ŞİMDİLERDE maçlardan sonra televizyonlara ve gazetelere servis yapanların kimler olduğu meydana çıkıyor. Olay, Türk futbolunu daha ileriye götürmek değil. Olay iktidar olmak. Özellikle bu safhada kulüp yöneticileri veya federasyonda görev alacaklar hazırlık yapabilirler, planlarını, programlarını açıklarlar, "Türk futbolunu daha ileri götürürüz" derler.
Adaleti nasıl dağıtacaksın?
Bundan daha güzel bir şey olamaz. Fakat, bu olayların içine hakemler neden ve nasıl girerler anlamak mümkün değil. Sen, adalet dağıtan bir adamsın, sen hakimsin, sen yargıçsın. Ama gidiyorsun, X partinin oluşumunda görev alıyorsun. Yani bir gün o X parti göreve gelirse sen de göreve geleceksin ve sen adalet dağıtacaksın. Nasıl dağıtacaksın? Ve bunu yapanlar eski hakemler ve MHK üyeleri.
Sevgili okuyucular, Türkiye'de geçmiş yıllarda neler olduğuna, neler yapıldığına, Haluk Ulusoy ekibinin yaptığı iki toplantıda boy gösterenlerin kimler olduğuna bir bakın, şu yazdığım bütün yazıları bir bir birleştirin, resmin bütününü görürsünüz. Bırakın hakemleri, antrenörlerin bile bu toplantıya girmemeleri gerekir. Ve enteresandır, bu yenecek yemeği güya verecek kişi de Serdar Tatlı. Demek ki Serdar Tatlı'nın mali durumu mükemmelmiş.
Serdar Tatlı neymiş bilememişiz
Biz, hakem Serdar Tatlı'nın bu kadar yemek verebilecek kadar zengin olduğunu düşünememişiz veya bilememişiz. Sağından bakıyorum, solundan bakıyorum, alttan bakıyorum ve son olarak üstten bakıyorum, inanamıyorum. Belki de inanmak istemiyorum.
Yani o grup yarın iktidara gelirse, o gruba destek veren kulüpler, o gruba yakın olan yöneticiler, onların maçlarına gönderilecek hakemler ve onların karşılaşmalarında görev alacak gözlemciler.
Vay yavrum vay. Hem çal hem oyna...
Şapka düştü kel göründü
GEÇTİĞİMİZ 10 yılda, hakem kararları tartışıldıktan sonra, hakemler isyan bayrağı çektiler. "Bu tekrarlar niye yapılıyor. Biz pozisyonu bir defa görüyoruz. Bizim de çoluğumuz çocuğumuz yok mu. Biz de aile babasıyız" demeye başladılar.
Aslında o zamanlar, onların farkedemediği bir şey vardı. Yukarıda yazdığım cümleleri telafüz ediyorlardı. Yani, "Hakem kararları tartışılmaz ve bu kadar üzerine gidilmez" diyorlardı. Ama yanıldıkları bir taraf vardı. O zaman tartışılan hakem kararları değildi. Maalesef bazı hakemlerdi.
Hakemleri tartışmak ile hakem kararlarını tartışmak arasında büyük fark var. Onların bir kısmı yani özellikle sakat işlere girenler, en fazla tepkiyi gösteren isimlerdi. Hatta, televizyon yorumcularını dahi mahkemelere bile verdiler.
Şimdi devir değişti. Şu anda hakikaten hakem kararları tartışılıyor, hakemler değil. Şu anda da kararları tartışılan hakemler bu işten memnun. Neden?
Çünkü verdikleri kararlar yanlış olabilir, bu da çok doğal. Kamuoyu bu şekilde aydınlanırsa onlar da bir zarar görmüyorlar. Peki, şimdi o hakem kararlarının tekrarlarından özellikle de "Pozisyonlar tekrar tekrar oynatılmasın" diyenler kimler? Yöneticiler.
Devir değişti dedik ya. Hakemler, "Tekrar edilsin" diyor, yöneticiler "Edilmesin". Niye? Çünkü, yöneticiler verdikleri beyanatlarla toplumu ters yönlendirmeye başladılar.
Görüntüyü oynatıp da güzel güzel izah ederseniz ve halkı aydınlatırsanız, bu sefer verdiği beyanatların taca çıktığını görüyorlar. Bu da işlerine gelmiyor.
Bakın nerelerden, nerelere geldik. "Televizyon çıktı, mertlik bozuldu" derler. Ben tam tersini söylüyorum. Televizyon çıktı, şapkalar düştü, keller de görünmeye başladı...
Evlilik, eğlenme süresini kısaltıyor
SEVGİLİLER Günü'nün olduğu gece, İstanbul'da 3-5 mekan gezdim. Yollar kalabalıktı. Ama gittiğim mekanlarda gördüğüm manzara bir gerçeği gözler önüne daha serdi. Neydi bu gerçek?
Evli çiftlerin gittiği mekanlar, saat 12.00, 01.00 gibi boşalmaya başladı. Hatta saat 04.00, 05.00'a kadar hayatın devam ettiği o eğlence yerlerinde saat 02.00'a az bir zaman kala kimsenin olmadığını gördüm.
Ama sevgililerin ve nişanlıların gittiği yerler tıka basa doluydu. Saat 04.00, 05.00'a kadar eğlendiler. Bu şunu gösteriyor.
Sevgililer Günü ile Evliler Günü ayrı ayrı olsun. Ayrı günlerde kutlansın. Evliler zaten alışmışlar. İki yudum içtikten, birkaç kadeh şarabı götürdükten sonra, "Hadi eve gidelim" diyorlar.
Sevgililer öyle değil. Demek ki evlilik süresi uzadıkça, beraberce eğlenme süresi de kısalıyor. Bunu net görmek isterseniz seneye Sevgililer Günü'nde bunu ıspat edebilirim.
Adnan Sezgin'e inanamıyorum
GÖZLERİME inanamadım. G.Saray Kulübü barkovizyon gösterisi yapıyor. Konu hakem kararları. Organizasyonun başındaki kişi de Adnan Sezgin. Bir an rüya görüyorum zannettim. Görevler insanları nerelerden, nerelere getiriyor ve ne durumlara düşürüyor. İnanılır gibi değil.
Adnan Sezgin benim Ankaragücü'nden takım arkadaşım. Sonradan geldi Futbol Federasyonu Genel Sekreteri oldu. Bu görevi yaparken de en sinirlendiği ve ona ters gelen şey bu tip olaylardı. Değil böyle barkovizyon gösterileri, hakemler tenkit edilse bile, "Hadi canım sizde, gidin oradan" derdi. "Dalga mı geçiyorsunuz, işinize gidin" derdi. Şimdi de, "Kural hatası ihlalinden maçlar iptal edilsin" diyor. Hayatın gerçekleri bu işte.