GAY futbolcular konusu zaman zaman Türkiye’de de konuşuluyor. Olaya basit mantıkla bakarsanız, genelde oran neyse, futbolcuda da o kadardır. Herkesin özel hayatı kendini ilgilendirir. Yalnız, benim anlamdığım bir şey var.
Bazı büyük spor yazarları (!) maça gitmeden, evde yatarak, televizyon seyrederek veya viski ve şarap içerek, yaptıklarının ne kadar ulvi, ne kadar muazzam olduğunu satır satır yazıyorlar.
Gene, futbolun dışında bazı yazarlar, bazı kalemler gay olmanın veya lezbiyen olmanın neredeyse faydalı bir şey olduğunu bunların rahat rahat kendilerini açıklamaları gerektiğini ve bunlara sonsuz müsamaha gösterilmesi gerektiğini, bu gay’liğin ve lezbiyenliğin neredeyse ne kadar faydalı bir şey olduğunu yazıyorlar, söylüyorlar.
Genel bakışı bırakın, ben size bir detay sorayım bakayım, ne cevap vereceksiniz.
Rahat dururlar mı?
Futbol takımları kampa girerler. Neden? Kendilerine daha iyi bakmak için maça daha iyi hazırlanmak için. Bu kampa girdiklerinde futbolcuların sevgilileri veya eşleri kampa alınmazlar. Yani onlarla aynı yatağa girmezler. Peki, iki gay futbolcu bu girilen kampta rahat dururlar mı? O kamp, hedefine ulaşır mı? Belki, gay iki futbolcu için hedefine fazlasıyla ulaşabilir o kamp. Ama takım için ne olur? Onu bilemem. Onlar birbirlerine gol atmaktan belki de rakip takıma atılacak gol kalmayabilir.
Vefa borcu olanlara dikkat
TRABZONSPOR’un ikinci golü net ofsayt. Vestel Manisa’nın inanılmaz bir penaltısı verilmemiş. Faulleri saymıyorum. Maçın sonu 2-2. Bu maç sezonun son karşılaşması olsa ve böyle bitse Vestel Manisa küme düşmüş olacak. Maç doğru idare edilse, Manisa maçı alsa Manisa ligde kalmış olacak.
Hakem de seneye maçları idare etmeye devam edecek. Mesela bu maçın hakemiyle Denizli-Beşiktaş maçının sadece ikinci yarısını 7 dakika eksik oynatan hakemler için acaba gözlemcileri kaçar puan verdiler, merak ediyorum.
Özellikle de altını çiziyorum. Testiyi kıranla, götüreni ayıramazsanız, yani gözlemcilik müessesesini işletemezseniz bu hakemler her türlü şeyi yaparlar. Bir şeyi daha uyarıyorum, yeni Futbol Federasyonu bazı hakemleri dikkatle takip etsin. Giden Federasyon’a vefa borcu olanların veya olabileceklerin hareketlerini yakın takibe alsınlar. Yoksa, arkadan vurulabilirler.
Şerefli spor yazarı Kazım
YILLAR önce milli maç için Üsküp’teyiz. Bir seyyar satıcıdan doldurulmuş atmaca satın aldım. Bir kafede kahve içiyoruz. Kazım Kanat da var. Elimde atmacayla fotoğrafımı çekti ve ilave etti: "Senin, Beşiktaşlı olduğun kanıtlandı." "Kazım bu kartal değil, atmaca" dedim. "Olsun" dedi. "Ben Kartal diye yazayım da sen atmaca olduğunu ıspat et."
İşte, böyle bir ahlaklı ve şerefli spor yazarıdır Kazım Kanat. Yazdıklarına cevap vermek istemem. Çünkü, adam yerine koymuş olursun. Ama bu sefer sınırı aştı. Haddini bildirmek lazım.
Bırakın spor yazarlığını, ahlaklı bir insan bildiğini yazar, doğruyu yazar. Eğer, bilmiyorsa araştırır, sorar yazar. Veya konuşur. Geçen hafta, Oğuz Sarvan’dan ve babası eski hakem Muzaffer Sarvan’dan bahsederken sözü bana getirmiş. Öncelikle şunu söyleyeyim. Yıllar önceki o meşhur Ankara’da oynanan Ankaragücü-Beşiktaş Türkiye Kupası maçında, hakem Muzaffer Sarvan’ın, Kazım Kanat’a göre buz gibi gol dediği Beşiktaşlı Nihat’ın attığı golde elle oynama var. Bir nolu yardımcının ikazı üzerine Muzaffer Sarvan, o golü iptal etti. Aynı maçta sonuç 2-0 Ankaragücü lehine bitti. Beşiktaş elendi.
