Kurtlar vadisi

"EL değmemiş bir lig istiyoruz" pankartını yazdıranlara ben şöyle cevap vermek istiyorum... Türk futboluna el değmemiş yönetici lazım.. O zaman her şey kökünden hallolacak.

İŞİ bilen yönetici, iş bitiren yönetici, akıllı yönetici... İşini yapan yönetici, terbiyeli yönetici, sınırlarını bilen yönetici, saygılı yönetici...

İş bitiren futbolcu, işini bilen futbolcu, galibiyet için herşeye başvuran futbolcu, profesyonel futbolcu, futbolculuktan da önemli sporcu, daha da önemli saygılı... Gördüğünü çalan hakem, mangal gibi yüreği olan hakem, taviz vermeyen hakem...

Rüzgara göre düdük çalan hakem, baskıya göre bayrak kaldıran hakem, takıma göre düdük çalan hakem, Federasyon Başkanına göre hareket eden hakem, MHK başkanının uydusu olan hakem...

Futbola dinamit koyanlar...

Bir tabir vardır ya "kırk yıldır bu işin içindeyim" diye... Aynen öyle.. Futbolculuk, hakemlik, TV ve gazetecilik. Bu grupların içinde işler kötü oldu mu herşeyi basına yüklerler...

Hayır... Bu grupların içinde ortalığı bozan, bulandıran bütün ahlaksızlığı yapıp sonra kenara çekilip kıs kıs gülen, istediğini basına sızdıran, istemediklerinden bahsetmeyen, futbolun altına dinamit koyan grup yöneticilerdir. Ben, bunlara hiç kızmıyorum... Bunlara o primi verenleri hayretler içinde izliyorum... Maalesef bunlar toplumun bazı kesimlerini de tehdit ile korkuturlar. Gazeteler ve televizyonlar bunlara nasıl yer açar, sayfa ve mkrofon verir, anlamış değilim.

Biz dönelim mevzumuza... Basının bu işlerde şöyle bir hatası var... Onların kaygısı tiraj ve rating.. Büyük takımların lehine bazı şeyler olursa, bunlar da dile getirilirse o zaman bunlar prim yapmıyorlar. Tiraj ve rating kaybediyorlar. Aksini yaparlarsa da, Türk futbolu kaybediyor.

Size canlı örnek...

Bakın... Size son canlı örnek... Gaziantep’in Galatasaray’a attığı buz gibi gol, dün ve evvelki günkü gazetelerde bit kadar... Ya da hiç yok...

Ama Fenerbahçe’nin sayılmayan buz gibi golü ve yediği palamut gibi ofsayt gol, veya bariz gol şansından atılmayan Sakaryalı oyuncu, sütunlarda mızrak gibi gözünüzün içine giriyor.

Eski ve yeni yöneticiler bu işlerin nasıl yürüdüğünü yıllardır çok iyi biliyorlar. Mesela Ergun Gürsoy. Yöneticilik yaptığı dönemlerde, yaptıklarını, yapamadıklarını, neler yaptığını, neler yapamadığını sütun aldığı Hürriyet Gazetesi sayfalarına bir dökse, Kurtlar Vadisi’nin ratingi solda sıfır kalır. Ne dersin Sevgili Gürsoy.

"EL değmemiş bir lig istiyoruz" pankartını yazdıranlara ben şöyle cevap vermek istiyorum... Türk futboluna el değmemiş yönetici lazım.. O zaman her şey kökünden hallolacak.

Of çekeceğiz

MARCO Mehmet oldu... Aslında bir de sonuna Of koymak lazımdı. Yani Mehmetof.. Hatta üç tane F ile bitirmek gerek... Çünkü artık kulağın arkasını deldirdik, bundan sonra da kevgir gibi olacak, off, off çekeceğiz.

Aslında bu tip olaylarda bir şahsı Türk vatandaşı yaparken şu soruyu yöneltmek lazım. Mesela Mehmet olacak Marco’ya, karar verecek ekip şu soruyu yöneltecek.

"Ey Marco, oldu ya yarın Brezilya ile bir savaşa girdik veya gireceğiz. Sen hangi ordunun üniformasını giyer savaşırsın..." Bence en kestirme soru bu olsa gerek... Çünkü neticeye böyle daha kolay ulaşırsınız.

