SON 7-8 yılda üç büyük takımın kötü giden maçlarından sonra İstanbul’daki havalimanı görüntülerini alın, gidin maçlardaki özellikle amigo grubunun olduğu yerleri zoomlayın bakın. Kötü giden maçlardan sonra bu kez takım otobüsünün tesislere girişini izleyin.
Göreceğiniz resim hep aynı. Peki bu şahıslar hep mi tesadüf oralarda? Bu şahısların maddi olanakları ne kadar? Yine baktığınızda bunların çok az para kazandıklarını asalak halinde yaşadıklarını görürsünüz. Kimisi esrar çeker, kimisi kokain kullanır, hatta tiner.
Peki bu şahıslar ayrı ayrı fert olarak mı bu işlere giriyorlar? Bence imkansız. O anda bak, havalimanına gidiş taksi parası cebinde yoktur.
Bu görüntülerin sonunda bu işlerin net şekilde organize işler olduğunu görürsünüz. Bu alemde herkes birbirini iyi tanır. Özellikle yöneticiler bu organize işlerin içine girerler. Kulüp başkanının bu işlerden haberi olmaması veya içinde olmaması imkansızdır.
Parayla alınıyorlar
Bu profesyonel futbol şiddet gruplarını parayla her yönetici alabilir. Miktarları bellidir. Bunlar köşeye sıkıştırdıkları kulüp başkanı veya yöneticiden resmen tehdit yoluyla para alırlar. Eğer vermezlerse tribünde parayı vermeyenin aleyhine bağırırlar. Eğer kulüp başkanın rakibi varsa bu sefer ona giderler, daha fazla para alarak kulüp başkanı aleyhinde pankart asarlar. Resti görürsen sen parayı artırırsın, o pankartlar iner. Bakın statlara bir metre patiska alamayacak adamlar, metrelerce bez üzerine yazı yazıp tribüne asarlar. Bunların paraları da o taraf yöneticinin cebinden çıkmaktadır.
Bu taraftar diye geçinen paralı askerlerin bazıları zaman zaman kamuoyunu bilgilendiren gazetecileri de susturmaya kalkarlar. Bu işler kulüplerde olurken, bunları önleyici, cezalandırıcı merci ne yapar. Yani Futbol Federasyonu.
Yıllarca bir şey yapmadı ve aklı başında seyirciler tribünden kaçtı. Hala da kaçıyorlar. Statlar serseri grupların ellerine geçti. Polis ne yapsın. Bazılarını tutup içeri atıyor, o malum yöneticiler de araya adam sokarak, hatta bir telefonla çıkarıyorlar. Hiç unutmuyorum... G.Saray- Leeds maçından bir veya iki sene sonra o iki İngiliz’i öldürenlerden bir tanesi İstiklal Caddesi’nde yanıma geldi. Göğsünü gere gere İngiliz’i öldürdüğünü söyledi. Nasıl çıktığını sordum, "Biz çıkarız abi" dedi.
Ben bu şahsı veya diğer kulüplerdeki bazılarını hadiseli pozisyonlarda ekranlarda görüyorum. 17 milyonluk İstanbul’da bu işleri organize yapan, üç büyük kulüp taraftarının arasında ele başı en fazla 30 kişi vardır. Hatta o kadar bile yoktur. Bunların hepsini polis teker teker bilir. İstesinler hepsini evlerinden bir dakikada alırlar. Ama bunların suçu yok ki, onlar maşa.
Organize işlerin başındaki babaları, yani vanayı kapatırsan bu iş biter. Onu yapacak olan, o vanayı kapatacak olan kim? Tabii ki Futbol Federasyonu. Peki sizce Futbol Federasyonu bu vanayı kapatabilir mi? Nerdeee... O vanayı kapatacak güç Futbol Federasyonu’nda yok.
Bir de şikayet ediyorlar
Hatırlarsınız, iki hafta evvel Murat Özaydınlı, Maraton programına katılarak, "Yorumcunuz, yöneticileri kamuoyuna şikayet ediyor" dedi.
Aklınca diğer iki kulübü de yanına alarak, yorumcuyu kıstıracak. Ben hangi yöneticileri kastediyorum. Bu organize işlere girenleri. Manisa Başkanı Haluk Çubukcu gibilere bir sözüm var mı? Hayır... O zaman bu bazı yöneticiler niye alınıyorlar...
Yumruk mesafesi!..