Sporcu, sporcuyu korur
Maçtan sonra hiçbir Ankaragücülü futbolcu olaylara katılmadı. Santraya gidip oturdular. Olaylar, Beşiktaşlı futbolcularla sahada bulunan siviller ve polisler arasında geçti. Eğer yanlış hatırlamıyorsam Beşiktaş’tan 6 futbolcu ceza kuruluna gittiler ve 2’şer ayla, 1.5 yıl arası cezalar yediler.
O maçta Beşiktaş’ın teknik direktörü Gündüz Kılıç’tı. Şerefli, haysiyetli spor yazarı Kazım Kanat’a göre 19 Mayıs Stadı’nın çıkış tünelinde Gündüz Kılıç’ı merdivenlerden aşağı iten futbolcu benmişim. Bak Kazım, bırak Gündüz Kılıç’ı merdivenlerden aşağı bizzat itmeyi, başka birisi itse gider ondan hesap sorarım. Biz sporcular ne olursa olsun, kanlı bıçaklı bile olsak birbirimizi koruruz. Sahip çıkarız.
Çünkü, sporcular saygılıdırlar. Ama senin gibi spordan nasibini almamış, sporculuk ruhunu anlamayan insanlara karşı saygısı tartışılır tipler bunlardan anlamaz. Bak Kazım, bu kadar sütunu bile sana harcamak yazık. Ama, senin gibi yalancı, senin gibi şerefli spor yazarı bu yazıdan da utanmaz. Çünkü sende utanacak surat yok. Kösele olmuş.
Utandın mı?
Neden mi Kazım Kanat.
Beşiktaş’la oynadığımız bu Türkiye Kupası rövanş maçından 3 gün önce yine Ankara’da yine Beşiktaş ile oynadık. Hakem Muzaffer Sarvan, 90. dakikada Beşiktaş’lı Yusuf ile beni tartıştığımız için oyundan atmıştı...
Yani, rahmetli Gündüz Kılıç’ın merdivenlerden aşağıya düştüğü bu maçta ben kapalı tribünün en üstünde o maçı seyrediyordum. Yani, o maçta oynamıyordum. Yalancı Kazım Kanat... Utandın mı? Ne gezer. Çünkü sende utanacak surat yok...
Seyirciyi soymayın!..
GENELİMİZ, şampiyonluğa veya düşmemeye odaklanmışız. Hep o hedeflere koşuyoruz. Onları tartışıyoruz. İddia kalmayınca maçlarda seyirci adedimiz azalıyor. Ama bakıyorsunuz İngiltere Premier Ligi’nde 15. ile 18. maç yapıyor. Stat kapasitesi ne kadarsa, o kadar seyirci full. Neden? Çünkü onlar maça bir tiyatro gibi bakıyorlar. Yani bu maç bir ürün.
Peki, bu ürünün baş aktörleri yani bu ürünleri tezgaha koyanlar satılması için süslüyecek, püslüyecek şahıslar kimler? Önce teknik adamlar, sonra hakemler. Öyle değil mi? Ben bir ürünü alıyorsam, ona tonla para veriyorsam, o kaliteli olduğu içindir. Ama sen teknik adam olarak bana birinci ürünü gösterip de maça ikinci ürünü sürersen, olay vitrinde gösterdiğinden tezgah altından çıkardığına gelir. Yani sen benim paramı, çalıyorsun demektir.
Aynı şekilde bir hakem de 90 dakika oynanacak maçı 90 dakika olarak, yani kemiksiz kıyma gibi oynatması gerekir. İlk yarı oynanmayan 8 dakika varsa 8 dakikayı, ikinci yarı oynanmayan 10 dakika veya 15 dakikayı oynatmaya mecbursun. Bunu kısma yetkin yok. Çünkü, seyirci bu parayı maça gelirken o malın tamamı için verir. Ama sen ona 90 dakikalık değil de 75 dakikalık maç verirsen, 15 dakikalık bu süreyi seyircinin cebinden hırsızlık yaparak çalmış olursun.
Yani, ne hakemlerin ne de teknik direktörlerin seyircinin cebindeki parayı çalmaya hakları yoktur. Yani, hırsızlık yapmaya yetkileri yoktur.
Çok iş var...
YENİ Futbol Federasyonu’nun yapacağı çok işler var. Bazıları uzun vadede, bazıları kısa vadede. Mesela futbolun kalitesini yükseltmek için 18 takımlı Süper Lig normal mi, yoksa bu kış şartlarında bunu 16’ya indirmek mi lazım?
Türkiye coğrafyasına göre lisanslı futbolcu adedimiz çok düşük. Nasıl çoğaltılır? Buna bakmak lazım. Bank Asya 1. Ligi, TFF 2. Lig ve 3. ligleri ıslah edip takım adetlerini azaltıp, 2. ve 3. Ligi tamamen bölgesel yapmak gerekmez mi? Ne dersiniz?