Paylaş
Tam konuşma yapılırken TRT’nin kabloları, birileri tarafından çekilsin. Bu kabloları çekenlerin sonu ne olur?
Şimdi dönüyorum, Digitürk, Fenerbahçe Stadı’nda oynanan Denizlispor maçını yayınlıyor. Ve yayıncı kuruluşun kabloları, tepeden başlayarak, aşağı doğru muntazam şekilde kesiliyor. Ve bir tek kale arkasındaki kamera kalıyor. Peki, bu kamerayı kesenler ve kestirenler ne oldu bilen var mı...
Bu örneği size niye, neden verdim? Diyorlar ki; bu yasayla bazı şeyler yapamayız, yeni yasa çıkaralım. Siz bu kafayla gittiğiniz müddetçe, bin tane daha yeni yasa çıkarsanız, hiçbir haltı çözemezsiniz. Havanda su döversiniz. Neden?
Kimse kimseyi aldatmasın. Antrenörler toplandılar, eğitim aldılar, birbirlerine bilgi kattılar, kendilerini yenilediler. Hakemler deseniz onlar da öyle. Futbolcular zaten çalışıyorlar. Masör, doktor kendini yenilemeye uğraşıyorlar. Spor yazarları da kendilerini yeniliyorlar, bilgileniyorlar. Peki soruyorum sizlere...
Bu yöneticiler ne yaparlar? Bunlara kim eğitim verir? Eğitim düzeyleri nedir? Kulüp başkanlığı yapacak veya yöneticilik yapacak kariyerleri var mıdır?
Tekrar soruyorum; o statta kabloyu çekenler ve çektirenler ne oldu? Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılarından hangisi veya hangileri bu işe baktıysa; bilgilendirirse eğer, bu sütunlardan kamuoyuna aktarırız.
Yıldırım gibisini ben de görmedim
MEVCUT Sporda Şiddet Yasası ile, elde imkan olmasına rağmen bazılarına ceza verilemiyor. Neden? Çünkü onlar araya adam sokuyorlar. Sporda şiddeti azaltmak mı istiyorsunuz? Bir tek çareniz var ama bir tek çare...
“Aynı sezon içinde iki defa Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na giden bir yönetici, ceza alırsa 5 sene veya 10 sene yöneticilik yapamaz” gibi bir ibare koyacaksınız. Bakalım buna gücünüz yetecek mi?
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Uğur Dündar’la yaptığı röportajda diyor ki;
“Aziz Yıldırım gibisi bir daha Türk futboluna gelmez.”
Yıldırım kesinlikle haklı. Son 5 yılda 10 defa Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na gidip ceza alan, özellikle bir büyük kulübün başkanını ben, futbol yaşantım boyunca görmedim. Bundan sonra göreceğimi de hiç zannetmiyorum.
Bazıları o kameraları istemez
TÜRKİYE Spor Yazarları Derneği, Antalya’da çok güzel bir seminer düzenlemiş. Ben ikinci günü katıldım ve son derece keyif aldım. Hem program tempoluydu, hem de konuşmacılar.
Sporda şiddet konusunda havanda su dövüldü. Bir tek, Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener’in statlara yerleştireceği kamera sisteminin kulüplere ve polise bırakılmadan, direkt federasyona bağlanması önemli bir olaydı. İnşallah bazı kulüpler buna karşı çıkmazlar. Çünkü bu kameralar, mutlaka koridorlara, misafir takım soyunma odalarının giriş kapılarına ve hakem odalarının girişlerine de yerleştirilecek.
Peki bazı kulüpler ve başkanlar bunu isterler mi? Kesinlikle hayır. Çünkü o koridorlarda neler olduğunu, neler yaşandığını yıllarca futbolcu ve hakem olarak çok iyi bilenlerdenim. Zaten bu kamera sistemiyle, yöneticilere verilecek cezalar halledilsin, bakın şiddet ne kadar azalıyor. Bazı takımların yönetim kurullarında, seyirciden sorumlu yönetici vardır. Onu hiçbir şekilde resmi açıklamazlar. Ama böyle yöneticiler çok takımda maalesef olmuştur ve olacaktır. Bunlar bilet vererek, o serseri seyirciyi nemalandırırlar. Onlar da zaten bu yöneticileri hep tehdit ederler, “Bilet vermezseniz, aleyhinize bağırırız” diye.
