BU Dünya Kupası, 2006 Dünya Kupası değil. Hakem Dünya Kupası olmalı. Bir yazıyı hakemle başlayıp, hakemle bitirmek kadar kötü bir şey olamaz.
Hiç sevmediğim bir yazı şekli ama benim elimde olan bir şey değil. Turnuvanın en iyilerinden dediğim hakem eğer buysa gerisini siz düşünün.
Türkçe’de şöyle bir olay var; 7’sinde neyse 70’inde de o. Mükemmel bir cümle. Hani bazıları diyor ya ’Ben değiştim’. İnsanın özünün değişmesine imkan yok. Bunun futboldaki en üst düzeydeki örneği İtalya. Sağlam bir defans, rakibin hücumda olduğu anlarda, kontratak gol. Sonra vakit geçirme, özellikle artistik hareketler, hakemi aldatma ve sonunda galibiyet, yani başarı. İşte size İtalyan futbolu. Yıllardır böyle geldiler, ’Lippi’yle değişti’ dediler. Ne gezer aynen devam ediyorlar.
Önce İtalyanlar kendi silahlarıyla vuruldu. 23 numaralı Parma’da oynayan Avustralyalı oyuncu Bresciano darbe gelmeden kendini yere attı, Materazzi’yi oyundan attırdı. Ama aynı hakem, bu sefer 90+3’te Grosso kendine hiç müdahale yokken Marlon Brando’ya taş çıkarır bir artistlikle penaltıyı sağladı. Dirayetli dediğim İspanyol hakem Cantalejo zokayı yedi. Avustralya’yı devre dışı bıraktı.
Alkışlar Avustralya’ya
Avustralya, İtalya’dan daha iyi bir takım değil. Daha iyi futbolcular yok ama takım olarak iyi mücadele ettiler. Eğer iyi takımsan uzun müddet 10 kişi oynayan İtalya’yı eleyeceksin. Küçüklerin biri daha gitti hakem kararıyla. Bakalım bu büyükler birbirleriyle karşılaşınca bu zavallı hakemler ne yapacaklar? Bu kadar cesaretle verdiği kararları o büyüklere çalacaklar mı? Maçtan sonra bütün stat olmayan penaltı pozisyonunu stat ekranından seyretti. Ve bütün stat elenen Avustralya’yı alkışladı. İtalyanlar da hemen ortadan toz oldular, doğruca soyunma odasına kaçtılar. Çünkü penaltının penaltı olmadığını onlar da biliyorlardı.