Yıldırım, Rüştü’ye bağırdı mı?

KONUŞUYORLAR... Ateş olmayan yerden de duman çıkmıyor... Doğru da olsa Fenerbahçe kulübünün resmi sitesinden nasılsa yalanlanıyor...

Mesela Kiev ile İstanbul’da oynanan maç öncesinde Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım soyunma odasına girip, Rüştü Reçber’e yönelik bir konuşma yaptı mı?

Rüştü’nün artık bir Avrupa Kupası maçını kurtarması gerektiğini dile getirdi mi?

Rüştü Avrupa Kupası maçlarında iyi oynayamayabilir. Hata da yapabilir.

Ama bir kulüp başkanının soyunma odasına gidip, böyle bir uyarıda bulunması ne kadar doğrudur.

Bu maça çıkacak bir futbolcuyu ve tüm takımı ne derece etkiler. Yorum herkese açık..

Yapanın yanına kar kalmıyor...

BU Merkez Hakem Komitesi’nin beğendiğim bir yönü var. Hata yapan hakeme aynen faturayı gönderiyor. Sonra da belli prosedürlerden geçerek üst düzey maç yönetiyorlar. Yani yapanın yanına kar kalmıyor.

Birileri çıkıp "elde hakem kalmaz" diyebilir. Aynı fikirde değilim. Yıllardır bu zihniyet ile gittik, fosillerin ve eyyamcıların hepsi hakemliğe devam ettiler. Hatta bazıları bu işten servetler kazandılar.

Dikkat edin belli gruplar gittikten sonra gençlerin önü yavaş da olsa açılmaya başladı. Bu işten heyecan duyacaklar, zevk alacaklar, bir şeyler verecek olanlar kalsın. Alacak olanlar gitsin. Zaten gidiyorlar da..

Bayburt uçağı

PAZARTESİ günü TK 0290 sefer sayılı İstanbul- Bodrum seferini yapacak Bayburt kuyruk adlı THY uçağıyla Yeşilköy’den saat 14.30’da havalanmak için 14.10’da uçağın içine alındık. Benim yerim 25-C idi... Uçak bazı sebeplerden dolayı bir saat gecikme ile kalktı. Bana ve benim gibi arka 5 sırada oturan yolculara bir saat uçağın içinde beklemek çok fazla koymadı.

Sevgili okuyucular 747- 400 tipindeki bu uçaktan THY’de 2 tane kalmış. Eğer THY ile uçacaksanız, her hangi bir şehirde bankoya gittiğinizde görevlilere uçağın adını sorun, eğer mecburi uçacaksanız, kesinlikle uçağın arka tarafından yer almayın...

Kötü kokuyor

Çünkü uçağın arkası Türkiye’de şehirlerarası yollarda bile kalmayan umumi tuvaletlerden daha beter kokuyor. Resmen lağım çukurunda uçuyorsunuz.

Uçağın görevlileri bu uçakla seyahat ederken, yemek yiyemediklerinden bahsediyorlar. Zaten mecburi olmadıkça hepsi öne doğru geçiyorlardı. Uçak Bodrum’a inip motorları susturduğunda arka kapıdan düşerek kaçtım. İnmedim... THY’nin sayın görevlileri yazdıklarımın bir tek kelimesi abartı değil. Tavsiyem, bu uçağa binin en kısa mesafede uçun...

Hoş siz bindiğinizde sizi uçağın içinde türlü sebeplerden dolayı bir saat oturtmazlar ya.. Aslında bu uçağın kuyruk ismine Bayburt vermek yanlış... Vijanjör diye değiştirmek lazım.

NOT: Hostesten ıslak kolonyalı mendil istedim. Islak mendili açtım. Ne kolonya vardı, ne de koku. Çevirdim mendilin üzerindeki ibareyi okudum. Alkolsüz serinletici mendilmiş. Demek ki THY’de artık özellikle alkolsüz serinletici kolonyasız mendile geçmişler!

Helal olsun!

GEÇEN ay Taksim ve Sıraselviler civarındaki taksiciler, kendilerine ceza yazan trafik polislerine karşı bir eylem yaptılar. Aferim ve helal olsun bu eylem yapılan polislere. Demek ki on yıl sonra layıkıyla görev yapan polisler sahneye çıktı.
Yazarın Tüm Yazıları