Paylaş
NERESİNDEN bakarsak bakalım, hala belli bir kaliteyi tutturamıyoruz. Antrenöre bakıyorsun tuhaf, hakeme bakıyorsun o da tuhaf, yönetici zaten tuhaf. Anlamak mümkün değil. Bakınız beyler. Bir maç yapıyorsunuz ismi özel. Dostluk maçı diyorsunuz, hikaye. Bu iki takım dost olamaz. Yaptığınız maça hakem istiyorsunuz. Nereden istiyorsunuz hakemi? Almanya Federasyonu’ndan. Ondan resmi hakem istediğiniz an ve hakem tayin olduğu an o maç resmi bir hüviyete bürünür.
Hakem maçtan sonra, “Selçuk bana çelme taktı” deseydi ve raporuna yazsaydı Selçuk, Avrupa Kupaları’nda en az 2 veya 3 maç oynamazdı. Aykut Kocaman çıkıyor diyor ki, “15. dakikada bu kadar kart gösterilir mi?” Adamın gösterdiği bütün kartlar doğru. Sen antrenman yapıyorsun, lige hazırlanıyorsun da hakem hazırlanmıyor mu? Ama bizim futbolcular o kadar küstah ki bırakın rakibe, hakeme bile çelme atmaya onu itmeye kalkıyor. Bunu bizim hakemlere yapıyorlar. Bizim hakemlerimizin çoğu 3 büyük takım futbolcusuna korkarak baktığı için onlara gerekli kartları gösteremiyorlar.
El bombaları
İşin daha da tuhaf bir yanı var. Bir teknik adam için en büyük tehlike takımını 10 kişi bırakan futbolcudur. O futbolcuları ben el bombasına benzetirim. Ama maalesef çok Türk teknik adam, bu el bombalarını ikaz edeceklerine bu bombalara sahip çıkıyor. İşin sonunda da kendi sonlarını hazırlıyorlar. Taviz vermenin 50 gramı, 1 kilosu, 2.5 metresi olmaz.
Bizim ülkeye tangocu uyar
TÜRKİYE’de bir Brezilyalı futbolcu modası başladı, şimdi gerisin geri gidiyor. Yöneticiler baktılar ki olmuyor, yavaş yavaş onların su yollarını kesmeye başladılar. Ülkeye transfer yaparken, ülkenin yapısına da dikkat edeceksin. Bizim ülkeye Brezilyalı değil, Arjantinli futbolcu tipi daha fazla uyar ve tutar.
İpler futbolcuların elinde
AYKUT Kocaman’ın Fenerbahçe Teknik Direktörü olmasında Emre Belözoğlu’nun payı çok büyük. Bunu net bir şekilde söylüyorum. Ama aynı Emre dakika 1, gol 1 Aykut Kocaman’ı taca atıyor. Yarın Aykut Kocaman, Emre’nin birkaç sefer ayağına bassa Emre şu cümleyi söylemeyecek mi, “Seni ben getirdim, senin yaptığına bak.”
Türkiye’de maalesef düzeni futbolcu belirliyor. Futbol bilgisi ve otoritesiyle ne yönetici ne de teknik direktör bu düzeni sağlayamıyor. “Daha sezon başı” diyoruz bazı şeylere pembe bakıyoruz. Ama ne Fenerbahçe, ne de Galatasaray’da otorite, tepeden tırnağa sıfır. Galatasaray’ı konuşmak bile yanlış. Çünkü, tam bir rezalet. Maça gelirken kayboluyorlar. Giderken futbolcular kapıyı açıp iniyor, taraftarlara posta atıyorlar. Yani rezillik diz boyu. Arda’ya soruyorum. Sana ve senden sonra otobüsten inen diğer futbolculara karşı biri bıçak sallasa ne yapacaktınız.
Sizlere net bir şey söyleyeyim. Hukuken size bıçak sokanın cezasını hafifletirsiniz. Çünkü, küfüre küfürle cevap verip, küfür edene hesap sormak için otobüsten inip vurmaya kalkarsan, hukuk çok değişik açılardan olaya bakar.
