Bazı hakemler vardır, hiçbir yönetici ve futbolcu onlar için bir şey diyemez. Ama bazıları da vardır ki maçtan önce her iki kesim de, "Biz bu hakemi badem yaparız" derler ve hakeme saldırırlar. Bundan kurtulmak hakemlerin elinde.
HAKEM de insandır hata yapar... Hakem yüzde 40 hata yapar ise o maçı başarıyla yönetmiştir gibi yıllarca milleti uyuttular. Hakem nasıl hata yapar... Hakem göstere göstere palamut gibi rakibine vuran futbolcuyu atamazsa, önde giden rakibini çeken futbolcuya sarı kart göstermezse, kendine küfür eden veya hedef gösteren, tehdit eden futbolcuyu cezalandıramazsa hata yapar. Yoksa sana göre veya bana göre olan pozisyonda düdüğü çalar veya çalmazsa bu hakem hatası değil, kabiliyeti olur.
Bazı hakemler vardır daha ismi açıklanmadan gelir o stadın üstüne oturur. Hiçbir yönetici ve futbolcu o hakem için bir şey diyemez. Ama bazı tip hakem vardır ismi açıklandığı zaman "Biz bu hakemi sahada badem yaparız" derler.
Dereli iyi niyetli
Selçuk Dereli iyi niyetli bir isim. Beyefendi bir insan. Futbolu çok iyi bilmiyor. Futbolcuların cinliklerini de çözemiyor. Maç iyi giderse Selçuk Dereli iyi. Ama maç kilitlenmeye başlarsa, zor çözüyor. Üç sene evvelki Selçuk Dereli’ye göre ilerleme kaydetti.
Yeterli mi? Hayır. Mesela pazar günkü maçta tempoyu artırmak istedi. İkili mücadelelere müsaade etti. Avantaj uygulaması yapmak istedi. Zaman zaman başarılı oldu. Zaman zaman da bariz pozisyonları vermedi. Çünkü Dereli iyi niyetli bir insan. İşte burada kaybediyor. Çünkü sahadaki futbolcular iyi niyetli değil. Beşiktaşlı futbolcuları dinliyorum, tek suçlu, tek hedef Dereli. Evet Dereli bence Rüştü’nün Gökhan’a yaptığı harekette penaltıyı vermedi.
Önemli pozisyon
Appiah faul yaptı gitti korner oldu, geldi gol oldu. Oyun durmuş kornere gitmiş. Artık yerini alacaksın. Yani hatalı verilen karar, hareketli bir pozisyonun devamında neticelenmiyor. Yaptığı bir hata daha var, 90. dakikada gole giden Tümer’i Serkan indiriyor. Hem faul, hem de Serkan’a kırmızı kart.
Yani bu maçta Beşiktaş’ın aleyhine olan en önemli pozisyon Rüştü’nün penaltı pozisyonu. Onda da spor yorumcuları ikiye bölünüyor. Penaltı gol olur olmaz, o da ayrı bir gerçek. Peki maçtaki ikinci büyük hata ne? Sergen’in net bir biçimde ofsayttan attığı ikinci gol. Buradaki sorumluluk da kesin olarak Selçuk Dereli’nin değil. Yardımcı hakem Bülent Gökçü’nün.
Siz golü atıyorsunuz, Selçuk Dereli’ye dönüp, kollarınızla parmaklarınız ile türlü şeyler söylüyorsunuz. Mustafa Doğan, Dereli’nin yüzüne bakıyor okkalı şekilde yere tükürüyor. Tabiri caizse tam yersen.
