Kimden, gizleyip neyi kaçırıyorsunuz?

HALUK Ulusoy Federasyonu gitti, Hasan Doğan Federasyonu geldi. Giden, niye gitti? Gerekenleri yapamadı, belki de yapmadı, işine öyle geldi. Sonunda kulüpler isyan ettiler.

Federasyonun görevi Türkiye’de futbolu geliştirmek, geniş kitlelere yaymak ve düzenlemek. Statları yaparsanız, statları geliştirirseniz, statları yenilerseniz, insanlara büyük abdestlerini oturarak alafranga tuvaletlerde yaptırırsanız, insanlara ne olduğu belirsiz sosisli, peynirli sandviçler ve simitler yerine, bonfileler, suşiler ikram ederseniz seyirciniz de ona göre olur. Disiplin cezaları da küfür de azalır.

İnsanlar Türkiye’de statlara daha gelirken ve içeri girerken küfür ederek giriyorlar. Haklılar da. Ne ulaşım var, ne medeni bir şekilde barkodlu girişler var. Hayvan sürüleri gibi itile, kakıla giriyorlar. Bu işin uzun vade çözümü.

Gelelim kısa vade çözümüne. Bakınız. Önceki hafta Fenerbahçe-Kayserispor maçı vardı. Bu yazacaklarım kesinlikle bu maçla ilgili değil. Bu maçtan örnekler vereceğim. Hem de hayretler içinde kalacağınız örnekler. O kadar çok ki. İşin sonunda bir federasyonu götürüyor, diğerini getiriyor.

Raporları istesin

Eğer, Hasan Doğan ve Federasyonu acil biçimde aşağıda vereceğim örneklerdeki gerekenleri yapmazlarsa onlar da gidecekler. Bakınız nasıl.

Ben de bu maçı sonuna kadar canlı canlı izledim. Yani mışlı, muşlu, oturmuşluğu yazmayacağım. Gördüklerimi, bildiklerimi ve yaptığım araştırmanın neticelerini size aktaracağım.

Maçı 2-1 Fenerbahçe kazandı. Fenerbahçe’nin rakipleri gece bildiri yayınladılar. Ortalık karıştı. Benim gazetemde bir haber çıktı. Maçın gözlemcisinden ek rapor istendiği, çünkü maçın gözlemcisinin gerekenleri yapmadığı şeklinde. Hatta maçın gözlemcisini benim gazetem konuşturdu bile. Şimdi sadede gelelim.

Gözlemci Hamdi Kutval. Eski bir hakem. Hakemlikten de arkadaşım. Maçın temsilcileri Cemil Tonbun. Antalya İl Emniyet Müdür Yardımcısı. Öteki temsilci Fahrettin Selçuk. Bir lisede personel. Maç bitiyor, temsilciler gözlemci ve hakemler raporlarını Futbol Federasyonu’na gönderiyorlar.

Bu raporlardan, temsilcilerin raporlarında Fenerbahçe seyircisinin bayağı bir uzun süre topyekün, yüksek sesle yaptığı, "Satılmış Kayseri" tezahüratı ibareleri yok. Maçın gözlemcisi Hamdi Kutval’ın görevi hakemler.

Fakat gözlemcilere raporlardaki maçın tanımı bölümünde tribündeki olayları veya maçın genel atmosferi konumunda fikir beyan etme hakları verilmiş. Teferruat, detay hakkı verilmemiş. Bakınız. Maçın gözlemcisi çok doğru bir rapor tutmuş, bu konuda da maçın tanımı bölümünde gerekenleri yazmış.

Gerekeni yapsın

Ama dönüyorsunuz, Futbol Federasyonu Başkanı ve yönetim kurulu namına bu maça gönderilen iki tane temsilcide en ufak bir cümle, kelime yok. Federasyon Başkanı Hasan Doğan, bu üç raporu istesin. Yan yana koysun. Ondan sonra da gerekenleri yapsın.

Ne yapması gerekir? Gözlemci, Hamdi Kutval’a teşekkür etmesi, temsilcilere de ayrı bir teşekkür mektubu yazarak işlerine son vermesi.

Bu işlemi Hasan Doğan yapmazsa sonu Haluk Ulusoy olur. Bu iki temsilci esas görevlerinde eğer böyle hareket ediyorlarsa, vah Türkiye’nin haline. Ölmüşüz de haberimiz yok.

* NOT: "Ey, Erman Toroğlu sen bu üç raporu da gördün mü bu kadar net yazıyorsun?" diyenler olacaktır. Sevgili Türk vatandaşları. Yıllardır bu sistem gizlilik içinde yürütüldü. Gizli olan her şey sakattır. Gizli olan her şeyde sahtekarlık vardır. Gizli olan her şeyde üç kağıtçılık vardır. Ama her şeyde. Ey futbol federasyonları, yıllardır "Gizli gizli" diye diye istediğiniz atları oynattınız. Futbol mahkeme kapılarına düştü. Kimden neyi gizliyorsunuz, kimden neyi kaçırıyorsunuz? Açıklayın raporları, herkes görsün, fikir beyan etsin. Ama sizler gizledikçe, aynı benim gazetemde olduğu gibi komplo teorileri üretilir. Yalan, yanlış kamuoyu yönlendirilir. Daha da kötüsü testiyi kıranlar, görevlerini yapmayanlar, ellerini ovuşturarak, "Kerizlere bak" diye kahkahalarla gülerken, görevini yapanlar kahrolurlar.

