Paylaş
HAFTANIN son mücadelesi olan Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçındaki olaylar benim için sürpriz değil. Çünkü, Diyarbakır’daki bir grup, maç için maça gelmiyor. O grup herkes tarafından bilinen grup. Onlar Diyarbakırspor küme düşsün istiyorlar. Çünkü onlar Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın ve Beşiktaş’ın buralara gelmesini istemiyorlar. Çünkü onların güzel olaylara tahammülü yok.
Diyarbakırspor güzel futbol oynuyor, iyi mücadele ediyor, sahaya yağmur gibi yabancı madde yağıyor. Ne zaman maç 3-1 oluyor. Yani o grubun istedikleri oluyor. Atılan maddelerin hepsi kesiliyor. Olay bu kadar basit.
Bana ağır geliyor
“Açılım” diyoruz, bu açılıma Türkiye’deki siyasilerin gücü yetmez. Bu açılımın mutlaka dış bağlantısı vardır. Kokusu yakında çıkar. Çünkü, bu doğudaki grup zannetmeyin ki topyekün hareket ediyor. Hayır. Bunlar da kendi aralarında parçalılar. Bunun en basit örneğini Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçında gördük. Bir kısım sahaya atılanları tasvip etmezken, diğer kısım atıyor.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu açılımdaki en fazla dikkat edeceği konu budur.
Veya ne kadar açılacağıdır. Bunların kötü niyetli olanları açılan yere kafayı sokup rahat rahat içeride at oynatmak istiyor. Sonrasında ne diyorlar biliyor musunuz, “Allah kerim.” Şu andaki açılım görüntüsüne en büyük ders Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçıdır. Çok açıdan incelenmelidir. Tribünlerdeki seyirci profiline kamera görüntülerinden sonra dikkatle bakılırsa, enteresan kareler çıkabilir.
Maç bitmiş, art niyetli grup hedefine ulaşmış. Sahaya yabancı madde yağdırmış. Diyarbakırspor mağlup olmuş. Sahanın içindeki eylem tamam. Bu sefer maç biter bitmez dışarıda eylem başlamış. Görüntüler ürkütücü ama o gruplar iyi niyetli değiller. Onlar Türkiye’yi kabul etmiyorlar. Ama bizi kabul etsinler diye neredeyse ayaklarına kapanıp, secdeye varacağız. Bu da bana ağır geliyor.
MHP’nin tavrını anlayamıyorum ve çözemiyorum. Seçimden evvel söyledikleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimindeki eylemleri. Şimdi de köşke sallıyorlar. Bu işin böyle olacağını bilmiyorlar mıydı? Onun için de verdiğim ve verdirdiğim reyleri onlara helal etmiyorum.
Benzetemezseniz, benzetirler
Maça dönersek burada Merkez Hakem Komitesi’nin de büyük bir hatası var. Oradaki maçlara deneyimli hakemler yollayacaksın. Tamam, belki Bünyamin Gezer’i yollasan tepki alırsın, “Bize polis hakem mi gönderiyorsunuz” diye. Ama, eğer Bünyamin’i dördüncü hakem olarak yolluyorsan maçın hakemi de en az Bünyamin kadar tecrübeli bir isim olmalı.
Ey hakemler. Emre Belözoğlu ve benzerleri iyi futbolcu olabilirler. Ama Emre Belözoğlu ve benzerlerini, yaptıkları küstahlıklarla ve sportmenlik dışı hareketler sonunda benzetemezseniz, önceki gün Diyarbakır’da olduğu gibi sizi benzetirler. Sonra diyorlar ki, “Erman Hoca hedef gösteriyor.”
Emre Belöz-oğlu’nun Suat Arslanboğa’ya yaptığı hareket ona değildi. Türkiye Futbol Federasyonu’nun otoritesineydi. Hakemler giydiğiniz üniforma sizin değil. Federasyon’un üniformasıdır, unutmayın. Emre Belözoğlu’nun Arslanboğa’ya yaptığı hareket Federasyon Başkanı Mahmut Özgener’e yapılmış demektir. Hakemin soyadı Arslanboğa’ydı ama bence gidip mahkeme kararıyla, Tavşanboğa olarak değiştirmesi lazım.
“Alma mazlumun ahını” diye boşuna dememişler Mustafa
SEVGİLİ Mustafa. Sinirlisin. Mutlaka bir sebebi vardır. Röportajlarda, espri yaparak ve gülerek cevap veriyorsun. Ama, zorlama olduğu yüzünden belli. Sinirlenince de büyük hatalar yapıyorsun.
Gökhan Zan’ı Beşiktaş verdi mi, kaçırdı mı? Kaçırdıysa, yönetimin acemiliği. Verdiyse, senin iznin yok muydu?
“Leş kargaları” demişsin, katılmıyorum. Seni sevmeyenler olabilir ama bir Türk teknik adam olarak başarılı olmanı isteyen çok insan var. Kusura bakma sen bunları hakettin. Belki de sinirin bundan. Neden? Televizyonda yorumculuk yaptın, ince ince yasemince herkese geçirdin. Bu geçirdiklerinin içinde Beşiktaş da vardı.