Herkes konuşuyor
Aynı Mustafa Doğan, aynı Çağdaş Fenerbahçe yan toplarından iki tane gol yediriyorlar. Hem de maç sabahı özel ders çalışmalarına rağmen. Peki ben şimdi soruyorum, Beşiktaş, Fener stadında iki tane gol atıyor. Hakem de veriyor. Golleri yiyen Selçuk Dereli mi? maçı 2-2 bitiren Selçuk Dereli mi? Atarken futbolcu atıyor, yerken hakem. Ama Çağdaş da Mustafa da hakeme konuşuyor. Siz dikkatli olsaydınız da iki yan toptan gol yemeseydiniz. Fener Stadı’nda iki gol atan Beşiktaş kazanamıyor. Ve enteresandır buna sebebiyet veren defans oyuncuları çıkıp basına beyanat verebiliyorlar.
Hakem beyler... Dikkat edin, son zamanlarda futbolcular sizi parmaklamaya başladılar. Hem de işaret parmaklarıyla. O işaret parmakları, bütün stadı ve televizyon başındaki binlerce insan için tahrik unsuru oluyor. Buna günah keçisi de denebilir. Nasıl Atatürk ilk hedefiniz Akdeniz demiş, düşmanı denize dökmüşler. Futbolcular da resmen herkese çağrı yapıyor. İlk hedefiniz hakemdir diye.
Parmaklara dikkat
Sivas- Galatasaray maçında Hasan Şaş, Ümit Karan, Necati. Hem de Cihan’ı 4. hakem haklı olarak atmış.Fenerbahçe- Beşiktaş maçında Çağdaş, Tümer, Sergen. Hangi pozisyondan sonra Sergen’in attığı ofsayt olan ikinci golden sonra. Hepsinde parmaklar hakeme doğru.
Sevgili hakemler, ya bu parmakları ya da sonunda ayvayı yersiniz. Ya da o parmakları ters çevirip sizi hedef gösterenlere yedirirsiniz. Birinde var olursunuz, diğerinde yok olursunuz. Karar verin. Takdir sizin. Maçı hakem idare etmez, hakemin otoritesi yönetir.
Adam deli mi?
FUTBOL federasyonları geleni gideni dahil, istikrarlı olmadıkları için, oy peşinde koştukları için, şirin gözükmek için gereken işlemleri yapmıyorlar, futbolumuz da her geçen gün kötüye gidiyor.
Küfüre anons konuldu, sonra kaldırıldı. Geçen dönem yine konuldu ama nasıl? 3-4 nolu anons için temsilci, 4. hakemin yanına inerek, oyunun durduğu bir anda ikaz ediyor, hakemi çağırıyor ve anonsları yaptırıyor. Yazılacak rapora göre de hukuk kurulu ihtar, para cezası ve saha kapatma gibi cezaların verilmesini talep edebiliyor.
Ammaaaa... Yani işin en önemli yeri bu ammaaaa kısmı...
Kim karar verecek?
Topluca ve sürekli olursa, bu işlem yapılıyor. Toplu ve sürekli işlemine kim karar verecek. Tabii ki temsilci... Sürene kadar yine temsilciye ait. Şu ana kadar uygulama var mı? Var... İkinci ve Üçüncü Lig’de. Yani vitaminsiz maçlarda. Birinci Türkiye Ligi’nde niye yok? Cevap basit... Sonunda temsilci işinden mi olsun. Adam zaten üç kuruş alıyor, temsilci kadrosuna girmek ve o maça gitmek için zaten 230 tane takla atmış. Deli mi adam...
Gerets işi bilmeden veya araştırmadan haksızlık yapıyor. Son maçta elinde fotoğraf makinasıyla saha içinde görev yapan temsilciyi eleştirdi.
Arkadaşlar şu anda Türkiye’de 117 tane temsilci var. Ve hepsinin elinde standart digital fotoğraf makinası var. Sahaya atılanları, taşkınlık yapanları bu makinalarla çekiyorlar ve yazılı belgelerine ekliyorlar.
Kanıtlar var ama...
G.Saray maçında Ersun Yanal’a atılanlarla, Galatasaray yedek kulübesinin arkasından sahaya atılan meşalelere kadar her şey resimlenmiş. Hatta sesli olmasa bile Hasan Şaş’a küfür edenlerin bile bu karelere girdiğini söylüyorlar.
