Korku ve cesaret

BİTİME 3 hafta kala Lucescu, 5 puan önde. G.Saray'dan şampiyon olduğu halde altı oyularak kapının önüne koyulan Lucescu, belki de inadına Beşiktaş'a geldi.

Bir şeyleri göstermek için... Çalıştırdığı takım şampiyon olur ya da olmaz. Ama Lucescu, Beşiktaş'a geliyor, yöneticilerle transferi konuşmaya başlıyor. Diyor ki, ‘‘Bana Cordoba ile Zago'yu alın. Ronaldo da var. Defans sorununu çözerim’’ Bu takım lige başlıyor. Hemen bazı yerlerden uzaktan kumandalı yazarlar başlıyorlar Lucescu'ya sallamaya. Bu adam defans oynatıyormuş, hücumu sevmiyormuş, korkakmış...

Türk insanında korkaklık ve cesaret kavramları erkeklikle paralel. Ve en fazla da cesaretten bahsedenler bu konuda sıkıntısı olanlar.

Şimdi bu korkak ve cesaretsiz Lucescu'ya bakalım: 56 gol atmış, 17 gol yemiş. Rakibi G.Saray 56 gol atmış, 25 yemiş. Diğer rakibi G.Birliği 73 atmış, 34 yemiş.

Yani Türkiye standartlarında erkekliğe baktığımızda attığı gole göre en erkek teknik direktör Ersun Yanal. En cesaretlisi de o. Peki dönün bakalım en az kim yemiş? Lucesculu Beşiktaş. Şimdi en az gol yiyen 40 atsa, o zaman gelin tartışalım. Tabeladaki bir iki takımın attıkları gol aynı, yediklerinde ise daha düşük olan Beşiktaş. O zaman o iki teknik direktör erkek olarak aynı! Yedikleri tartışılır. Peki hangisi daha cesaretli?

Onlara göre Lucescu korkak olduğuna göre Terim daha cesaretli. İşte bu yazarlar bu kadar zavallı. Futboldan nasibini almamışlar.

Bu işin tartışması böyle yapılmaz. Şöyle yapılır: Bu sene şu ana kadar oynanan maçlara göre takımlara baktığımızda Beşiktaş, rakiplerine göre daha şekilli futbol oynuyor. Oyun planları var, oyun disiplinleri var. Sallandığı maç adedi 5 ya da 6.

G.Saray'ın hiçbir oyun planı yok. Devamlı yabancı futbolcu geldi, gitti. Sezon başı Arif-Felipe ikilisi tuttu. Fatih sonra bu ikiliyi bozdu. Ümit Karan kaçmanın yollarını arıyordu. Bunalımdaydı. Christian vardı. Bazıları gitti, bazıları geldi. Sarı kırmızılılar ne oynuyor? Doldur boşalt. Havalandırın Lukunku'ya, o indirsin yanındakine. Ümit her topa girsin, çıksın. Kazanırsa G.Saray, yoluna devam etsin.

Geliyoruz G.Birliği'ne. Bence ligin en istikrarlı futbol oynayan takımı onlar. Belli bir stadartın altına 3-4 maç düştü. Attıkları gol mükemmel. O kadar erkek olmaya kalkarsan, haliyle arkanı açarsın. Futbolda erkeklik yoktur. Futbolda mantık vardır. İlk yarı bitiminde 4 sarı kartlı 3 oyuncusu olan bu takımın, daha ligin bitimine 4 hafta kala 4 sarı karttan 12 futbolcusu, cezalı duruma düştü. Yani bu takım belli bir noktadan sonra tarandı. Kolu ve bacağı kesildi. Başarıyla da şampiyonluğu kesildi. Mucizelere kaldı.

Aslında G.Saray'ın şu andaki bulunduğu yer, Şampiyonlar Ligi'ne giderse büyük başarıdır. Oynadığı futbolun karşılığı değildir. (Geçtiğimiz 3 yıl G.Saray maçlarına gitmek bir ayrıcalıktı. Bana büyük keyif veriyordu. Zevk alıyorduk. O zaman G.Saray dostumdu. Şimdi G.Saray maçları bana keyif vermiyor. Sıkıntı veriyor. Şimdi de diyorlarki, ‘‘G.Saray düşmanı’’. Acaba ben mi değiştim? Yoksa G.Saray mı değişti?

G.Birliği, oynadığı futbola göre kesinlikle Şampiyonlar Ligi'ne girecek iki takımdan biri olması gerekirdi. Ama onların ne basını var, ne de taraftarı. Ne de federasyonu!


İşte zirvedeki 3 takımın karnesi


Mircea LUCESCU ile Beşiktaş’ın karnesi


(Beşiktaş)

Attığı gol: 56

Yediği gol: 17

Maç başına attığı gol: 1.8

Maç başına yediği gol: 0.5

Lig lideri


Fatih Terim ile G.Saray’ın karnesi


(G.Saray)

Attığı gol: 56

Yediği gol: 25

Maç başına attığı gol: 1.8

Maç başına yediği gol: 0.8

Lig ikincisi


Ersun Yanal ile G.Birliği’nin karnesi


(G.Birliği)

Attığı gol: 73

Yediği gol: 34

Maç başına attığı gol: 2.35

Maç başına yediği gol: 1.09

Lig üçüncüsü


Tatlı onlara acı geliyor


Basına güven. Devlete güven, Adalete güven. Çok önemli bir kavram. Yıllardır Türk insanı kendini idare eden hükümetlere güvenmedi. Ben futbolcuyken, genelde hakemlere güvenmezdim. Bunun sıkıntısını biz her konuda çekiyoruz. Onun için de her taraftan bir ses çıkıyor, karalama oluyor. Ama öyle şeyler yapılıyor ki. Kör gözün parmağına. Şimdi bakın Serdar Tatlı'ya. Ben bu adamın hakemliğine güveniyorum. Süper bir hakem mi? Tartışılır. Fiziği çok mu iyi? Hayır. Göbeği ve kilosu var. Ama adam... Önce adam... Ben güveniyorum. Futbolcu da, teknik ekip de, yönetici de güveniyor.