Söylediklerinde Beşiktaş takımının teknik heyetindekiler de yara aldılar. Şimdi Beşiktaş da geçmişte görev yapan daha da enteresan şu anda Beşiktaş kulübünde faal görevde bulunan eski futbolcular, kalın kalın iteliyorlar. Belki de bunlara kızıyorsun. Mustafacığım sinirlenmeyeceksin, sinirlendireceksin. Bilirsin bu alemin prensibi budur.
Sevgili Mustafa sen Beşiktaş Teknik Direktörü’sün. Yönetimin bunlara müsaade ediyorsa o zaman senin fazla bir gücün yok. Yok yönetim ikili oynuyorsa onu bilemem. Çünkü bu yönetimin Sinan vasıtasıyla Beşiktaş’tan gönderilmesi konusunda ekmeklerine yağ sürülmesi için, görsel ve yazılı basındaki bazı borozancılara, “Şu Tigana’ya biraz sallayın da daha kolay yollayalım” dedikleri kulaktan kulağa yayılmıştı.
Sevgili Mustafa ne demişler, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.”
NOT: Mustafa sen bu belirsiz hedefleri zaman zaman yapıyorsun. Bir ara “İçimizdeki İrlandalılar” demiştin, şimdi de “Leş Kargaları” diyorsun. Enteresandır, bizim spor basınında bunun üstüne alınanlar çok olacak. Meraklıları var. Bazılarına söylemesen bile, şeyim hıyar diyene, tuz olup koşan çok...
Esas satıcı taraftar
TÜRK futbolunda maç satan hakemler, futbolcular, teknik adamlar ve hatta yöneticiler oldu. Ve çok taraftar bunlara tribünden küfür ettiler, “Sahtekarlar, satılmışlar” diye. İyi güzel de bence en fazla maç satan grup taraftarlar. Niye biliyor musunuz? Kulübünün ürünlerini, resmi satış dükkanlarından almayıp, üç kuruş, beş kuruş eksiğine işportadan alan taraftarlar maçı değil ama kulüplerinin babasını satıyorlar da ondan.
Kadın konusunda sakın ahkam kesme HINCAL
Hıncal, davet ediyorlar seyahatlere gidiyorsun. Gezdiklerini, gördüklerini, ziyafetleri, seyahatleri yazıyorsun. Bunlar güzel, çünkü yaşıyorsun. Ama zaman zaman pahalı şarap söylediğinde hesabı ödemiyorsun. Seni davet eden gruplara yüklemeye kalkıyorsun. Eğer kabul edip hesabı verirlerse iyi şeyler yazıyorsun, yoksa yerden yere vuruyorsun. Aslında bunlar beni fazla ilgilendirmez, seni ilgilendirir...
Hıncal, futbolu, futbolcuyu bilmezsin yazarsın, hakemliği, hakemi bilmezsin yazarsın. Yani bilmediğin her konuda ahkam kesersin. Kadın konusunda da sallarsın. Bence bu konuda da çok ısrarcı olma Hıncal, sonunda zararlı çıkarsın.
İşlerine gelmiyor
TELEVİZYONLARDA teknik adamların yorum yapmaları kötü mü? Hayır. Gayet de güzel. Amigo yazarlar yorum yapacağına, bu işi bilenler yapsınlar. Tamam ama onlar da istiyorlar ki, “Hem şoför mahalli olsun, hem 10 lira olsun, hem de evin önünde ineyim. Zaman zaman da arabayı ben kullanayım.” İşte o zaman olmuyor. Unutulmak işlerine gelmiyor. Bir de paranın yüzünün tatlılığı var tabiki.
N’oldi uşaklar
SEVGİLİ Sadri. “Seyirci baskısı” dedin, çok iyi götürdüğün işte teknik direktörünü yolladın. O yapabileceğin en kolay işti. Daha doğrusu herkesin yapabileceği bir işti. Sen zoru seçmedin. Direnemedin. Ve Trabzonspor artık bundan sonra hep aşağı doğru gidecek. O gözüküyor. Direnseydin, farklılığın ortaya çıkacaktı ve bu sene çok başarılı olacaktınız. Tren kaçtı Sadri. Belki sen de kaçmak istiyorsan onu bilemem.
Bir sözüm de Trabzon’daki yerel basına. N’oldi? Geçen sene bana sallıyordunuz, size bugünleri gösterdiğimde. Siz benden üç ay sonra sallamaya başladınız. Yani gene geride kaldınız. Bugünleri hazırlayanlar, şimdi kına yaksınlar. Dışarıdaki insandan bahsetmiyorum, bizzat yönetimin içindeki birkaç kişiden bahsediyorum. Şimdi çıksalar ya meydana. Çıkamazlar ki...
Paylaş