Bu Sergen’i oynatsan problem, oynatmasan ayrı problem. Biz bu tipteki üst düzey hareketler yapan ama kopuk kopuk oynayan futbolculara prim veriyoruz. Onun için de sınırların dışına çıkınca duvara tosluyoruz.
TÜRKİYE’de dengeler yavaş yavaş oturmaya başladı. Böyle olmaya da mecbur. İnönü Stadı’nda fazla seyirci yok. Siyah beyazlı taraftarların yine o klasik tezahüratı; "Gol, gol, gool." Nihayet "Allah belanı versin"i söylemediler. Birisi yılların kulübü, diğeri civciv. Doksan dakikanın geneline baktığınızda, civciv olanın oyun disiplini, temposu, sürati, isteği ve hevesi, tecrübeliye göre daha fazla. İlk yarım saat Sergen’in diri olduğu dakikalarda Beşiktaş farklı. Ondan sonra Timuçin’in farklılığı ibreyi Erciyes’e çevirdi.
Duvarlara tosluyoruz
Hakem Erol Ersoy kartlarını ve kararlarını daha tarafsız kullansa, oyunun dengesi çok daha önce bozulacak. Daha tecrübeli olan siyah beyazlılar ama bu sahaya yansımadı. Biz Sergen tipindeki üst düzey hareketler yapan ama kopuk kopuk oynayan futbolculara prim veriyoruz. Onun için de sınırların dışına çıkınca duvara tosluyoruz.
Ahlak dersi verdiler
Erciyes’te Serge Die diye bir oyuncu var. Oyunu yönlendirme, tempo ayarlama, pas yapma, pres yapma... Ne ararsan var. Ben teknik adam olsam, "Sergen mi, Serge Die mi?" diye sorsanız, gözümü kırpmadan "Serge Die" derim. Çünkü bu Sergen’i oynatsan problem, oynatmasan ayrı problem.
Dünkü maçı Erciyes kaybetseydi yazık olurdu. Oyunu hiçbir şekilde çirkinleştirmediler, Beşiktaş’a göre daha fazla mücadele ettiler, daha planlı oynadılar. Tek dezavantajları tecrübeydi. Futbol ahlak dersi de verdiler. Cenk, yüzdeye vurduğumuzda ellinin üzerinde gol olacak bir pozisyonda topu, rakip oyuncu sakatlandı diye dışarı vurdu. Ama, çok daha riski az olan pozisyonda Beşiktaşlı oyuncular maça devam ettiler. Her şeyin futbol olmadığını bir Anadolu kulübü demek ki, İstanbul’un büyük geçinenine göre daha fazla gözümüze soktu.
Erol Ersoy maçın kasetini alsın, kullanıp kullanmadığı kartlara bir baksın. Ondan sonra da güzel bir durum değerlendirmesi yapsın.