DENİZ Feneri’ndeyim. Ama Bodrum’daki Deniz Feneri’nde. Meyhanedeyim. Bu Deniz Fener’i, o bildiğiniz meşhur Deniz Feneri değil. Maç pazartesi olunca benim de okuldan kaçmak ve dersleri kırmak için hakkım oldu! Nasıl olsa Maraton programı da yok. Bodrum’a geldim. Rakımı koydum, şahane de bir tekir balığı. Hem de ızgara. Maçı seyretmeye başladım.
Televizyondan maç yazmak, çakma maç yazmak gibi bir şey. Dünyanın en büyük tembelliği. Çok kolay. Ama maalesef Türkiye’de, "Spor yazarıyım. Ben otoriteyim" diyen adamların birçoğu bunu yapıyorlar. Hem tonla para kazanıyorlar, hem de oturdukları yerden dersten kaçarak sınıf geçiyorlar. Millet de bunu yiyor. Mecbur olsalar tamam. Ama yaptıkları işe ihanet ediyorlar. Herşey yerinde yapılır. Bu sefer "Bir de ben deneyeyim" dedim. Hiç de fena değilmiş. Tabiri caizse rakı, roka, balık.
Musa Çözen güzel görüntüler verdi. Yüz ifadeleri, vücut dilleri, tekrarlar. Yalnız, televizyondan maçı izlerken hangi takımın nasıl bir halt yaptığını zor çözersiniz. Ben de şöyle çözüyorum. Kopya vereyim.
Galatasaray 1-0 galip. Gaziantepspor’un kazanması lazım. Ekran Galatasaray yarı sahasında. Beyaz formalı Galatasaraylılar, kırmızı formalı Gazianteplilerden daha fazla. Kamera dönüyor Gaziantepspor yarı sahasına. Bu sefer kırmızılı Gaziantepliler, beyazlı Galatasaraylılara göre daha fazla. Nereye kadar. 85. dakikaya kadar. Bu neyi gösteriyor. Teknik direktör acemiliğini. Eğer Galatasaray’ın 1-0 galip geleceğine razıysan, o zaman niye oynuyorsun ki? Gaziantepspor mağlup oldu. Yan pas, yan pas, geri pas. Ne araya pas var, ne de ileriye. Demek ki 1-0’lık yenilgiyi kabul ettiler, razı geldiler. Öyle bir maç ki Gaziantepspor camiasının karşılaşmanın pazartesi oynanması tepkisine göre, çarşamba da oynansa, perşembe de, cuma da farketmezdi.
Hayat devam eder
Tabata iyi oyuncu. Bu kesin. Neye göre? Küçüklere göre. Büyükler işin içine girince, tek başına gücü yetmiyor çocuğun. Galatasaray 1-0’dan sonra mantıklı oynadı. Bülent Korkmaz, Ümit’i aldı. Orta sahayı kuvvetlendirdi. Gaziantepspor ne yaptı? Hocası oyunu seyretti. Hakem maça iki tarafa göre çok daha konsantre olmuştu. Çok az hata ile maçı yönetti.
Maçın sonu yaklaşıyor. Arda,"Beni oyundan alın" diye işaret ediyor ve sol açığa gidiyor. Yani tabela kalktığında, yürüyüş mesafesinden vakit öldürecek. Ama öyle bir darbe yiyor ki harbiden çıkıyor.
Galatasaray bu saatten sonra, "Bana iyi oyun değil, herkesin dediği gibi puan lazım" dediği maçtan galip ayrılıyor. Yani Fenerbahçe derbisine kayıpsız çıkacak. Ama pazar akşamı Ali Sami Yen’de, ya iki yaralı göreceğiz ya da bir ölü. Ama bunu ters anlamayın. Tamamen sportif netice olarak söylüyorum. Sporda ölü ve yaşam olmaz. Maç biter, hayat devam eder. Düşman hiç olmaz. Herkes dosttur. En büyük rakibin de olsa.