Fener çok ara

FUTBOLA olaylı başladı... Antalya'da trafik kazası geçirdi, arabadaki bir arkadaşı vefat etti, o kırıklar içinde kurtuldu. Kazadan sonra Beşiktaş almaktan vazgeçti. Fenerbahçe'de harikalar yarattı.

Bir ara dahili hatalar yaptı. Mesela eşi statta fazla gözüktü. Aile içi tartışmalar, ayna kırılma olayı basına yansıdı. Zeki çocuk çabuk toparladı.

Pendik maçından sonraki dayağı hiç unutmadı. Aziz Yıldırım onun için hep ‘‘Parayı getirsin, gidebilir’’ dedi. Ama o Rüştü, kaptanlık bandını geri vermekle, topyekün dayakçılara zaten gerekli dersi verdi. Bakmayın siz Rüştü'nün bazı sözlerine. O Fenerbahçe'de çok kırıldı. Şu anda da kırgın gidiyor. Aziz Yıldırım'ın da bu işten üzüldüğünü hiç zannetmiyorum. Onun da bakmayın perdenin önünde konuştuğuna. Arka tarafta zil çalıp oynuyordur. (O bu cümleleri yine de yalanlar.)

Rüştü
'nün gitmesi Fenerbahçe için de, kendi için de hayırlı oldu. Artık takım kaptanı Rüştü'nün altında ezilmeyecek. Futbolcular arasında iki başlılık olmayacak. Keşke 2-3 sene evvel böyle bir transfer yapılsaydı.

Yalnız şu bir gerçek, bu Rüştü'yü kaleci olarak Fenerbahçe çok arayacak. Dikkat edin Rüştü çok konuşulacak şeyi konuşmamış ve yutkunmuştur. İçine atmıştır. Aslında bu çok zor bir olaydır. Ama Rüştü zoru başarmıştır.

Başkan’dan Erman Toroğlu'na cevap

SAYIN Erman hoca...

Bugün yazmış olduğun yazıyı okudum.

Benim söylediğimi ifade ettiğin sözlerin tamamen yalan olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü Serhat ile ilgili bu sözleri hiç bir zaman söylemedim. Yazdığın sözleri ya rüyanda gördün, ya da söyleyenler seni işletiyorlar! Bu konudaki düşüncemi beni arasaydın söylerdim.

Ayrıca yine Fenerbahçe yönetimindeki arkadaşları kavga ettirmek için kendince oyunlar oynamaya başladın. Karıştırıcılığı bırak. Kendi işin olan hakem yorumculuğunu yapmaya çalış.

Biliyorsun, geçen yıl futbol takımı kadrosuyla ilgili sayın Oğuz Çetin'in sayın Ali Yıldırım'a faks çektiğini ve bu faksın elinde olduğunu söylüyordun. Bu faksı bize göndermeni bazı dostların vasıtasıyla istemiştik. Ancak bugüne kadar henüz bize bu faks ulaşmadı. Bu faksı bekliyorum, yoksa o gün söylemiş olduğun sözler de mi yalandı?

Sevgilerimle, Aziz Yıldırım.

Yukarıdaki faksı geçen haftaki Serhat yazısından sonra Aziz Yıldırım yolladı. Ben de aynen yayınladım.

Erman Toroğlu'ndan Aziz Yıldırım'a cevap

SAYIN Aziz
başkan...

Serhat bir tabut bulsun, önünde resim çektirsin, altına 'Bu Fenerbahçe'den benim ölüm çıkar' yazsın, o zaman affedilir, cümlesini söylemediğini ifade ediyorsun.

Senin gönderdiğin faks elime geçmeden iki saat önce, senin idarecin Mahmut Uslu telefonla beni aradı. F.Bahçe kulübüyle ilgili bazı konuları bana aktardıktan sonra bu cümlenin sizin tarafınızdan ifade edildiğini dile getirdi. Bazı gazete ve TV kuruluşları gibi konuşmaları kasete almıyorum. Yarın bu telefon konuşmasını da Uslu, ben söylemedim diye inkar edebilir.

Fenerbahçe yönetimindeki arkadaşlarını kavga ettirmek gibi bir düşüncem olmaz, olamaz. Karıştırıcılığa gelince, yani mikserliğe...

5.5 yılda 50 yönetici

Benim seni sollama şansım yok. Görev aldığın 5.5 yılda 50 yönetici değiştirdin. Onları birbirine vurdura vurdura kırdırıp, istifa ettiren sensin. Bu işte senin üzerine kimsenin olacağını tahmin etmiyorum. Ben senin yanında solda sıfır kalırım. Aslında kendi işin olan müteahhitliği yapmaya çalışsan daha iyi edersin.

İstanbul'da oynanan meşhur Feyenoord maçındaki ‘‘Revivo mu, Johnson mu oynayacak?’’ muhabbetine gelince...

Ben sana elimde faks var demişim. Bunu nereden uydurdun bilemiyorum. Belki de bazı dostların seni işletiyorlar!

Bakın sayın okuyucular... Size olayı anlatayım. Değerlendirin sonra sonuca gidelim. Naklen yayın Show TV'de. Maçtan önce Fenerbahçe muhabirimiz Deniz, yayında olan Şansal Büyüka ve benim yanıma gelerek bilgi veriyor. Lorant maç kadrosuna 1 kişiyi yazmadı, bu Revivo da olabilir, Johnson da diyor. Ben Deniz'e güvenirim. Verdiği bilgiler doğrultusunda yorum yaptım. Maçtan ve yayın bittikten sonra telefonum çaldı. Açtım karşımda Aziz Yıldırım. İlk cümlesi şuydu. ‘‘Bu konuda nasıl konuşursunuz?’’

