BELGRAD’a gelirken uçakta Partizan’ın en iyi futbolcusu olan golcü Juca’nın sakatlık haberini alıyoruz. Şehirde herkes şoke olmuş. Partizan’ın üç futbolcusu da Olimpik Milli Takım ile birlikte Çin’de.
Kulüp ile Futbol Federasyonu papaz olmuş. Bir önemli futbolcu da çift sarı karttan cezalı. Yani rakipte 5 önemli oyuncu yok.
Maç başlıyor, Fenerbahçe’de ne var? 11 futbolcu birden yok! Müthiş bir seyirci. Maç başlamadan 5 dakika önce başladılar, futbolcudan fazla mücadele ettiler. Ama öyle güzel zamanlarda oyuna girip çıkıyorlar ki, rakibi de etkiliyorlar, futbolcularını da.
Partizan’ın gazı kaçtı
Fenerbahçe Roberto Carlos’u neden aldı? Bu tip maçlarda öne çıksın, hem psikolojik olarak, hem de futbolu ile sarı lacivertlileri farklı kılsın diye. Ama onun sahada yürüyecek hali yok. Veya Carlos diyebilir ki: "Aragones benim önüme Uğur’u koydu, kilitledi." Uğur var mı? O da yok. Peki kim var? Hiçbirisi yok ama bir kaleci Volkan var. Ben böyle bir Volkan’ı onun çok kötü olduğu zamanda bile görmedim. Peki tüm bunlar neden oldu? Orta alanın zaafından kaynaklandı. Semih’ten kesinlikle orta saha olmaz. Semih bir de Alex’in yerinde oynuyor. Alex de oynadığı yerde olmaz. Oldu mu sana iki eksik. Solda zaten Uğur yok. Kalıyor bir tek Kazım. O da ne yapsın, sinirlenip kaleye gereksiz yere şut atıyor.
Mehmet Aurelio’nun yokluğu inanılmaz çabuk sırıtmaya başladı. 26. dakikada Diarra’nın boş kaleye kaçırdığı inanılmaz gol, belki de Fenerbahçe’ye tur atlatacak.
45. dakikada Alex sahneye çıktı, çok akıllı bir haraketle, rakibi ters pozisyonda yakaladı ve ona zorla penaltı yaptırdı. Pozisyon kesin penaltıydı.
İlk yarı 2-1 bitince, çok tecrübeli olmayan Partizan’ın biraz havası kaçtı. Zaten bu havasızlıktan ikinci yarının başında ikinciyi de yiyince, gazları tam kaçtı. İşte burada tecrübe ortaya çıkıyor. Güiza çabuk oyuncu. Golcü de, tamam ama. Bu kadar para verip alınca oynatmaya mecbur kalıyorsun. Sırbistan’da herkes Güiza’ya verilen paranın Kızılyıldız artı Partizan, hatta Hajduk Split’in toplam bütçesine eşit olduğunu konuşuyor. Böyle bir tabloda da Semih’e yazık oluyor. İkinci yarı başlayınca biraz ileride oynadı, zaten Güiza’ya da golü attırdı. Fenerbahçe takımında olmazsa olmazlar var. Semih’in ve Alex’in yeriyle oynayamazsın. Eğer oynayacaksan, oynatmayacaksın. Çünkü verim alamazsın.
Burak oyuna girince çok iştahlı ve de çok faydalıydı. Tahmin ediyorum, zorlaya zorlaya Fenerbahçe takımında oynar. Emre oynadığı sürece çok faydalı işler yaptı.
Hakemleri anlayamadım. Devre arasında ve maçtan sonra iki nolu yardımcı hakem, hakem ve diğer yardımcı hakemi beklemeden depar atarak soyunma odasına kaçıyor. Diğer ikisi de ağır ağır geliyorlar. Devre arasında hakemlere ve Fenerbahçeli futbolculara yabancı cisimler atıldı.
Sen kimsin Kazım kardeş!
NOT:Colin Kazım’ı birilerinin uyarması lazım. Burada da, Budapeşte’de de seyirciye orta parmak işareti yapıyor. Hem maç içinde, hem de aralada. Senin seyirci ile işin ne? Niye sinirlendirip takımının üzerine yolluyorsun. Biraz fazla havaya girdi herhalde. O olmazsa, Fenerbahçe olmaz havasında. Bunları not aldım, yazacaktım ama Aragones ona kementi atıp sahadan alınca, daha yerine oturmadan formasını çıkartıp yere fırlattı. Şu aşamada bu tarz haraketleri görmezlikten gelirsen, yarın daha ağırlarını yapar. Sen kimsin, Fenerbahçe formasını yere atıyorsun Kazım kardeş...