İmparatorlar halkın içinden çıkar. Çıkarlarken halkın istediği, halkın aç olduğu ve baskıda olduğu noktaları iyi yakalarlar. Şans da yanlarındadır.
Süratle çıkmaya başlarlar. Çıkarlarken hatayı az yaparlar, çünkü yanlarında aklı başında insanlar vardır ve ikaz ederler ve o da bu ikazları gözönüne alır. Haliyle de hata oranı azalır. Sonunda bir gün imparator olurlar.
İşte o zaman tehlike başlar. Eğer oraya gelirken bazı şeyleri hazmetmişse tamam. Ama tersi olmuşsa önce o kendisini ikaz eden, onun iyiliğini isteyen ama onu tenkit eden insanlara tahammülsüzlüğü başlar. Çünkü artık herşeyi o daha iyi bilmektedir. Yükselirken, imparator olmaya basamak basamak çıkarken, onun iyiliğini isteyen, onu tenkit eden hakiki dostlarını teker teker satmaya başlar. Yanında ‘‘En büyük sensin İmparatorum!’’ diyen dar bir yalaka çevre kalır. İşin daha enteresanı, onu imparator olurken acımasızca, daha da önemlisi kasıtlı eleştirenlerin ocağına düşer. Onlardan medet ummaya başlar. Ve beklenen son da hızla, haliyle ve süratle gelir, kapıyı çalar. İşin daha net bir tarafı; artık yaptığı hataları hiçbir şekilde kabul etmez ve ona göre herşey doğrudur.
Buraya kadar olan yazı tarihte hep tekerrürdür.
Takriben bir yıl önce, çarşamba akşamı Olympiakos maçında yaşanan tehlikeyi sezen bir kaç kişi Fatih Terim'i basın yoluyla ikaz etmeye başladı. O da hepsini kara listeye aldı. O yükselirken karşısında olanlar da ‘‘Koçum Fatih Terim; G.Saray'ı ancak senin gibi büyük bir teknik direktör kurtarır’’ çığlıkları attılar.
Şu dakikadan sonra Fatih Terim'in artık Galatasaray'ı bırakma şansı yok. Yani, istifa etme hakkı yok. Ancak yönetim tarafından görevden alınabilir. 1.5 yıldır inanılmaz transfer hataları, takım tertipleri, Ali Sami Yen ve Olimpiyat Stadı fiyaskoları, Lucescu'nun kovulması üst üste geldi. Terim ve Galatasaray takımı Şampiyonlar Ligi'nde hiçbir zaman ikinci tura kalamadı. Aldığı takım Lucescu ile Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamış ve Türkiye Ligi Şampiyonu'ydu. Ve size çok net bir şey daha söyleyeyim, bir çok Galatasaray taraftarı Fatih Terim'i Galatasaray'ın başında istemiyor.
Şimdi Fatih Terim'in önünde bir tek yol var. Bu takım bu duruma nasıl geldi, önce onu çözecek. Benim gördüğüm kadarıyla, sevgisizlikten bu duruma geldiler. O, istediği kadar otoriter olduğunu söylesin. Futbolcular şikayetlerini değişik yerlerde dile getiriyor. Eğer fubolcu teknik adamı sevmezse, o takım başarılı olamaz. Biz duygusal bir milletiz. Beni sevmeye mecbur değiller, işlerini sevsin demekle olmuyor.
G.Saray, Oliympiakos'a yenilebilir önemli değil. Beş de yer, Deportivo gibi 8 de yer ama, aciz bir duruma düşmemeli. Galatasaray futbol oynamıyor, mücadele etmiyor ve heyecan vermiyor. Çatır çutur oynarsın, hatta Deportivo kadar mücadele edersin. Sen Sebat ve Samsun maçını Olimpiyat Stadı'nda oynayıp maçları önde götürüyorsun, son 20 dakika maç bir an evvel bitsin diye elini açıp Allah'a dua ediyor ve işkence çekiyorsun. İnönü Stadı'na gidiyorsun, Beşiktaş üstüne gelmiyor, beraberliğe razı, rakip salı günkü Prag maçını düşündüğü için zar zor berabere kalıp bayram yapıyorsun. Beşiktaşlılar kahır mektupları yazıyorlar. Galatasaray bugünlere düşecek miydi. Ondan sonra da ‘‘Ne olacak bu Galatasaray'ın hali’’ diyenlere kızıyorsunuz.
Evinin önünü süpür
Nihat Özdemir Trabzon'da Sebat maçı öncesinde kameralara beyanatını canlı canlı veriyor... ‘‘Bizim sahamız kapatıldı. Beşiktaş ile Galatasaray neler yapıyorlar. Şimdi bakalım Futbol Federasyonu onlara nasıl ceza verecek?’’
