Paylaş
Bu dönemde Beşiktaş’ta teknik direktör değişim adedi üç... Şimdi sıkı durun. Sene 2004... Yıldırım Demirören Beşiktaş başkanı oluyor. Sene 2012. Yıldırım Demirören’in Beşiktaş’tan ayrıldığı tarih. Değişen teknik direktör adedi 12. Yani bir düzine.
Peki, sevgili okuyucular biraz daha arkaya, geriye dönelim.
Beşiktaş 1903’te kurulan bir kulüp. İlk resmi teknik direktörü Şeref Bey... Şeref Bey’den günümüze kadar siyah beyazlılardaki teknik direktör adedi 52. Bunun yalnızca ve sadece 12 adedini Yıldırım Demirören kullanmış ve yollamış. Yani Beşiktaş tarihindeki antrenörlerin 5’te 1’i. Demek ki Yıldırım Demirören çok çalışkan bir başkanmış. Almış almış yollamış ve bunlara da milyonlarca lira tazminat ödemek mecburiyetinde kalmış Beşiktaş. Allah’ı var bu konuda çok çalışkan bir başkanmış!
DAHA FAZLA ZARAR VERMEYİN
Bir başkan teknik direktör alımı-gönderimi konusunda bu kadar çalışır da, futbolcu da aynı işi yapmaz mı? Onun listesini de size başka bir yazıda çıkarırım. Çünkü sizi fazla yormak istemiyorum. E bu kadar gel-git olur da sirkülasyon oluşursa bunların parasını ne Yıldırım Demirören ödeyecektir ne de babası... Kim ödeyecektir? Aslanlar gibi Beşiktaş Kulübü ve Beşiktaş taraftarı.
Bir şeyi söylerken mutlaka onun arkasının dolu olması lazım. Yıldırım Demirören teşekkürü hak ediyor. Ama ne zaman? Daha fazla zarar vermeden istifa edip gideceği zaman. Futbol federasyonunda olanlara bakıyorum, teknik direktörün seçimi, Okan Buruk’un gelişi, genel resme baktığım zaman arka tarafta bence net ama kamuoyuna göre flu bir şekilde Göksel Gümüşdağ’ı görüyorum. Veya bana öyle geliyor (!)
FETHİ HEPER AYRILMALIYDI
Bir paragraf da Fethi Heper’e açmak istiyorum. Sevgili Heper. Çok iyi futbolcuydun, yıllarca oynadın, Eskişehirspor’un kaptanlığını yaptın. Ondan sonraki eğitim kariyerin de mükemmel. Bu futbol yönetim kurulunda da, bu işten anlayan bir tek sen varsın. Ama futbol sana bağlı değil. Eski bir basketbolcu olan Aydın Koray’ın oğlu Selim Koray’a bağlı. Selim Koray’ı hiç tanımam. Zaten o da bizi tanımıyor. Futbolu öğrenmek için kitaplar almış, hazırlanıyormuş 15-20 sene sonraya. Öyle demiş.
Sevgili Fethi, Milli Takımların sana bağlanmadığı gün oradan ayrılman gerekirdi. Bu işlemi yapsaydın sana çok büyük saygı duyardım, ayrıca da gözlerinden öperim.
Yıldırım Demirören buyurmuşlar: “Teknik direktör değiştirmeyeceğim.” Acaba bunu Yıldırım Demirören mi istiyor, yoksa Göksel Gümüşdağ mı? Ama sayın Yıldırım Demirören, Türk kamuoyu Futbol Federasyonu’nun tamamının değişimini istiyor. Hepinizin topluca gitmesini... Yoldaki insan bunu istiyor.
Milli Takım yeniliyor, Milli Takım berabere kalıyor, Milli Takım habire torba düşüyor. Böyle giderse bir gün bu Milli Takım’a torba bulamayacağız. Açıkta kalacak.
Size şaka geliyor ama maalesef bunlar gerçek. Yıldırım Demirören de bana teşekkür edin diye, milletin gözünün içine baka baka doğruyu söylemiyor.
Seneye ne yapacaksınız?
HIZLA aşağı gidiyoruz. Sebebi ne? Çünkü günlük yaşıyoruz. Bu işte günlük yaşayanlar da benim gibi söyleyenlere hemen şu cevabı yapıştırıyorlar: “Sen futbolumuz iyi gitmiyor diye söylüyorsun ama bak Galatasaray ve Fenerbahçe Avrupa’nın 16 takımı arasındalar. Yani eleğin üzerinde kalmışlar.”
İyi güzel de taşıma suyla değirmen döndürüyorsun. Seneye ne yapacaksın? Veya seneye bu kulüpler iflas noktasına gelecekler mi?
Türk futbolunun bir ekolü yok. Kulüplerin başarıları günlük, yukarıdan aşağıya... Fakat ekol dediğin meret, aşağıdan yukarı bir meret. Söylüyorum size aşağıdan yukarı baktığınız zaman 8-10 yılda, Arda, Selçuk, Burak var. Başka kimi çıkardınız? Şimdi de Fenerbahçe’de çıkan Salih Uçan.
