Hesap soran yok

Koskoca kulüp sanki orta malı. Biri çıkıp diyor ki; “1 milyon 600 bin lira alacağım var.” Maliye çıkıp da, “Sen yıllık ne vergi verdin? Kazancın nedir? Bu parayı nereden buldun?” diyemiyor.

CEMAL Aydın-Melih Gökçek kavgası, A.Gücü’nü içinden çıkılmaz noktaya getirdi. Cemal Aydın, kulübü istediği gibi idare etti, borçlandırdı. Melih Gökçek aldıktan sonra başka borçlar çıkardı. Melih Gökçek kulübü aldı, baktı ki götüremeyecek, kulüp mahkemelik... Bu sefer o da borç çıkarmaya başladı. Ve A.Gücü bu hale geldi. İnsan üzülüyor. Sanki A.Gücü bir orta malı, herkes bir tarafından bir şey koparmak istiyor. Bu neden oluyor? Türkiye’de kulüpler, Dernekler Kanunu’na göre yönetiliyor. Ben çıkıyorum, “A.Gücü Kulübü’nden 1 milyon 600 bin lira alacağım var” diyorum. Bunu diyorum ama benim hakkımda Maliye çıkıp da “Ya kardeş, sen senelik ne vergi verdin? Senin kazancın nedir? Bu parayı nereden buldun da A.Gücü’ne verdin?” demiyor. Öyle olunca da afaki senetler havada uçuşup duruyor. Yani hesap soran yok. Başbakan el atsa çözerŞimdi diyeceksiniz ki; “Başbakan el atsa bunu çözer.” İnanıyorum kesin çözer. Neden? Çünkü Başbakan korkusuyla herkes bir şeyler yapmaya başlar da ondan. Bu dakikadan sonra ne yapmak lazım? İki tarafın oturup bir orta yol bulmaları gerekir. Bulamazlarsa bu A.Gücü küme düşer. Oradan da amatör kümeye gider. Gördüğüm kadarıyla iki tarafın da A.Gücü’nün böyle bir duruma düşmesinden rahatsız olacak hali yok. Onlar sadece kendilerini düşünüyorlar. Futbol Federasyonu bir şey yapabilir mi? Çok zor. Onlar ancak, alacakları olanlar kendilerine müracaat ederlerse televizyon gelirlerine temlik koyarlar. Türkiye’deki kulüplerin mali disiplini olsa, yani UEFA kriterleri uygulansa, Ankaragücü veya başka kulüpler bu durumlara düşmezlerdi.

Turuncu toplara ne oldu!

Kar yağdı, saha bembeyaz... Televizyonları başındakiler topu göremiyor. Peki karda rahatlıkla seçilebilen turuncu toplar nerede?

BURSASPOR-Kasımpaşa maçında kar yağıyor, saha bembeyaz... Televizyon başındakiler topu göremiyor. “Marka değeri yükselsin” diye televizyonlarda “Top nerede?” oyunu oynatıyorlar. Bilene herhalde hediye olarak sonunda araba verecekler. Bu turuncu toplar sezon başında kulüplere verilir mi? Verilir. Peki geçen sene verildi mi? Verildi. Bu sene henüz verilmedi. Geçen sene verilen toplara ne oldu? Futbolcular turuncu topla antrenman yapmadıkları için maçta oynamak istemiyorlar. Kulüpler de bunları alt yapılarına gönderiyor “çocuklar oynasın” diye. Peki çok sıkıştığın zaman bu toplardan Futbol Federasyonu’ndan istersen var mı? Var. Hatta bu topların üzerinde arma yok. Neden? Alt liglerde de ihtiyaç olunca oynatılsın diye. Hakem de yazık, sarı topla oynatıyor, raporuna yazıyor. Federasyon en fazla bunlara para cezası kesiyor. Hadi onu da geçtik. Bazı takımlar yer kar olmasına rağmen beyaz forma ile oynuyorlar. Ona ne demeli? Cevap basit; “Yuh olsun sizlere. Arkadaşını bile göremezsin be!”

Ya Alex ya da Emre, birini tercih et!

Arabayı ya da uçağı bir kişi kullanır. Yardımcısı  vardır ama otorite tektir. Bir takımda iki başlılık olmaz.