Bu sözlerin söylendiği saatlerde 3 ayrı Fenerbahçeli taraftarları taşıyan otobüs Trabzon girişinde çevriliyor. Aramalar yapılıyor. Otobüslerden çıkan kesici aletlerle orta boy bir şehrimizde bütün kurbanlık koyunların 4 saatte tümünü kesersiniz.
Herkes evinin önünü süpürse olay hallolacakta... Ne yazık ki, herkes komşuyu gösteriyor.
Yasa fiyasko olmasın
Yeni spor yasası çıkacak. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus var. Para cezaları komik tutulmasın. Çünkü bu seyirci gruplarını besleyen, onlara mali yardım yapan, kulüp yöneticilerinin alacakları cezadan canı yanacak ki, Federasyon’a ceza ödememek için o maşalara para veremeyecekler. Eğer bunları 5-10 milyar ile sınırlarsanız, bu yöneticiler ‘‘Yapın ulan, paralarınız bende. Cezayı da ben vereceğim. Şu heriflere bir ders verelim’’ derler. Hatta bunları içki masalarında söylediklerini itiraf ediyorlar, sonra biz yazınca da tekzip gönderiyorlar. Bunlar yüzsüzler. Hani bir laf vardır ya, ‘‘Dinsizin hakkından imansız gelir’’ diye. Eğer düzeltmezseniz, bu yasa da fiyaskoya döner.
Bakmayın siz Avrupalı, Avrupalı diyoruz. Trafik cezaları Avrupa'da bu kadar yüksek olmazsa, zannediyor musunuz ki, onlar da ihlal etmeyecekler. Dünyada herşey parayla eşit orandadır.
Emir büyük yerden
AZİZ Yıldırım, ‘‘Ben futbolcularıma birbirinizin sevgilisiyle çıkmayın demedim... Bunu yazanları da kınıyorum’’ demiş ve tekzip göndermiş...
Bu demektir ki, Fenerbahçeli futbolcular birbirlerinin kız arkadaşlarıyla çıkabilirler.
Ne de olsa emir büyük yerden!
Böyle bir takımda kaptan da Fatih Akyel oldu mu, tadından yenmez...
Fatih Akyel'i uyaran Murat Özaydınlı'ya da ne oluyor!
Yüreğin yoksa!
ŞÖYLE bir düşünün... İki takım maç yapıyorlar. Birisi bir yıldır antrenman yapıyor, futbolcular kendine bakıyor, teknik taktik olarak üst düzeyde ve çatır çatır mücadele ediyor. Diğeri, rakibi kadar antrenman yapmamış. Takım tertibi her maçta değişmiş. Gücü ve yardımlaşması az.
Şimdi size bu sefer iki tane hakem portresi çizeceğim. Biri avantaj kuralını iyi uyguluyor, ikili mücadeleye prim veriyor, maça tempo kazandırıyor, tekme atan oyuncuları görüyor, oyuna dinamit koyan oyuncuları farkediyor, iyi niyetlileri de ayırıyor. Böyle bir hakem hangi takımın lehine olur. Tabii ki, birinci örnek verdiğimiz takımın lehine.
Peki, maçı rosto gibi kesen, maçtan korkup ödleklikten her uçan kuşa düdük çalan, iyi niyetli, kötü niyetli futbolcuyu ayıramayan hakem tipinden hangi takım prim sağlar? Tabii ki şekil iki nolu örnekteki takım. Ne dersin Bülent Yavuz, ne dersin İsmet Arzuman. Konuşsanıza! Konuşamazsınız, çünkü yüreğin yoksa hakem olamazsın. Ancak küçük maçları idare edersiniz.
İşte eseriniz
AYHAN kırmızı kart görüyor, Mondragon'u hakem atamıyor. Büyük ihtimalle de görüntülere göre Mondragon'a UEFA ceza verecek. İşin başka ilginç yönü, Mondragon'un atılmadığı pozisyonda Oliympiakos kaptanı Djordjevic'e yardımcı hakemin bayrağıyla ofsayt diye gelen top, aslında Galatasaraylı futbolcunun kafasından geldi. Yani UEFA bu işin üzerinde mutlaka duracaktır.
O, UEFA'nın sorunu... Yalnız Mondragon ve Ayhan bu hallere düşüyorsa, bunların tek sebebi bizim Türk hakemleridir. AyhanEfendi'ye son 8 maçta en az 4 kırmızı kart gerekirdi, hepsini es geçtiler. Mondragon her pozisyonda neredeyse rakip ceza alanına gidecek orada onun boğazını sıkacak. Ama bizim hem miyop, hem hipermetrop, hem de yüreksiz hakemlerimiz bunları görmedi. Onlar da Avrupa maçlarında biraz yorulunca oynadığı sahaları Türkiye, hakemleri de Türk zannediyorlar.