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak, futbolculuk yapmış bir isim. Çok da düzgün insandır. Bu kişilerin artısını da bilir, eksisini de. Başbakan da futbolu seviyor. Önüne getirilebilecek doğru her şeye “Evet” diyecek birisi. “Hayır” demez. Onun için de, lafı fazla uzatmadan, fazla hikaye anlatmadan icraata geçilsin. Hali hazırda yasayla da çok şey yapılırdı ama yazının başındaki verdiğim örnekten, Türki-ye’de işlerin nasıl gittiğini anlıyorsunuz.
Kovsanız bile gitmezler...
FUTBOLCU, hakem, antrenör, masör, doktor, gazeteci, televizyoncu... Hepsi bu işten, yani futboldan para kazanıyorlar. İstikballeri bu işe bağlı. Bu teknenin içinde hep gidecekler, yüz yüze bakacaklar. Ama yöneticiler öyle mi? Gelirler, karıştırırlar, kulüpleri borçlandırırlar, hareketleriyle şiddet yaratacak ortamlar hazırlarlar ve çeker giderler...Bütün yöneticilerin hepsi mi böyle? Haşa, hakikaten beyefendi, düzgün, kulübünü düşünen, Türk futbolunu düşünen yok mu? Var. Onlar ne yapıyorlar? Mücadele ediyorlar, başarılı olurlarsa devam ediyorlar, olamazlarsa “Ne yapalım” deyip gidiyorlar. Ötekiler, kulüpleri özellikle borçlandırıp, koltuklarına zamkla yapışıyorlar. Kovsanız gitmezler, olay o kadar basit.
Hakemlerimiz değişecek
ANTALYA’daki TSYD seminerine Oğuz Sarvan, Serdar Çakır, Bülent Yıldırım ve Jaap Uilenberg de geldiler. Uilenberg’in kararlılığını beğendim. Çok net cevaplar verdi. En beğendiğim tarafı da o oldu. Hiç kıvırmadı. Aslında Türk futbolunun kanayan yarasıydı disiplin. Türk hakemlerinin, Türkiye’de disiplin konusunda zaafları olduğundan bahsetti. “Avrupa’da aynı hakemler daha farklılar” dedi.
Tamam, burada diğer faktörler de var ama sen göstere göstere futbolcudan fırça yiyip, ona sarı kart gösteremiyorsan veya atamıyorsan zaten hakem değilsin demektir. Senin hakem olmadığını anlayan futbolcu da seninle oynar. Nitekim Türkiye’de futbolcular aynen böyle yapıyorlar. “İkinci yarı bu böyle olmayacak” dediler. O zaman bazı futbolcular, ikinci yarıdaki 17 maçın kaçında oynarlar, kaçında oynayamazlar, şimdiden merak ediyorum.
Bütün futbolcular eşittir
BİZİM basında bazı ulemalar vardır. Ortaya bir şey atarlar. Mesela derler ki; yıldız futbolcular korunmalı. Bu futbolculara yıldızları kim verir? Bu yıldızlar alışveriş merkezlerinde satılıyor mu? Mesela bir ay yıldız, dört yıldız, futbolcunun orgenerali midir? Tam yıldız mıdır? İki eksik olursa, nasıl yıldız olur?
Hakem maça çıkmadan evvel, bunları değerlendirmelidir, onlara göre. Mesela bu futbolculara kural ayrı, şu futbolculara kural farklı uygulanmalıdır yine onlara göre.
Nitekim TSYD seminerinde birisi Jaap Uilenberg’e sordu; “Yıldız futbolcu için ne diyorsunuz?” diye. Yine spor yazarları net bir cevapla karşılaştılar:
“Hakem için futbolcunun ayrımı olmaz. Bütün futbolcular eşittir.”
Peki ne olacak şimdi? Türk futbolunda kaç başkan, yönetici veya gazeteci bu cevaptan sonra taca çıkmıştır acaba? Bir de hakemler ufak bir tartışmada, Yunus Yıldırım-Cüneyt Çakır karşılaştırmasında şu noktaya vardılar; çok kart göstererek, otorite ve disiplin sağlanmazmış. Ben de onlara diyorum ki; “Günaydın sizlere.”
Jaap Uilenberg, Fenerbahçe-Sivasspor maçının hakemini de başarılı buldu. “Penaltı pozisyonlarında Yunus Yıldırım son derece haklı” dedi.
Paylaş