EMRE geldikten ve özellikle Aykut Kocaman teknik direktör olduktan sonra Alex’in kimyası bozuldu. Fenerbahçeliler’in önümüzdeki sene bir karar vermeleri gerekir. Emre-Alex ikilisi yalnız teknik olarak değil, saha içi ve saha dışındaki takım otoritesi açısından da takıma rahatsızlık vermeye başladı. Arabayı, uçağı bir kişi kullanır. Yardımcısı veya yardımcıları vardır ama otorite tektir. Takımlarda bu iş daha da önemlidir. İki başlılık olamaz. Onlar istediği kadar “bizde yok” desinler. F.Bahçe’nin şu anki görüntüsü öyle. Karar verecekler. Ya Alex’li ya da Alex’siz. Emre’li ya da Emre’siz. Çünkü iki futbolcu arasında karakter olarak da fark var. Yapılarını değiştiremeceğine göre sorunu halletmek için futbolcuları değiştirmek gerekiyor. Aykut’un bu konuda fazla bir çabası olmadı. Çünkü o jokerlerini Emre’den yana kullandı.

Çakır için kulis yapın

CÜNEYT Çakır’ın önümüzdeki hafta bir üst kademeye çıkma toplantısı var. Çok önemli. Hem Şenes Erzik’in, hem de Futbol Federasyonu’nun şu anda bütün güçleriyle bu toplantı için kulis yapmaları gerekir. Tam zamanı, çok da önemli. Yarın bu iş olmazsa eğer, sakın “biz elimizden geleni yaptık” demesinler!

Niye penaltı dedim?

İSTANBUL BŞB-Trabzonspor maçında verilen penaltı tartışıldı. Buradaki ayrıntı çok önemli. İki futbolcu yerde mücadele edip, aynı hareketi birbirine yapıyorlar. Burada penaltı verilmez. İki futbolcu kafaya çıkmışlar havada birbirlerine benzer hareketi yapıyorlar. Yine tartışılır, (çok anormal hareketler hariç) penaltı verilmez. Ancak bir futbolcu ayağı yerde diğeri kafaya çıkmış yerle bağlantısı yok. Yerdeki havadakine parmağı ile dokunsun, itsin, havadakinin dengesini yüzde yüz bozar. O da penaltıdır. İşte bu maçtaki öyle bir pozisyondur. Aynı pozisyonlara başka maçlarda penaltı veriliyor mu? Takımlara veya futbolculara göre mi veriliyor? Bu çok tartışılacak bir konu.

Espri anlayışımız farklı

HATIRLARSINIZ, yıllar önce Ümit Karan üç gol atmış, ertesi gün de evlenecekti. Televizyonda bir soru yöneltmiştim kendisine, “Bugün bütün golleri attın yarın da evleceksin” diye. Esprili bir cevap bekliyordum ama iş tuhaf boyutlara gitti. Kendime kızdım. Çünkü bireylerin ve toplumun espri anlayışını kendime uygun zannetmiştim...Geçen hafta bir gazetede, Kayserispor Teknik Direktörü Şota’nın röportajını okudum. Şota’ya soruyorlar; “Çok güzel gollere imza attınız. Hayatınızda attığınız üç golü sıralar mısınız?” Şota, iki tane isim sayıyor. “Üçüncüyü henüz atmadım” diyor. Röportajı yapan şaşırarak soruyor Şota’ya; “Bu isimler ne demek?” Şota gülerek, “İlki birinci oğlum, diğeri ikinci oğlum. Üçüncüyü henüz atamadım” diyor. İki olaya yorum yapmak istemiyorum. Yaparsam bazılarına biraz ağır kaçar gibime geliyor. Bu yazıyı yazmasaydım da kendime haksızlık ederdim. Varın yorumu siz yapın.

Ahkam kesmesinler

19 Mayıs Stadı’nın zemini için Hıncal Uluç’la bir sene tartışma yaptım. Suni çim zeminden normal zemin için... Geçen hafta 19 Mayıs Stadı’nda maç oynandı. Görüldü ki, Türkiye’de mantıklı bir biçimde ve alttan ısıtılan bir doğal çimle her yerde maç yapılıyormuş. Bu saatten sonra da kimse çıkıp ahkam kesmesin. O söylediğim esprili, içinde hafif seks kokan cümlenin de arkasında duruyorum.

Yazarın Tüm Yazıları