MANİSA’daki olaylar kötü. Bülent ve kaleci antrenörünün yaptıkları çirkin. Hepsi tamam. Peki maçın tek hakimi Cüneyt Çakır, olayın buralara gelmesinde hatalı mı? Bence yüzde yüz.
Öncelikle Cüneyt için şunu söylemeliyim. Fizik olarak etkileyici bir hakem tipi değil. Bu açıdan kayıp. Hani boyun 1.90 olur da, futbolcuya hem disiplin olarak, hem fizik olarak tepeden bakarsın. O da psikolojik olarak sana yaklaşamaz. Yalnız senin tipindeki hakemler değil. 1.90’lık hakemler de şu tekniği unutmasınlar. Bunu oyun kuralları kitabı yazmaz. Futbolculuk ve hakemlik yaptığım için tamamen benim bulduğum bir sistem. Kart gösterirken özellikle kırmızıyı çıkarırken, futbolcuya üç metreden fazla yaklaşmayın.Yumruk mesafesinin dışında durun. Hatta size uçarak kafa atma mesafesinin de.
NOT: Cüneyt sen bırak 3 metreyi, 5 metreyi, statta müzik çalsa kaleci Bülent ile neredeyse dans edecektiniz. Zaten ip orada koptu. Sonra da önüne geçemedin. Çünkü dağıldın.
Özden ve Arda...
FUTBOLDA hem santrfor, hem de santraf oynadım. Onun için de olayı çift yönlü düşünebiliyorum. Hep şunu söyledim. Forvet oynayan oyuncular, defans adamlarıyla iyi geçinecekler. Onlara kıllık yapmayacak, küfür etmeyecekler. Kötü söz söylemeyecekler. Sen defans adamının kucağında oynuyorsun. Tamam, forvet defansa göre saniyenin onda biri gibi bir zamanda daha önce düşünür. Yapacağı harekete göre defans adamı gardını alır. Ama defans adamının bir avantajı var. Forvet gibi sadece kafasında yapmak yok. Onunki bozmak. Yani daha kolay. Zor olanı forvet yapar. Zaten siz dünyada transfer rekoru kıran bir defans adamı gördünüz mü? En büyük parayı golcüler alır.
Bunları neden yazıyorum. Konya kalecisi Özden, Arda ile çarpışarak kendini de sakatladı, rakibini de. Pozisyon ceza alanı içinde Özden’in Arda’ya yapacağı hareket penaltı. Ama Özden öyle bir hareket yaptı ki, havada uçarak Arda ile çarpıştı. Sırf Arda’yı sakatlamaya gitse, öyle atlamazdı. Kendini garantiye alır, bir ayağı yerde olurdu. Özden’in kafasında bir şey mi vardı da öyle kontrolsüz girdi. Bence evet.
Geriye dönelim... İstanbul’daki Galatasaray-Konya maçını hatırlayalım. Sol iç koridordan ceza alanına giren Arda, kaleci Özden ile karşı karşıya kaldı. Vurur gibi yaptı, Özden yattı. Arda bir feyk daha attı, Özden yine terse yattı, sonra Arda vurdu gol oldu.
Bu pozisyonda Arda,Özden ile dalga mı geçti, hayır. Hareketleri ukalalıktan değil, pozisyon icabıydı. Belki de Özden’in kafasında sonra televizyondan bu pozisyonu seyrederken bazı şeyler geçmiştir. Arda’yı sakatlamak gibi bir fikir olarak söylemiyorum. O duruma düştüğü için sinirlenmiş olabilir. Onun neticesinde de Konya’da Arda’ya ikinci hamleyi yaptırmamak istemiştir.
Ceza var mı?
MERAK ediyorum... Futbol Federasyonu Appiah’ın rakibinin ayağına kastığı basma pozisyonu için bir yaptırım uygulayacak mı? Eğer uygulamayacaksa, o zaman bir nolu yardımcı ile dördüncü hakeme nasıl bir yaptırım uygulayacak bekliyorum.
Kezman sorusu!
KONYA maçı sonrasında Kezman ile ilgili bir konuyu köşeme taşımıştım. Sırp oyuncu sevinç sırasında formasını kafasına geçirdiği için haklı olarak sarı kart görmüştü. Avustralya’dan gelen bir soru vardı. Aynı Kezman 5 dakika sonra bu kez gol kaçırma anında sinirlenerek aynı hareketi yapsa, yine sarı görür müydü. Cevap: Hayır. Kural, gol attıktan sonra abartılı sevinç, rakibi tahrik eden durumu göz önüne alarak sarı kart veriyor.