Benim görüşüm Özhan Canaydın, Ergun Gürsoy’u bir yerde kıstırıp götürür. Amaaa benim bildiğim Gürsoy da o zaman ortaya çıkar, çok şeyleri konuşur, Canaydın’ı da peşine takar, beraberce giderler.
GALATASARAY 100. yılına hazırlanıyor. 100. yılda Beşiktaş şampiyon olunca, artık Türkiye’de psikolojik olarak 100. yılını kutlayacak takımın şampiyon olması bekleniyor. Peki böyle bir yıla girmeden önce Galatasaray’da neler oluyor? Sarı kırmızılılar Hagi’yi geçiş dönemi için mi aldı, yoksa önümüzdeki yıl da kalacak mı? Çok enteresandır, evvelki gün Galatasaray yönetimi seneye de takımın Hagi’ye teslim edilmesi yolunda karar alıyor. Canaydın, Hagi’yi neden getirdi? Çünkü bir grup fanatik Galatasaray taraftarı Fatih Terim’i kovan Canaydın’a küfür etmeye başlamıştı. Bu ancak ne zaman söndürüldü? Hagi’yi takımın başına getirilince.
Aslında GheorgheHagi ile Galatasaray arasındaki sözleşme bir tuhaf. Öyle bir madde var ki, kafaları karıştırıyor. İki taraftan biri eğer ayrılmaya karar verirse, diğeri tazminat ödemeyecek. Ve Hagi’ye geldiği günden sezon sonuna kadar 200 bin dolar para ödeniyor. Yani 2 ayda 200 bin dolar kazanıyor.
100. yılda ne yapar?
Yönetim transfer yapmak istiyor. Çünkü camiaya yıldız futbolcu sözü verildi. Yıldıray’a gidiyorlar, üç yıllık 6 milyon Euro’luk teminat mektubu veriliyor. Bu teklifin karşılığında Yıldıray’dan ret cevabı geliyor. Şimdi düşünün bir kere, bu paraya Yıldıray’ı getirseniz, bu sefer içerdeki futbolcuyu nasıl oynatacaksınız? Yönetim Bratu ile Petre kalmasın, hatta Bratu için ‘Bundan hiç bir şey olmaz’ diyor. Bu arada Becali’ye haber veriliyor, özellikle Bratu’ya bir takım bulması iletiliyor. Zaten Bratu ile Petre’nin de menajerleri Becali ile Popescu. Maliyetleri ise 5.5 milyon dolar.
Hagi, Tugay’ı, Fatih Akyel’i istiyor. Aynı Hagi, Hakan Şükür’ün hiç konuşmamasını, beyanat vermemesini de istiyor. Ümit Karan’ı ilk onbirde düşünmüyor, yedek kulübesinde düşünüyor. Volkan gitsin istiyor. Eski futbolcularla Hagi 100. yılda ne yapar? Hagi’nin düşünceleri doğrultusunda işler giderse, G.Saray takımı ne yapar? Takımın içinde eski teknik direktör Fatih Terim ile bağlantısı olan bir futbolcu var. Sadece Suat Usta onunla haber bağlantısında. Bu yüzden de içeriden Suat Usta’ya da pek sıcak bakılmıyor. Aynı Hagi’den Bursasporlular da çok şikayetçi. ‘Biz onun yüzünden İkinci Lig’e düştük’ diyorlar. Hatta bir Bursasporlu yönetici ‘Hayati bir maça çıkılacak, 6-7 saat önce Hagi montunu kaybediyor. Ve Hagi de mont ile birlikte dağılıyor. Montum da montum diye ısrar ediyor. Herkes montun peşinde, maç unutuluyor’ diye anlatıyor, eski günleri.
Tablo değişti artık
Şimdi G.Saray’da bu kafada bir teknik direktör var. Gelelim yönetim kısmına... Tabii hangi yönetim? Çünkü G.Saray’da yönetim diye birşey yok. Parayı veren, düdüğü çalan başkan Özhan Canaydın, Ergun Gürsoy ve devamlı kulis yapan Turgay Kıran.
Burada Ergun Gürsoy’a bir paragraf açmak gerekir. Sayın Gürsoy’da kulübe verilecek para yok. Ama kongreden önce Canaydın’ın önüne 10 maddelik şart koyarak, ‘Eğer bunları yerine getirirsen, kongrede senin lehine çalışır ve başkan seçtiririm’ demiş. Canaydın bu isteğe ‘Evet’ deyince, Gürsoy ailecek kongre öncesi ve sonrasında çalışmaya başlıyor. Canaydın’ın başkanlığında da büyük rol oynuyorlar.
Bu ikili şu ana kadar çok konuda ters düştü. Ergun Gürsoy G.Saray’da yöneticilik yaptı, ama o yaptığı yıllardaki tablo şu anda yok. Çünkü artık herkes Jaws oldu. Benim görüşüm Özhan Canaydın, Ergun Gürsoy’u bir yerde kıstırıp götürür.Amaaa benim bildiğim Gürsoy da o zaman ortaya çıkar, çok şeyleri konuşur, Canaydın’ı da peşine takar, beraberce giderler.