Polat, Yıldırım’a teslim olmuş
Adnan Polat zaten Aziz Yıldırım’a teslim olmuş gidiyor. Mutlaka bir sebebi vardır. Yakında kokusu çıkar. Galatasaray taraftarları Haldun Üstünel’den dolayı zaten Polat ve yönetiminin üzerine gidecek. Ama bazı Galatasaraylılar diyorlar ki, “Adnan Polat maddi olarak tribünlere biraz şirin gözükürse, küfürleri engelleyebilir.” Neden? Çünkü Galatasaray falan değil çok kulüpte, çok külübün yönetiminde taraftardan sorumlu yöneticiler var. Bu yöneticiler bazen sorumlu olurlar bazen de sorunlu.
Güiza’da hata yapıyorlar
AYKUT Kocaman, F.Bahçe’ye Sportif Direktör olarak gelirken, “Daum’un yerine teknik direktör olmak gibi bir düşüncem yok” demişti. Ama geldi. Aynı Aykut, Ankaraspor’u çalıştırırken Güiza için de “F.Bahçe’nin topçusu değil” demişti. Şu anda da Güiza’yı istemiyor. Ben de diyorum ki Güiza, Fenerbahçe için iyi bir transfer. Eğer kenardan top getirilirse ve gerektiği gibi kullanılırsa, hem çabuk, hem de süratli olan ve dünyada az futbolcuda görülen özelliklere sahip Güiza’dan yararlanırsın, faydasını da görürsün. Güiza konusunda F.Bahçe büyük hata yapıyor.
Hem karnım doysun hem pastam dursun
HAKEMLER profesyonel olacak. Olabilir. Ama her hakem olabilir mi? Olamaz. Niye? Hani bir şarkı var ya, “Hem karnım doysun hem pastam dursun” diye, bu iş de ona benziyor. Bir ara asker hakemler vardı. Son derece doğru bir karar alan Genelkurmay dedi ki, “Ya askerlik yapın, ya da hakemlik.” Şimdi hakemlik yapan polisler ve devlet memurları var. Özel şirketlerde çalışanları saymıyorum. Onlar kamu görevlisi değiller. Kamuda görev yapan bir insanın hakemlik yapmasında büyük sorunlar vardır. Bunların sebeplerini saysam sütunlara sığmaz. Onun için de bu arkadaşlar profesyonel olmak istemezler. Ben de diyorum ki, “Ya hakemlik yapın ya da ticaretle uğraşın, profesyonel olun işi götürün.” Çünkü, kamu görevlisi bir hakemin öyle veya böyle kulüplerden gelecek baskılara direnmesi ne kadar nettir, ne kadar güçlüdür. Tartışılır. Ama, ticaretle uğraşan bir adam fazla sallamaz.
Size çok basit bir misal vereyim. Bir büyük takımın aleyhine penaltı verdiğimde Ankara’da toptancı halinde çalıştığım dükkanın bütün evraklarını vergi dairesine götürürdük. Niye? Kulüp takımlarından birileri şikayet ederdi de ondan. Bunu yapanlar, kamuda çalışanlara neler yapmazlar bir düşünün. Zaten buna benzer çok olayı daha geçtiğimiz sezon birçok maçta gördük!..
Sanal alemle ilgim yok
BENİM ne facebookum, ne twitter hesabım, ne blogum, ne de kendime ait bir sitem yok. Sanal alemle ilgim yok. Çok çakma Erman Toroğlu siteleri görüyorum. Hiçbirisinin benimle ilgisi yoktur. Bilginize...
Ekranda görüşeceğiz
BAZI televizyonlardan transfer teklifleri geldi. İnce eleyip, sık dokudum ve Kanaltürk’ü tercih ettim. Ben eski bir futbolcuyum. 20 sene oynadım, 10 sene de hakemlik yaptım. Milli Takım forması da giydim, kokartta taktım. Hakemliği de yaşadım futbolculuğu da. Bilmek bir yere kadar önemlidir. Ama yaşamak çok daha önemli.
