günkü maçtan görüntüler alsalar, o pankartı tercüme etseler ve bir elinde hindi, diğer elinde mikrofon ile anons yapan amigonun görüntülerini koyup, UEFA veya FIFA başkanına sorsalar. Ne derler bize? Stat çok güzel de, onları kullanan insanlar önemli.
Bir cümle var. "At sahibine göre kişner" diye. Futbol Federasyonu’nun tutarsız davranışları, yaz-boz kararları bizi dünyaya rezil ediyor.
Yazık oldu. Bu maçta çok büyük fırsat kaçırdık. Bundan sonra da bu işler kolay kolay toparlanamaz.
NOT: O zavallı hindinin durumunu gördükten sonra, insanlarımız mı hindi akıllı, yoksa hindiler mi biz insanlara göre daha bir insan. İki gündür Bekir Coşkun’dan yazı bekliyorum. Hala çıkmadı. Maçları seyretmediği için, o zavallı ve korkudan titreyen hindiyi göremedi her halde?
At sahibine göre kişner
HAFIZAM beni yanıltmıyor ise eğer, 75’li yıllarda Fenerbahçe Başkanı Faruk Ilgaz, G.Saray Başkanı Selahattin Beyazıt, Beşiktaş Başkanı Gazi Akınal, şimdiki UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik de F.Bahçe’de genel sekreterdi.
Üç kulübün temsilcileri ayın bazı günleri bir otelde sohbet toplantısı yapıyorlar. "Daha iyi neler yapabiliriz" diye düşünüyorlar. Ne Federasyondan, ne validen, ne de İçişleri Bakanlığı’ndan istek gelmemesine rağmen. Tamamen insani ve medeni duygular içinde.
Şöyle bir düşünüyorum. Zamanın Federasyon Başkanı da Hasan Polat’tı.
Bu görüntüler için imam cemaat benzetmesini mi yaparsınız, veya "at sahibine göre kişner" mi dersiniz bilemem. Ama şu bir gerçek ki, daha iyiye gideceğimize, daha kötüye gidiyoruz.
İstanbul’da devleti temsil eden vali, kulüplerle toplantı yapıyor, başkanlar yok. UEFA Başkanı veya FIFA Başkanı, kulüp başkanlarını çağıracak da gitmeyecekler. Mesela Barcelona Başkanı, Milan Başkanı... Onlar gitmezse ne olur?... Bildikleri için tıpış tıpış giderler. Ama bizde kulüp başkanları o kadar büyük insanlar ki, devleti hiçe sayarlar.
Türkiye’de makamlara mı insan aranıyor, insanlara mı makam? Maalesef koltuklar ve masalar çok büyük ama o büyüklüğün içinde, o masaları ve koltukları dolduramıyorlar.
F.Bahçe’nin işi zor
TRABZON- Fenerbahçe maçı ne olur?
Fenerbahçe maçı kazanamazsa, lig şampiyonluğunu kaybeder. Kazandı mı, kesin lig şampiyonu olur. Yani Fenerbahçe’nin kaybedecek çok şeyi var. Trabzon’un ise kaybedecek çok şeyi yok.
Bu maçta bence Fenerbahçe’den önemli iki oyuncunun olmaması büyük kayıp. Birisi Nobre. Hücum pres yapan, rakip defans ile boğuşan. Hele Trabzon gibi bir yerde. İkincisi Luciano. Fenerbahçe’de Luciano hep oynuyordu. Yanına Önder, Servet veya Deniz geliyordu.Bir takım için bu iki yer çok önemli.Hele ki Trabzon deplasmanında.
Şimdi ne olacak?İki yeni yan yana oynayacak. Ya tutmazsa ne olur? O zaman Fenerbahçe’nin işi çok zor. Çünkü uzun Fenerbahçe defansı bu sefer karşısında onlara çok ters gelen kısa boylu ama çabuk adamlar bulacak. Trabzon takımı topu karşıdan Fener defansının üstüne şişirmeyecek. Araya top sokarak gelecek. Yani cumartesi akşamı teknik ve taktik olarak güzel bir maç daha bizi bekliyor. İnşallah futbolun dışındaki öğeler maça tesir etmez de yalnız bunları konuşuruz. Yani futboldan keyif alırız.
Doğru bir tanedir
FENERBAHÇE- Galatasaray maçı oynandı. Hakem ters bir penaltı kararı vermedi. Maç da bu verilen penaltı ile veya ofsayttan atılan golle bitmedi. Hakem ve yardımcıları fena değillerdi. Bakıyorsunuz puanı 8.8’miş.
Pekala aynı pozisyonlarda Nobre’ye, Aurelio’ya sarı kart yok. Ama Saidou’ya ikinci sarı kart veriliyor. Ya Saidou’ya verilen ikinci sarı kart yanlış (bence doğru), ya da niye Nobre ile Aurelio’ya kart yok? Fenerbahçe’nin attığı ikinci golden önce Appiah, Saidou’ya net bir faul yapıyor, o top gidip gol oluyor. Saidou itiraz edip sarı kart görüyor. Yani hakemin hatalı kararı sonrası Galatasaray 47. dakikada bir kişi eksiliyor.
MHK’ye göre Cüneyt Çakır bu sezonun en başarılı maçını yönetiyor. Dönün bakın gazetelere. Çoğunda Fırat Aydınus haftanın hakemi. Peki bu neden? Çünkü doğru bir tanedir.
Ya futbolcular olmasa
HAKEMLERİN seçimi vardı. Mustafa Çulcu önce aday olmaya kalktı. Sonra doğrusunu yaptı ve çekildi. Çünkü hakemin derdini faal hakem bilir. Hakemliği bırakan koltuk peşindedir. Yalnız burada hakem kardeşlerime bir eleştirim var. Ufuk Özerten’i kastederek "Dışarıdan gelen insanlar bizi idare etti" diyorlar.
Bakın dışarıdan gelen insanlardan korkmayın. Yetkili olsam, MKH’nin içine iki adet kulüp temsilcisi sokarım. Yapılan işlemlerden kulüplerin de haberi olsun diye. Futbolun sahibi kulüpler. Federasyon da, hakemler de, bu kulüplerin emrinde çalışan insanlardır.
Hakemlik demek, "Ben bütün kurumlardan ayrıyım. İstediğimi yaparım" demek değildir. Şunu da hiçbir zaman unutmayın. "Hakem olmazsa futbol maçı oynanmaz" diyorsunuz. Oynanır beyler. Ya futbolcular olmasaydı, sizler olur muydunuz? Düşündünüz mü? Federasyon Başkanı olur muydu, kulüp başkanı mı olur muydu? MHK Başkanı olur muydu?