Uyutmayalım

Milli Takım top yekün değil, yavaş yavaş şırınga edilerek değiştirilir. Yani ufak ufak montajlarla. Ersun Yanal, Fatih Terim’in bu yaptığının çok daha mantıklısını, Dünya Kupası elemelerinde ortaya koydu.

MİLLİ Takım deneme tahtası değildir. "Milli Takım’da gençleştirme" diye bir kavram da olmaz. Bulunduğu yıllar içinde en başarılı futbolculardan oluşan Milli Takım yapılır. Kiminin yaşı 20, kiminin 22, kiminin de 33 olabilir.

Adam koşuyor ise, mücadele ediyor ise niye Milli Takım’dan çıkarılsın. Veya yeni Milli Takım yapılıyor diye niye millet uyutulsun. Milli Takım top yekün değil, yavaş yavaş şırınga edilerek değiştirilir. Ufak ufak montajlarla.

Ersun Yanal, Fatih Terim’in bu yaptığının çok daha mantıklısını, resmi müsabaka yaparak Dünya Kupası elemelerinde ortaya koydu. Yavaş yavaş da meyvayı toplamaya başlamıştı. Ama ne yazık ki, sil baştan bu günlere geldik.

Aynen Aziz Yıldırım gibi. "2007’de dünya devi olup, Avrupa’yı titreteceğiz" diyordu. Belki de 2006-07’de önelemeyi geçemezlerse, Avrupa’da bile olmayacaklar.

Rıdvan Dilmen gitti, Aziz Yıldırım kaldı. Mustafa Denizli gitti, Aziz Yıldırım kaldı. Christoph Daum gitti, belki yine Aziz Yıldırım kalacak. Teknik direktörlerle oyuncaklar gibi oynandı. Hep onlar tu-kaka oldu. Şampiyonluk geldi mi Aziz Yıldırım başarılı, şampiyonluk gitti mi teknik direktörler kabahatli oldu.

Diyorlar ki, "Fenerbahçe’de başkan adayı çıkmıyor..." Nasıl çıksınlar. Aziz Yıldırım "Bıraktım" diyor, bir bakıyorsunuz. Dışardan emirler yağdırıyor. Kulübün ne kadar borcu, ne kadar alacağı var kimse bilmiyor.

Zaten "istifa edeceğim" konuşmasında bile aday olacaklarla hesaplar konusunda gizli toplantı yapacağını söyledi. Bu gizliliği Fenerbahçe taraftarı, kamuoyu ve ben bilmiyorum.

Daha önce nerelerdeydiniz

GEÇEN gün bir gazetede okuyorum... İki tavuk üreticisi yeni bir tavuk ürünü piyasaya sürmüşler. Ama fiyatı biraz pahalıymış.

Olsun... Bu tavuklar artık 38 günden evvel kesilmeyecekmiş. Bu tavukların gözüne gündüz zannetmesinler diye 24 saat ışık verilmiyormuş. Yani hayvanlar geceleri uyuyormuş.

Hayvanları belli santimetrelerde yatırmayıp, daha rahat yerlerde istirahat ettiriyorlarmış.

Bu hayvanları gün ışığına çıkarıp, otlatıyorlarmış. Mümkün olduğu kadar yabancı maddeler ve antibiyotikler vermiyorlarmış.

Sevgili okuyucular, hani meşhur bir şarkı vardır... "Daha önceleri nerelerdeydiniz" diye...

Olsun ben mahkemelerde sürüneyim. Türk halkı için helal olsun...

Aynen devam

DÜN üreticilerle ilgili olarak Antalya’da mahkemedeydim. 6 Mayıs 2006 tarihindeki Akdeniz Meydan Gazetesi’ni getirdiler, verdiler. "Toroğlu bile gık diyemeyecek..." diye koca bir başlık gördüm.

Antalya Merkez İlçe Örtüaltı Sebze Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Özgür, kaliteli ve dünyanın kabul ettiği standartlarda üretim yapılmasıyla ne Rusya, ne Avrupa, ne de Erman Toroğlu’nun gık diyemeyeceğini ifade etmiş.

Sayın başkan... Benim de yıllardır zaten söylediğim bu... Hem ihraç, hem yurt içinde satılan ürünlerde, hormon ve zirai ilaç kullanımında bir disiplin gelsin istiyordum. Bozukluk olmasın diyordum.

Bütün bunlar Türk insanının ve Türk üreticisinin lehine olan konuşmalar ve girişimler. Tebrikler, aynen devam...

Protesto böyle olur

GGEÇEN hafta içinde Ankara- İstanbul arası uçacağım. THY’nin saat 17.00’de kalkacak uçağına tüm yolcular 16.45’te alındı. Yani kalkış saati gelince kapılar kapanacak ve havalanacağız. Ama 17.10 olmuş ve hala uçak hareketsiz. Yolcular sinirden patlayacak durumdalar.

O sırada uçağın içinde bir haber yayılıyor. Maliye Bakanı Unakıtan’ın eşinin beklendiği dilden dile dolaşıyor. Nitekim kapıda bayan Unakıtan görünüyor. O sinirle hostesleri azarlayan uçak yolcuları ne yapacak diye merakla bekliyorum.

Aniden bir alkış tufanı kopuyor. Uçak yolcuları topyekün protesto ediyorlar. Bayan Unakıtan da ayağa kalkıp, yaşlı babasının hasta olduğunu belirtiyor. Uçak yolcularından anında cevap geliyor.

- Hanımefendi 40 dakika sonra 18.00 uçağı var. Onu bekleseydin.

Türk insanı artık yavaş da olsa, tepkilerini dile getirmeyi öğreniyor.

Nobre ve Tümer

BEŞİKTAŞLILAR Marcio Nobre için söylemediklerini bırakmadılar. Kendini ikide bir yere atan, frikik ve penaltı kazandırmak için çaba harcayan Nobre için "Emek hırsızı" yorumlarını yapıyorlardı.

Hatta ve hatta ileri gidip, "Fenerbahçe bu Nobre’yi göndersin" ifadesini de kullandılar. Sonra ne oldu, o Nobre’yi Beşiktaş transfer etti.

Tümer Metin ise "Yurt içinde Beşiktaş’tan başka yerde oynamam. Askerlik sorunum var. O yüzden yurt dışına gideceğim" demişti. Bir de baktık ki, Tümer bir anda Fenerbahçeli oldu. Her halde Tümer askerliği ile ilgili bazı sorunları çözdü ki, veya söz aldı ki, Fenerbahçe’yi seçti.

Aziz Yıldırım, askerlik yapmakla ve yapmamakla ilgili problemleri çok iyi bildiği için Tümer de Fenerbahçe’yi o yüzden tercih etmiştir herhalde.

Başarının karşılığı!

SEN bunu hakettin Bülent Tulun... Çalıştın, çabaladın, futbolcu ile yattın kalktın. Gereğinde ağabeylik yaptın. Gereğinde otoriteni kullandın. Sonunda başarılı oldun. Başarılı olmanın mükafatını da gördün.
Yazarın Tüm Yazıları