Birkaç gün önce “farklı” bir yerde buldum kendimi. Çocuktan yetişkine insanlar vardı, izlemekteydiler sahnedekileri. Sahnedekilerin yaptıkları “farklı” değildi gerçekte; şarkı söylüyorlardı, şiir okuyorlardı, müsamereye çıkanlar vardı.Çocuktu onlar, bebek arabasındakilerle birlikte.
Benim yaşadıklarıma göre bir dengesizlik, bir tutmazlık vardı ortada. Dengesizlik bende miydi, onlarda mı! Konuşanlar vardı sahnede, yürüyemiyordu neredeyse. Yürüyenler vardı, konuşamıyordu sanki. Neden konuşur da yürüyemez, yürür de konuşamaz insan! Hem de çocuk yaşta! Zihinsel Engelli ya da eylem eksikliydi sahnedekiler. “Dramatik”, hatta “trajik”, yaşanmışlığın gerçeği diye doğal karşılayanlar için yine de “duygusal” bir çarpıcılık! Birer yıldız gibi İzmir’deki bir Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin düzenlediği yıl sonu kutlama etkinliğiydi o gün kendimi “farklı” bir yerde buluşum. Okuma çağına geldi gelecek çocuklar vardı, bayramlık giysilerini giyinmiş de sahneye çıkmış. Kadın öğretmenlerinin kollarından tuta tuta yürüttüğü, yürüdüklerine inanıp da sevinçle gülümseyen o çocuklar! Koro içinde şarkılar söyleyen çocuğunu o an, bir yıldız şarkıcıya değişmeyecek kadar yavrusunu mutlulukla izleyen anneler! Bir çoşku sahneye her çıkanda, alkışlar arasında, sanki böyle bir ânı hep beklemişcesine. Her “eksikli” çocuk için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldıkları ayda 400.-TL.’nin üzerinde bir destekle özel girişimcilerin oluşturdukları özel merkezlerde uzmanların, eğitmenlerin sabırlı uğraşlarıyla farklı dünyalarını kendi algılamalarında doğallaştırılıp da sürdürdükleri o yaşantıları, binbir çekişmenin içine dalmış da ezilmemenin ya da ezmenin yollarını arayan biz “normal” insanlar kavrayabilir miyiz acaba? Olmalı bir bayram Kim, kime ne anlatmak istiyordu o gün, bilemedim. Ben rastgele düşmüştüm aralarına. Düşünüyorum da, rastgele rastlamasak onlara yolumuzun üzerinde birer birer, görebilsek birarada. Toplansalar şöyle yılda bir kez, açık arabalar içinde. Önde bando, Güzelyalı’dan Konak’a kadar bir şenlik! Çiçek atsalar bize, şeker dağıtsalar; şarkılar söyleseler, dansetseler kendilerince. Sonra Pasaport Meydanı’nda Atatürk’ün anıtı önüne kurulmuş bir sahnede çıksalar karşımıza. Niye onların da bir bayramları olmasın yılda bir kez. “Farklı” idi onlar; farklı yaşantılarını sürdüren çocuklar. Bizler o dünyalarda neler olup bittiğini farketmesek de, onlar farkındalar kendilerince farklı olduklarının ve alabildiğine bir çaba içinde aradaki farkı kapatmanın yollarını arıyorlar. Ya biz, farkında mıyız!