BUCA’YA NE OLDU?
Peki bunlar tesadüfen mi çıktı hayır? Özellikle Salih. Nereden çıktı? Buca’dan. Türkiye’deki bence tek altyapı denen olayı uygulayan yerden. Peki ona ne oldu? Bu işin mimarı Mehmet Özkan, bir yerde yollandı... Sonra da Buca yolunu şaşırdı, saçma sapan teknik direktörler... Şu anda Buca nerede? Yok!
Futbol federasyonunun ne yapması lazımdı? Buca gibi takımlara yardım etmesi, örnek göstermesi, teşvik etmesi.
A Milli Takımı’nın teknik direktörü futbolcu yetiştirmez. Asli görevi o değildir. Milli takımların teknik direktörleri de futbolcu yetiştirmezler. Organizesinin içinde bulunur ve en iyileri seçip oynatırlar. Ama biz milleti aldatıyoruz, Milli Takımı gençleştirelim diye.
Peki federasyonlar ne yapmalı? Bu işin altyapısı iki şekilde olur. Yani ekol yaratmak denen şey... Ya kulüp adedin fazla olacak, orada yapacaksın. Türkiye’nin bu şansı yok. Çünkü bizde 120 tane profesyonel takım var, yüzde 60’ının altyapısı yok. Türkiye’deki 100 futbolcudan 51’i yabancı. Geri kalanında yüzde 15’i yabancının yerlisi. Veya yerlinin yabancısı... Yüzde 35’i yerli.
Peki ne kalıyor geriye? Okullar... Orada durum nasıl? Eşittir sıfır! Peki nasıl yürüyeceğiz? Bunu organize edeceksin ve yol göstereceksin. Bilgi verecek ve ikaz edecek Futbol Federasyonu... Onun bu konuda bilgisi var mı? Eşittir sıfır. Sıfıra sıfır elde var sıfır. Örnek sayfa 15, resim 6. Görüntü 0.
HİKAYE ANLATMAYIN
Soruyorum federasyona, geçmiş hangi milli takımın antrenöründen rapor aldınız, “Ne yaptın arkadaş” diye? Göstersenize bana... Ondan sonra da hikaye anlatmayın kamuoyuna. Fazla uzağa gitmeyin. 3 milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’dan -yani bunu bir sera olarak kabul edin- Real Madrid’e üç tane oyuncu gidiyor, 80 milyon Türkiye’den, çok büyük bir bahçeden Real Madrid’e malzemeci bile gidemiyor. Yarışma grubu mantalitesi ve kontrolüyle altyapıdan futbolcu yetiştiremezsiniz. Çünkü iki sistem yüzde yüz farklıdır.
Ülkemizdeki 20 yaş altı Dünya Şampiyonası yapılacak . Şu anda Alman Milli takımında Türk asıllı 6 tane futbolcumuz oynuyor. Bu ayıp da Türk Futbol Federasyonu yönetimlerinindir.
Not: Ekol olayında dünyada bir numara İspanya. Hiçbir şey yapamıyorsanız, gidin oradan kopya çekin. Ama siz İspanya’ya, Barcelona’ya 6 günlüğüne kampa gidiyorsunuz. Yağlanmaya, yıkanmaya, güneşlenmeye...
Allah’ın sopası yok ki, o sırada güneş de yüzünü göstermedi size.
Yıllardır bizi aldattılar
BİR fıkra yazacağım. Çünkü yıllardır, bazı gazeteci bildiğimiz ağabeylerimiz önce fıkrayı bulup, sonra yazılarını yazdılar. Ben tersini yapacağım. Adamın birisi 40 yıllık evli. Boşanmak için mahkemeye gidiyorlar hakim karşısına çıkıyorlar. Hakim önce kadını dinliyor. Dertli kadın kükrüyor... “Hakim bey, bu adamla 40 yıldır evliyim. Bu adam son 10 senedir bir Rus kadın buldu ve beni boşamak istiyor. Ben bu adamı hem adam zannederdim hem de hayat arkadaşı. Beni mahvetti, onun için ayrılmak istiyorum. Ve beni aldattı.”
Sıra adama geliyor: “Evet hakim bey, eşim olan kadınla 40 yıldır evliyiz. Son 10 yıldır da bir Rus’la beraberim. Asıl bu 40 yıldır beni kadınım diye aldattı.”
Bu fıkrayı niye yazdım? Hala daha, Aziz Yıldırım’la benim niye mahkemelik olduğumu bilmeyen, anlamayan, araştırmayan, gazeteci ağabeylerim var. Ben de mahkemedeki adam gibi onlardan şikayetçiyim. Yıllardır onları gazeteci zannetmişiz. Bizi aldatmışlar...
Paylaş