FUTBOL çok bilinmeyenli, çok zor bir oyun değil. Bakmayın Türkiye’de çok konuşuluyor ve detaylara giriliyor. Ama maçtan önce yapılan örneklemelerde bir şey çok dikkatimi çekti. F.Bahçeli Alex ile rakibin 10 numarası Lincoln arasında benzetme yaptılar.
İkisi de fazla koşmuyor, ama ikisinin de ayağı çok iyi, dediler. Dün gece gördük ki, ikisi arasında büyük fark var. Birisi hem futbolcu, hem de çok koşuyor, Alex sadece koşmuyor.
Sen teknik adamsın, rakibin çok iyi olduğu tarafı etkisiz hale getireceksin, kendi etkin tarafını da, ona kabul ettireceksin. Maç başladı, 10 dakika sonra Lincoln’un, Schalke takımının beyni olduğunu gördün. Kendi sahasına geldiği zaman bu oyuncuyu göz hapsine alırsın. Ama senin 40 metrene girdi mi, yanına birini verirsin. Böyle bir futbolcun da var, Marco.
İlk yarı 1-0 öndesin, ikinci yarı rakip tamamen üstüne geliyor. Sendeki Nobre tamamen karambol oyuncusu. Açık alanda top götürücek hali yok, üstelik süratli de değil. Kenarda da Tuncay oturuyor. Artı Nobre iki tane inanılmaz gol kaçırmış, morali de bozuk.
Havan topları
O zaman teknik adam olarak bir şeyler yapacaksın. Ama hiç bir şey yapmadın. Maç Fenerbahçe’ye geldi, geldi, gitti. Hatta, son zamanlarda yaptığı hareketlerle kendine güven çizgisiyle, rahatlığı, ciddiyetle, laubaliliği karıştıran Volkan’ın hatasıyla maç tamamen gitmişti. Son zamanlardaki davranışlarıyla Volkan bir gün bu işi yapacaktı, yaptı. Bari topu kaybettin, ceza alanı dışında rakibe planjon yapıp indirseydin, sadece kırmızı kartla dışarıda kalırdın, takıma da faydan dokunurdu. Aslında Volkan’ın ikinci golde de hatası vardı. Biraz daha öne çıkması gerekirdi. Demek ki, biraz fazla havalanıp bulutların üstüne çıkınca, ayakları yerden kesilen Volkan’ın konsantrasyonu bozuluyor. Ama Appiah, giden maçı Hagi’nin 35 metreden attığı havan toplarının çok daha yakından yapılan bir vuruşuyla -ki o mesafaden o vuruş çok zordur- kurtardı.
Fenerbahçe bu maçı alsaydı, gruptan çıkma şansı yüzde 90’dı. Ama şimdi hala herkesin şansı var. Sarı lacivertliler 90 dakika topa da hakim olamadılar. Ama attıkları hem ikinci, hem de üçüncü golde top, sarı lacivertlileri sevdi. Schalke takımının bir özelliği var. Bütün futbolcuları oyuna giriyor. Top kaybedilse bile, ikinci, üçüncü, dördüncü futbolcu baskıyla, karayolları grayderi gibi pozisyonu zorluyor.
Nitekim ilk attıkları gol bunun tipik bir misali. Kaçan balık büyük olur. Tahmin ediyorum Daum neyi eksik yaptığını şimdi anlamıştır. İnşallah Almanya’da doğrusunu yapar. Şunun da altını çizelim... Luciano, Ümit Özat, Nobre Avrupa kupası maçlarında eksi yönde sırıtıyorlar.