LİGİMİZİN adında ‘Süper’ var. Oynanan futbol, bırakın Süper’i, vasat bile değil. Ve dün gece Denizli Stadı doluydu. Helal olsun seyirciye...
İnsan bunları yazarken üzülüyor çünkü oynanan futbol ne kadar iyi olursa, mücadele ne kadar yüksek tempoda olursa, biz yorum yapanların işi de kolay ve zevkli olur. Herkes kazanır. Denizlispor takımı sezon başında bu kadroyu kurabilseydi, bugün 6-7 puan daha fazlası olurdu. Onlar da şu anda nasıl futbol oynayacaklarını şaşırıyorlar; 1-0 geriye düşüyorlar, hücum mu edecekler yoksa oyunu hiç riske atmadan aynen devam mı edecekler? Beşiktaş 1-0 öne geçiyor, onda da fazla bir hareket yok. Bir gol yeseler maç öyle bitecek. Kameralar iki başkanı protokol tribününde gösteriyor, ikisinin de suratından düşen bin parça. Ama Türkiye’de bu işler böyle gidiyor. Televizyon başında seyredenler uyumamak için herhalde birbirlerini çimdiklemişlerdir. Pozisyon deseniz yok, şut deseniz yok, çalım deseniz yok. Beşiktaş asker düzeniyle oynuyor. Oyun disiplini iyi ama keçiboynuzu gibi... Çiğniyorsun çiğniyorsun, istersen 4-5 kilo çiğne, ağzına gelecek tat birkaç gram.
Kimi konuşacağız?
G.saray’ı izliyorsun, belki aman aman oynamıyorlar belki rakip çok açık veriyor, ama maç bittiği zaman hiç olmazsa 8-10 tane akılda kalan pozisyon ya da hareket görebiliyorsun. Stattan çıkarken Keita’yı konuşabiliyorsun. Peki dünkü maçtan sonra stattan çıkarken konuşmaya kalksanız Allah aşkına kimi konuşacaksınız. Bakın Süper Lig’de bir maçı yorumluyorum, maçtan teknik olarak yazacağımız hiçbir şey yok. Bu ayıp da benim değil. Oynayanların ve oynatanların veya bu takımları kuranların.
Böyle başa böyle tıraş
DÜNKÜ Beşiktaş ile Denizlispor arasında takım olarak ne fark var, deseniz, fazla bir fark yok. Ama biri şampiyonluğa oynuyor, biri düşmeye. Buna da sebep Denizli yönetiminin sezon başındaki zaafı. Peki bu Beşiktaş bu ligde şampiyon olur mu? Böyle futbol oynanan yerde olursa şaşırmam. Bu durum için şöyle bir benzetme yapabilirim; böyle maça böyle başa böyle tıraş.