Biliyorum, çok şey konuşulup, yazılacak. Artı veya eksi. Ama, Türkiye öyle bir yere geldi ki insanlar söylediklerini yiyorlar veya ben onlara çatır çatır yediriyorum. Bundan da keyif alıyorum. İlk hakem yorumlarıma başladığımda neler söylendi. Yıllarca yabancı hakem istediler. Ben yabancı hakemin ne olduğunu bilirim. İyi de tanırım. Çünkü, onlar benim çok maçımı idare ettiler. Hakem yorumlarına sallayanlar, istemeyenler bakın nerelerden nerelere geldiler. Gelişmeleri gördükçe keyiften dörtköşe oluyorum.
Türkiye’ye ithal hakem yorumcusu gelecek. Ama, arkadaşlar hep söylüyorum. İthal futbolcu ve ithal hakemle işi çözemezsiniz. Bize ithal yönetici lazım. O zaman düzeliriz. Ne olacağını da hep beraber göreceksiniz. Tartışmaya bayılırım. Sonuna kadar da tartışırım. Kavga etmeyi sevmem. Yapmaz mıyım? Yaparım. Ama kavga iş değil. Yeni programda seyirciye şu sözü verebilirim. Seyredenler keyif alacaklardır, güleceklerdir, bazen de kızacaklardır. Çünkü biz programı yaparken keyif alırsak, seyirci de zaten alır. Bu kadar basit...
Oğuz kaldı, hedef şaştı
FUTBOL Federasyonu, MHK Başkanı Oğuz Sarvan’ı görevden almayarak doğru bir iş yaptı. Türkiye’de hakem aleminde başarıdan ziyade yıllardır namus konuşuldu Neden? Çünkü, namussuzlar vardı, maç satanlar vardı. Oğuz Sarvan ve ekibi bu maç satma işine mümkün olduğu kadar müsaade etmediler. Zaten Bursaspor’un şampiyon olmasının en büyük nedenlerinden veya Kayserispor’un zirveye oynamasının nedenlerinden biri hatta birincisi bu olaydır. Peki, Oğuz idealini mi yaptı? Hayır. Oğuz namusludur ama en büyük özelliği tembel oluşudur. İzmir’den oturup MHK’yi idare etmeye kalktı. Poposunu kaldırıp, İstanbul’a gelmedi. Şimdi geldi. Bence de doğrusunu yaptı.
Hakem tayinlerinde hata yaptılar. Hakem tayini fakslarla, telefon konuşmalarıyla olmaz. Bir odaya girersin, kavga ederek, tartışarak yaparsın. Federasyonun, MHK’yi görevden alma vıdıvıdıları yüzünden eski cambazlardan çoğu hemen sahneye çıkmaya uğraştı. Kulüp başkanlarına telefon açanlar oldu. Heveslendiler. Ağızları sulandı. Ceplerdeki akrepler kaşınmaya başlandı. Ama, Oğuz’un kalmasıyla bu hedeflerine ulaşamadılar. Bazı kulüp başkanları da hüsrana uğradı. Çünkü, yeni sezonda tayin yaptıramayacaklar. Takımları iyiyse başarılı olacaklar. Ne yapabilirler? Hakem soyunma odası basıp, küfür ederler. Hakemde de kişilik varsa onları mahkemeye verir. “Selçuk Dereli verdi de ne oldu?” diyebilirsiniz. Yarın ikinci, üçüncü Selçuk çıkar, taşlar yerine oturur.
Önce kendi bahçene bak
HALA, “Mesut Özil niye Milli Takım’da oynamadı?” diye hayıflanıyoruz ve bir kısmımız Fatih Terim’e kızıyor. Mesut Özil’in, Türk Milli Takımı’nda oynamamasının sebebi Fatih Terim değildir. Federasyonlar ve onların zihniyetleridir. Ama, ben işe daha başka açıdan bakıyorum. Keşke, Almanya Milli Takımı’nda 5 tane daha Türk oynasa. Bu bana keyif verir. İllaki, ay yıldızlı formayı giyecek diye bir kanun yok. Adam ol çalış, 70 milyon Türkiye’den yüzlerce futbolcu çıkar. Senin de Mesut Öziller’in olur. Sen önce kendi bahçene bakmıyorsun, arka bahçedeki Mesutlar’a göz dikiyorsun.
- F.BAHÇE’nin, G.Saray’ı bu tarz yenmesi sarı lacivertliler için iyi olmadı. Çünkü, hatalarını göremeyecekler.
Paylaş