Peki böyle bir hakemin 2 yıldır maç alma programına bir bakın. Biraz Beşiktaş'a gitmiş dengeli olarak. O da az. F.Bahçe'ye daha az. G.Saray'a çok az. Serdar Tatlı iki senede, 2 tane G.Saray maçı yönetmiş. O da deplasmanda. Yani sarı kırmızılılar Serdar Tatlı'yı Ali Sami Yen'e istemiyor. Çünkü Serdar Tatlı'ya küfür edemezsiniz. Hani Arif'in Bülent Uzun'a yaptığını Tatlı kendisine yaptırmaz. O zaman da maçlar başlamadan biter.

Bülent Yavuz cin olmadan şeytan oluyor, hemen cevap veriyor; ‘‘Ben Serdar Tatlı'yı G.Saray'a verdim.’’ Hangi maça? G.Saray'ın A.Gücü ile oynadığı kupa maçına. Sevsinler seni Bülent. Peki Bülent açıklasana; Kocaeli-G.Antep maçının hakemi Mutlu Çelik önce açıklandı sonra değişti. Cesaretin var mı?. Çelik neden sakatlandı? Top oynarken, sakat bir bir topa mı girdi sakatlandı? Yoksa yolda yürürken kılı mı döndü? Yoksa yolunu mu şaşırdı, çukura düştü? Bileğini mi burktu? Söylesene! Ya işte böyle. Onun için de herkesin kafası karışık. Bu karışıklık lig sonuna kadar gidecek. Eskiden G.Saray bu işlerde iyi oynardı. Şimdi Beşiktaş da iyi oynamaya başladı.

F.Bahçe kendi kendisiyle oynamaktan rakipleriyle oynayamıyor. Lucescu da geçen sene G.Saray'daki hareketlerini bu sene Beşiktaş'a yaptırıyor. Seneye eğer Daum, F.Bahçe'ye gelirse, o da oynamayı sever. O zaman futbolumuz yeme de yanında yat olur.


Organizasyonu bize bırakın


Cumartesi günü Adana'ya Beşiktaş maçına gittiğimde Çukurova Üniversitesi'nde bir sohbet toplantısına katıldım. Üniversiteliler bir harika. Aslında bu Çukurova Üniversitesi bir harika. Ben eski Adana'yı yerleşim biçimi açısından sevmem. Bana Türkiye'nin en büyük köyü gibi gelir. Ama yeni Adana rüya gibi. Hele bir üniversitenin ormanlığından Adana'ya bakın, kendinizden geçersiniz.

Söyleşide bir talebenin konuştuklarını çok beğendim. ‘‘Erman hocam, ‘‘Tribünlerdeki seyirci organizasyonunu kulüpler üniversiteli gençlere bıraksınlar. Biz o statları pırıl pırıl hale getiririz. Sizler bizi yeteri kadar desteklemiyorsunuz. Bu konuda ne diyorsunuz?’’

Bu kardeşim yerden göğe kadar haklı. Ama futbol takımı yöneticileri üniversitelileri, öğrencileri istemezler. Çünkü onları kullanamazlar, onları parayla satın alamazlar. Onlara istedikleri yönde tezahürat yaptıramazlar. Öyleyse bu üniversite gençliği tribünü eline geçiremez. İnşaallah yanılırım.


Fener’e İlhan Cavcav lazım


F.Bahçe teknik direktör peşinde. Şimdi de Daum ile Trapattoni'ye gitiler. Trapattoni, F.Bahçe'yi tanıyana kadar bir sezon geçer. Daum Türkiye'yi tanıyor. Ama bence F.Bahçe eğer kulüp olacaksa, bu işleri bir sisteme oturtacağım diyorsa da, inanmıyorum. Çünkü o zaman Ersun Yanal'ı almaları gerekirdi. Daum'u herkes alır. Ama Ersun Yanal risktir. Risk almadan başarı olmaz. Bence F.Bahçe hatalı iş yaptı. Aslında F.Bahçe'ye Ersun Yanal'dan önce, bir İlhan Cavcav lazım.


Şekil 5 sayfa 6!...


Futbolumuzda hakem ve hakem raporlarından önce önemli olan gözlemci raporlarıdır. Orada her türlü oynamayı yaparsınız. Futbolumuzda en büyük oyun orada oynanıyor. Gözlemci raporlarının ne kadar cümlesi kendilerinin, ne kadar cümlesi yukarıdan gelecek telkinlerin sayesinde yazılıyor? Hakem puanları nasıl veriliyor? Türkiye'de çok güzel atasözleri var; ‘‘Minareyi çalan kılıfını hazırlar’’ İşte benim söylediğim kılıf gözlemci raporlarıdır arkadaş. Ondan sonra minareyi çalmak kolaylaşır. Şekil 5, sayfa 6'da olduğu gibi. Mesela yani!..


Uzayamadın Hıncal


Hıncal... Sana hıyardan anladığımı söylemiştim. Bu çaban niye? Sıkıntını anlıyorum telaş etme. Bak Hıncal, üreticiler Antalya'da kışın serada yetiştirdikleri hıyarları kesip kasalara koyup İstanbul'a yollarlar. İstanbul'da kasayı açtığında bu hıyarların boyları 1.5-2 santim uzar Hıncal. Sen Ankara'dan İstanbul'a gittin, bir türlü uzayamadın bile Hıncal!...
Yazarın Tüm Yazıları