TÜRKİYE’nin, iyi transfer yaptı dediği, büyük dediği iki takımı dün gece karşı karşıya geldi. 90 dakikalık oyunda futbol kalitesi çok kötü.
Mücadele derseniz, eh işte. Hadi Fenerbahçe deplasmanda oynuyor, rakibine yenilirse sürpriz değil. Beşiktaş şampiyonluğa oynuyor, rakibinden iki tane gol yiyor. Hani rakibi çıkar sahaya, Beşiktaş’ı ezer, iki gol atar, ona tamam, kimse bir şey diyemez. Ama öyle bir Fenerbahçe yok. Zaten Nobre penaltıyı atsa iş bitecek. Oyuna giren, maça konsantre olamayan, tam ısınamayan bir oyuncuya neden penaltı attırılır, o da tartışılır.
Ferdi olarak sahada mücadele edenler var. Mesela Tuncay, mesala Anelka, mesela Volkan. Yani bakın, hep şahıs ismi sayıyoruz. Şöyle bir kombine atak, şöyle bir bindirme, indirme yazamıyoruz.
Alex, spor ve ticaret hayatında, hiçbir ülkede bu verdikleriyle bu parayı kazanamaz. Ama o da çıkıyor, yaptığı tek hareketlerle belki de maçı kurtarıyor, Fenerbahçe’yi geçen yıl olduğu gibi şampiyonluğa taşıyor. Bu da Türkiye’nin futbol kalitesini gösteriyor.
Anelka şu anda Türkiye’nin en kaliteli futbolcusu. Aslında o da sahanın içinde oynanan futboldan memnun olmadığını hissettiriyor.
Daum, galip gelmelerine rağmen, bu takımı iyi idare edemiyor. Rıza, geldiği günlerdeki çizgisinde değil. Yaptığı en büyük hata, kendine yapılan bütün eleştirilerde cevap hakkını kullanması. Sen kendi işine bak... Senin konuşacağın tek yer takımının oyunu ve aldığı sonuçlar. Yoksa sabaha kadar konuşsan hikaye. Kendini kurtaramazsın.
Çok bağırıyorlar ama
Beşiktaş takımının en büyük dezavantajı seyircisi. Bu seyirci çok bağırıyor ama kendini tatmin ediyor. Hiçbir şekilde takımını ateşlemek için, rakibi çökertmek için ve de hakemi etkilemek için en ufak bir bilinçli girişimi yok. Daha da kötüsü, yaptığı eylemlerle, sahaya girmelerle ve sahaya attıklarıyla Beşiktaş futbolcusunu maçlardan koparıp; saha kapanacak mı, kapanmayacak mı, tartışmasını getiriyor. Türkiye’de iki takımın seyircisi geçtiğimiz iki yılda kulüplerine büyük zararlar verdiler. Bunların 1 no’lusu Beşiktaş, 2 no’lusu Diyarbakırspor seyircileri.
Fırat Aydınus, kötü maç yönetmedi. Gereksiz baskılara boyun eğmedi ama Beşiktaş’ın attığı golden önce ‘ele çarpma mı, oynama mı’ olayında kendisi pozisyona yakındı... En fazla 10 metredeydi. Ama, 40 metre uzaklıktaki yardımcı hakemin bayrağına teslim oldu. O zaman da tribünler, otoritenin düdükte mi, bayrakta mı olduğunu tartıştılar.