Evvelki hafta Ankaraspor-Fenerbahçe maçında 19 Mayıs Stadı’ndaydım. Stadın her tarafı kameralarla taranıyordu. Ve bu merkezde çalışan polisler inanılmaz titiz bir şekilde görevlerini yaptılar. Taşkınlık yapanların hepsi anında belirlenip armut gibi tribünlerden toplandı. Bunu Ankara yapıyor da diğer iller niye yapamıyor? Demek ki, diğer illerdeki Emniyet Amirleri’nin bazı güçlere güçleri yetmiyor.
Seyirci kaçmasın
ŞU ana kadar küfür olmayan stat ben görmedim. Fenerbahçe iyi gidiyor diyorduk, Beşiktaş maçında bir sıkıştılar koro halinde başladılar. Bırakın sahadaki rakip takım teknik adam ve oyuncularını, veya diğer takımlara, basın tribününde görev yapan gazetecilere kadar geldiler.
Eğer Fenerbahçe Stadı’nda da bunlar başlarsa, o stattaki çocuk ve bayan seyirciler de kaçmaya başlarlar. Aynen Ali Sami Yen ve İnönü Stadı’nda olduğu gibi.
Fenerbahçe Stadı’ndaki basın tribünü eğer korumaya alınmazsa, gerekli işlemler yapılmazsa, inanılmaz kötü işler olacak. Eğer böyle devamda ısrar edilirse, tahmin ediyorum Spor Yazarları bu stadı boykota kadar giderler. Bunun bir örneğini geçtiğimiz yıl İnönü Stadı’nda yaşadık ve yönetim mecburen basın tribününün yerini değiştirdi.
Ayrıcalık ne?
F.BAHÇE ve Diyarbakır ceza heyetine gönderilmiş. Galatasaray da gönderildi mi henüz bir haber yok. A.Sami Yen’de sahaya atılan maddeleri bırakın, kara kaplı deftere göre takım arkadaşına küfür eden futbolcular, rakibe küfür etmiş gibi oyundan atılır.
Peki aynı kara kaplı deftere göre kendi futbolcusu Hasan Şaş’a küfür eden taraftarlar ceza heyetine gönderilmez mi? Onların ne ayrıcalığı var.
Korku filmi gibi
TRABZON-Sivas maçındaki hakem Fatih Gökçe’yi gördükten sonra, korku filmi izlediğimi hissettim. Benim merak ettiğim konu... Bu tarz bir hakem Birinci Lig’e kadar nasıl geliyor? Ya çok kabiliyetsiz, ya da!... Trabzonlu oyuncular Sivaslı futbolcuları tekme tokat dövmüşler. Hem de hakemin gözleri önünde. Bir tek şey eksik kalmış. Bu futbolculara aradan hakem de çıkıp bir tane çakacaktı. Ben maçı seyrederken gözlerime inanamadım.
Ama bu arkadaşımız geçen yıl üst klasmana çıkan tek hakemmiş. İşin daha doğru yanı, bu arkadaşın babası da eski hakem çıktı. Yani bu arkadaş da babadan oğula hakemlerden. Hani derler ya; Biz sizin babalarınızın da hakemliğini bilirdik.
KABUĞUNU ATIN
SİZ siz olun, portakalı sakın o kollu preslerle sıkmayın. Kabuk dışındaki bütün yabancı maddeleri portakal suyunun içine atarsınız. Geçen gün İstanbul’da sıkmalık portakal aldım. Elimle sıktım. Elime bulaşan kırmızı boyayı iki gün yıkadım, çıkaramadım. Eğer limonu dilimleyerek çayda, ıhlamurda veya balık yaparken kullanacaksınız mutlaka dışındaki sarı kısmını kesin atın, kullanmayın.