Şu andaki tablo bu. ‘G.Saray 100.yılda ne yapar?’ derseniz, bu görüntülere göre hiçbir şey yapamayacağı net olarak meydana çıkar.
Sakın, kimse ağlamasın
EVVELKİ hafta Şansal Büyüka ile birlikte Ankara’ya gidiyoruz. Arabada 4 kişiyiz, Bolu Dağı’nda Sebahattin Usta’nın yerinde durduk. Harika bal, kaymak, köfte, kahvaltılık ve sucuklu yumurta ziyafeti çektik. Kaç bardak çay içtik, hatırlamıyorum. Gelen hesap 30 milyondu, Şansal 10 milyon da bahşiş bıraktı.
Geçen hafta İstanbul’da Beylerbeyi’nde üç kişi Villa Bosphorus’ta akşam yemeğine gittik. Üç şişe yakut şarap, tanesi 30’ar milyon liradan içtik. İkişer dilim olarak kesilmiş birer porsiyon kalkan balığı yedik. Salata, iki tane avakado aldırıp, üstüne eklettik. Hesap ne geldi biliyor musunuz? Tam 305 milyon. Garsonu çağırdım, ‘Muazzez Abacı ile Bülent Ersoy nerede?’ diye sordum. Neden dediler? ‘Eee, Maksim’e gitseydim, hesap bu kadar gelirdi. Hatta belki de gelmezdi’ dedim. Fişi götürdüler, 280 milyon olarak getirdiler.
Sakın kimse Türkiye’de bana ağlamasın. Ben oraya bir daha gitmeyeceğim. Ama çok giden varmış, müşterileri bayağı fazlaymış. Dördüncü şubelerini açmışlar. Allah daha fazla versin. Ondan sonra da sayın Unakıtan diyor ki, ‘Biz vergi toplamakta zorlanıyoruz’ Sevgili Unakıtan biz zaten vergimizi böylece veriyoruz. Ama size değil, özel sektöre.
Aynaya bakın Bursalılar
EY Bursalı taraftarlar, başkanlarınıza küfür ettiniz, yöneticilerinize, futbolcularınıza, teknik direktörlerinize, basına küfür ettiniz. Sonunda o güzelim Bursaspor’un içine ettiniz. İnşallah akıllanırsınız. Yalnız destek verseniz, köstek olmazsanız, bu Bursa zaten lige çıkar. Çıkmakla kalmaz, her sene şampiyonluğa oynaması gerekir. Ama maalesef sizler gerçek taraftar değilsiniz. Geçen yıl kıl payı kurtuldunuz.
Haaa, şu konuda haklısınız. Yani kötüyü örnek verme konusunda. Akçaabat Sebat’ı, D.Bakır’ı, Ç.Rize’yi örnek gösterirseniz, son derece haklısınız. Zaten kamuoyunda da bu üç takım yaptıkları işlerden dolayı son derece antipatik geliyor. Etme bulma dünyası, görürsünüz bakın onlar önümüzdeki yıllarda ne olacak?
Bakın İstanbulspor’a bir şey söyleniyor mu? Tabii ki hayır. Hatta kamuoyu onların ligde kalmasını çok istedi. Çünkü kimse aptal değil. Hele bu televizyon denen meret de çıkınca, kimse göstere göstere yalan da söyleyemiyor. Küme düşmeyi Ankaragücü’nde 1976’da ben de yaşadım. Allah kimsenin başına vermesin. Biz düşerken, bizim üç rakibimiz kümede kalmak için herşeyi yaptı. Ama ilerleyen yıllarda hepsi düştüler, yok oldular. Sakın suçu karşıda ve başkalarında aramayın. Aynaya bakın, suçluyu görürsünüz.
MHK üyem işini bilir mi!
BAKIN bir şeyleri hala çözemiyoruz. Yeni kanuna göre MHK’nin ne başkanı, ne de çalışanı para almayacakmış. Yani Allah suyuna çalışacaklar. Son derece yanlış. Türkiye’de milyar dolarların konuşulduğu bir ortamda MHK başkanının en az 10 bin dolar para kazanması gerekiyor. Ve diğer 9 çalışanı da para almalı. Diyoruz ki, Türkiye’de hakimler, yargıçlar az ücret alıyor, bu adamların parayla pulla işlerinin olmaması gerekir. Amerika’da, İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da en iyi parayı hakimler ve savcılar kazanıyor. Yoksa bu kanunu hazırlayan arkadaşlar, kanun kitapçığının altına Özal’ın o meşhur ‘Benim memurum işini bilir’ sözlerinden esinlenerek, ‘Benim MHK üyem işini bilir’ mi diyecekler?
NOT: Hayatım boyunca o mevkiyi hiç düşünmediğim için bunları yazıyorum.