İşte Türkiye’de şu anki futbolun adaleti bu. Bu sadece binlerce oynanan maçtaki bir örnek. Yani kum tanesi. Şimdi, Hasan Doğan nelerle mücadele edeceğini ve yapması gerektiğini herhalde daha iyi anlamıştır.

Yok olmaya mahkumlar

HÜRRİYET’in dünkü spor ilavesinin kapağını herkesin alıp kulübüne asması lazım. Hani, "Kapak yapacaksın" derler ya aynen öyle. Bir maçtaki futbolcu açısından teknik yorum sonsuza kadar açıktır. Ama hakem hakkındaki teknik yorum sonsuza kadar açık değildir. Bir yerde gelir, tıkanır. Bazı yerlerde sana göre, bana göre vardır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Süper Lig’de mücadele eden 10 tane futbolcuyu getirin, bir pozisyonu oynatın, yüzde 95 pozisyonda hem fikir olurlar. Çok az pozisyonda 6’ya 5, 6’ya 4 çıkabilir.

Çok nadir, binde bir pozisyonda 9’a 1 çıkar. Belki de çıkmaz. Aynı pozisyonları getirin, hayatında topa vurmamış ama inanılmaz ahkamlar kesen spor yazarlarına, pardon futbol yazarlarına, gene pardon at gözlüklü kulüp yazarlarına veya yine at gözlüklü siyasi köşe yazarlarına sorun, tuttukları takım kadar pozisyonlara oy çıkar. Yani işin rezaleti.

Üç büyük takım yıllarca hep ağladılar. Bizim hakkımız yendi diye. Ama hep kaybettiklerinde ağladılar. Kazandıklarını çabuk unuttular. Ekte görüyorsunuz, üç büyük takımın kazandıklarını ve kaybettiklerini. Ondan sonra da diyorlar ki, Erman Toroğlu üç büyüklerin aleyhine yazıyor. Ben yazmıyorum. Rakamlar öyle veriyor. Yıllarca böyle veriyordu, ama bu sayfayı yapmak yıllarca kimsenin işine gelmedi. Çünkü böyle bir sayfa üç büyük kulüp başkanını çok kızdırır. Küçükler ne yapsın garibanlar. Onlar bir kazandılar 30 verdiler.

Futbolda düşmanlık yoktur

Örneklerini dikkatli okuyucular görüyorlar. Mesela bana "F.Bahçe düşmanı" diyenler oldu. "G.Saray düşmanı" diyenler oldu, "Beşiktaş düşmanı" diyenler oldu. Ama son anda hepsi taca çıktılar. Çünkü, futbolda düşmanlık yoktur. Kimin işine gelmediyse, taraftar olan spor yazarları salladılar. Ben de bu işlerden çok korkarım, çok pes ederim, hemen geri dönerim (!)

Hiç merak etmeyin sevgili okuyucular, bunların çoğu yok oldular. Geri kalanlar da çok yakın zamanda giderler. Yıllarca gazete sayfalarında fotoğraflarla pozisyon yorumu yapıldı. Öyle pozisyonlar var ki ne fotoğrafı kardeşim, defalarca oynatmana rağmen televizyon görüntülerinde zorlanıyorsun. Ama, yıllarca onlar gol fotoğrafı koymak için görüntüde sadece uçan kaleci olan çekilmiş fotoğrafa, bir tane top kesip koydular ve gazetelerine bastılar. Sevgili okuyucular bunlar işi daha da azıttılar.

Bir gün bir spor müdürü önüne gelen bir gol fotoğrafında, "Ulan beni uçan kaleciye top koyarak, aldatıp asla resminizi yediremezsiniz" dedi. Gazete baskıya girdi, iki gün sonra fotoğrafı getirenden cevap: "Haklısın müdürüm. Bu sefer uçan kaleciye topu koymadım. Bir top buldum, uçan kaleciyi koydum" dedi.

İşte bunlar yıllarca sizi böyle kandırdılar sevgili okuyucular. Şimdi şanslarının ne kadar azaldığını ve neden bu kadar çırpındıklarını daha iyi anlıyorsunuz değil mi.

ARKANI

dönmeyeceksin


SIKI durun. Bu anlatacağım fıkra değil. İsim de vermeyeceğim. Ama, bu yazı okunduktan sonra o teknik adam, o menajer ve o kulüp başkanı eğer "İsim ver" derlerse, haftaya isimleri yazacağım.

Olay, Süper Lig’in bir maçında cereyan ediyor. Rakip teknik direktör bir oyuncu değiştirince, mahalli takımın teknik direktörü de ona karşı hamle yapmak için sahanın kenarına gelerek teknik alan içinde oyuncularına talimat veriyor. Futbolcularının saha içindeki yerini ve taktiğini değiştiriyor. O sırada ne oluyor. Menajer, kulüp başkanının talimatı ve emriyle iki yedek oyuncunun ismini kağıtlara yazarak 4. hakeme veriyor ve teknik direktör kulübeye gelene kadar iki oyuncu değişikliğini yapıyor.

Kulübeye gelen hoca, oyuna girecek başka bir oyuncu istediğinde kendisinden haberi olmadan maça giren iki futbolcu maçı bitiriyor. Bu fıkra değil. Güzel futbolumuzdan ince bir kesit. Yersiniz.
Yazarın Tüm Yazıları