MERKEZ Hakem Kurulu Başkanvekili Yüksel Okçuoğlu’na yazık oldu. Pazar akşamı “Telegol” programında Ahmet Çakar, Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçının yardımcı hakemi Nihat Mızrak ile ilgili bir şeyler söyledi.
Önce anlatılanlar bana da tuhaf geldi. Ama sonra işin aslını öğrendiğimde, Yüksel Okçuoğlu’nun, “Ne şehit, ne gazi” olduğunu anladım.
Haklıyken, haksız oldu
Türkiye’de namuslu adam olmak biraz zor. Çünkü namuslu adamlar, cesaretli oluyorlar. Olayların üzerine üzerine gidiyorlar. Kaçak dövüşenler, kalçası, başı oynayanlar, sağdan ve soldan ateş ederek bu tür insanları sonunda yıpratıyorlar. Bu tür insanlar da kontrolsüz hareket edince karşısındakiler, “Bak gördünüz mü, bunlar ne haldeler” diye ikinci suçlamayı yapıyorlar.
Yüksel Okçuoğlu İstanbul, ben ise Ankara bölgesi hakemiydim. Dernekte yıllarca kader birliği yaptık. Yüksel, inanılmaz derecede düzgün bir adamdır. Lafını da yemez. Bu konuda zaman zaman kendisiyle kavga ettiğimiz ve küstüğümüz de olmuştur. Ama bu son olayda kendi hatası yüzünden haklıyken, haksız duruma düştü. Bizler televizyonda ve gazetelerde yorumlar yaparak olayların üzerine gidiyoruz.
Ben bilgim, görgüm, deneyimim çerçevesinde kamuoyuna yararlı olmaya çalışıyorum. Hiçbir zaman afaki ve tahmini yorum yapmadım. Bunun için de çok dikkat ettim. Mümkünse, telefon açıp taraflarla konuşmayı tercih ettim. Pazar akşamı Telegol programında Ahmet Çakar’ın yorumundan amiyane tabirle, “Nihat Mızrak, Yüksel Okçuoğlu’nu ele geçirmiş. Ona istediğini yaptırıyor” manası çıktı. Ama dün öğrendiğim olayın aslı ise çok basit...
Nihat Mızrak havaya girmiş
Yüksel Okçuoğlu, Diyar-bakır’daki hakem derneğiyle ilgili bir olaya takılmış ve Nihat Mızrak’a da demiş ki, “Sen burayı toparla.” Mızrak da “Bana Yüksel Okçuoğlu emir verdi. Buraları toparlayacağım” diye sağa, sola hava atmış. Yoksa, Mızrak telefon dinleterek, Okçuoğlu’nu tabiri caizse kendine gebe bırakmamış. Bu hakem dernek ve komiteleri arasında her zaman olabilecek bir olay.
Disipline uyacaksın
Şunun altını kırmızı çizgiyle çizerek yazıyorum. Süper Lig’de mücadele eden hakem ve yardımcılarının toplanıp, gerektiğinde beyanat verip tavır koymaları gerekir. Bunun başına da illa ki bir eski hakemin gelmesi şart değil. Bir avukat olabilir veya güvenilir bir insan olur.
Ama faal hakem olmamalıdır. Bugün bakıyorum da bizim kurduğumuz dernek ile şimdiki arasında dağlar kadar fark var. Okçuoğlu, bir internet sitesi tarafından dolduruluyor, oraya “Telegol” programındaki yorumlar üzerine küfürlü konuşuyor, sonra da Kanaltürk’e kadar geliyor.
Eğer Yüksel Okçuoğlu’nun sağı solu oynasaydı oraya gelmezdi. Düzgün bir adamdır. Hatası ise şu. Birincisi, küfürlü konuşuyor. İkincisi, özellikle Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener kendisine izin vermediği halde konuşuyor. Yani oyun disiplininden uzaklaşarak, takımdan ayrı hareketler yapıyor. Hücuma kalkıyor. Federasyon işi, bir takım işidir. Öncelikle disipline uyacaksın.
Eğer sana, “Beyanat verme” diyorlarsa, vermeyeceksin. “Televizyona sakın gitme” diyorlarsa, gitmeyeceksin. Daha da önemlisi, seni sinirlendirip kuyuya çekiyorlarsa, o kuyuya düşmeyeceksin Yükselciğim. Bunları yaparsan, kaçınılmaz son da beraberinde gelir.
Sarvan’a güvenirim
Ben, MHK Başkanı Oğuz Sarvan’a da güvenirim, Yüksel Okçuoğlu’na da. Yüksel, Oğuz’dan daha fevridir. Bir tanesi gitti. Şimdilik diğeri kaldı. O da gittikten sonra sağı, solu oynayanların bir kısmına, yani şu anda ellerini ovuşturarak görev bekleyenlere gün doğacak. Zaten, Okçuoğlu’nun altını oyanlar da onlar. Yeri gelirse ileride daha açık bir yazı yazabilirim... NOT: Hepimiz elhamdülillah Müslümanız. Ama şunu sakın unutmayın. Kul hakkı yersen, bu senden misli misli çıkar. Haksız yere kul hakkı yemek, günahtır ve yazıktır. Müslümanlığın da baş şartlarından biri kul hakkı yememektir.