Bir anlık şaşkınlıktan sonra cevabı ‘‘Sizden icazet mi alacaktım?’’ diye verdim. ‘‘Bu haberi kimden aldınız?’’ diye devam etti. Muhabirimiz Deniz'den dedim. Cevap daha ilginç geldi... ‘‘Biz onunla kafa yaptık. Onun verdiği bilgi doğru değil.’’

Benim muhabir arkadaşımla kafa yapamayacağını söyledim. O sırada telefon kapandı.

Faksla ilgili cümleler nereden çıktı, olacak şey değil. Sayın Yıldırım, gün geçtikçe, sinir sisteminiz ve hafıza yapınız terse gitmeye başladı. Aman dikkat sağlık herşeyin önündedir. İki yıl önce şampiyon olduğunuz gece, ‘‘Fenerbahçe'ye gelmiş geçmiş en büyük başkan Aziz Yıldırım’’ demiştim. Demek ki orada bir ayrıntıyı unutmuşum. ‘‘Müteahhitlik işini en iyi yapan başkan’’ demeliydim. Sevgilerimle Erman Toroğlu.

Kapkaç yasası

ALLAHIM
diyorum... Ne olursun diyorum... Zaman zaman ona yalvarıyorum. İnanın bunu bütün samimiyetimle diliyorum.

Bir gün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun eşleri veya kız çocuklarından bazılarını şu kapkaççılardan bir kaçı taciz etse. Onların çantalarını alıp kaçmaya çalışsalar. Yere düşseler, bir yerleri kırılsa. Acaba bu kapkaççılarla ilgili yasa meclisten kaç günde geçer? Hiç düşündünüz mü? Eğer onlara birşey olsun, iki günde geçmezse ben de ne olayım.

Bu ne perhiz

DAUM
kokain kullandı. Bir sporcunun veya örnek alınacak insanların uyuşturucu kullanmaları toplumun geleceği açısından tehlikelidir.

Bu örnek alınacak şahıslar spor camiasından değil de, Türkiye'nin önde gelen ses ve film sanatçıları olursa, veya üst düzey gençliğin gittiği bütün Türkiye'nin gözleri üzerindeki eğlence yerlerinin sahipleriyse.

Hepsi aynı kefeye konulmaz mı? Hepsi de başarılı insanlar. Ama sütunlarınızda Daum kaka, bilmem hangi sanatçı süper, bilmem hangi eğlence mekanı sahibi harika diye yazarsanız, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu olmaz mı?

NOT: Hala soruyorum, var mısınız, saç örneği vermeye. Hiç kimseden ses çıkmadı, grip mi oldunuz, boğazınız mı ağrıyor, yoksa boğazınıza birşey mi kaçtı!

Bizi bağlamaz!

A
MİLLİ Takım, Ana Okulu değil. Yani illa genç futbolcu oynatacaksın diye bir durum yok.

İyiyse 36 yaşındaki Bülent de oynar, 21 yaşındaki Tuncay da. Yeter ki zamanlaması doğru yapılsın, rekabet ortamı yaratılsın. Bugünkü maç kurtarılsın ama yarın da düşünülsün.

Kazanan daima haklıdır. Ama nereye kadar?

Tabii futbol takımımıza konuşuyoruz. Seyircimiz ne olacak? Hangi stadımızda seyircilerimizin arasındaki güvenlik yolları açık maç oynanıyor. Hiç birisinde. Sonra da kızıyoruz. Önce kapımızın önünü süpüreceğiz. Kötüyü örnek göstermeyeceğiz. Sonra da kulüp maçlarında diyoruz ki, bunu yapan kulübü bağlamaz.

O zaman Makedonya maçında da sahaya atılanlar, Türkiye Cumhuriyeti'ni bağlamaz. Sizin mantığınıza göre sonuç bu olmalı.

Ne kadar kolay değil mi?

Konuşamazlar

ŞİKE
Tahkik Komisyonu Diyarbakır-Elazığ maçını temize çıkardı. Zaten birşey beklemiyordum. Maçın tam kasetini izledim... Dikkatimi birşeyler çekti. İlk yarı bitiyor, teknik heyet ve futbolcular topyekün soyunma odasına gidiyor. Burdan sonrası çok enteresan. İkinci yarı yedek kulübesinde ne teknik direktör Ümit Kayıhan var, ne de yardımcısı. Peki o zaman devre arasında neler oldu? Kaç futbolcu oynamak istemedi? Sonra nasıl sahaya çıktılar? Ve maç nasıl bitti?

Ey Şike Tahkik Komisyonu, ey Futbol Federasyonu, ey Türkiye Cumhuriyeti devleti. Var mısınız, o soyunma odasında olan teknik adamlar, masör, malzemeci ve futbolcuları konuşturmaya. Onların ifadelerini almaya. Ama onların hayatlarını da koruyacaksınız. Çünkü ancak bu garantiyi verirseniz, konuşurlar. Ama merak etmeyin, konuşamazlar, konuşmazlar. Çünkü bu devletin vatandaşını koruma gücü ve etkinliği yok.
Yazarın Tüm Yazıları