İKİ yıl önceydi. Beyrut'ta denize manzaralı bir otelde antrenman yapıyordum. Akşam yeni yıla Beyrut'ta girecektim. Televizyon açık, benim gibi bütün antrenman yapanlar televizyon izliyorlar.
İş spora geldi, yılın en iyi 10 golü seçilmiş. 10'dan başlayarak ilerliyorlar. Dördüncü sırada Tugay'ın İngiltere Premier Lig'de attığı bir gol var. İnanılmaz keyiflendim. İnsan gurur duyuyor. Sonra futboldaki en kötü ve çirkin görüntüler geçildi. 3 tane seçmişler. Birinci sırada bizim İsviçre maçı görüntüleri yer alıyordu. O an, "Koşu bandı yarılsa da içine gireyim" dedim. Tugay'da tavana vurmuşken, Milli Takım'la yere çakıldım.
Bunları neden yazdım. Düşünün Sivasspor Türkiye Süper Ligi'nde şampiyonluğa ulaşmış, Şampiyonlar Ligi'nde bir takımla eşleşiyor. İtalyan, İngiliz, Alman, Fransız. Ne olacak biliyor musunuz? O ülkenin televizyonları Bülent Uygun'un yedek kulübesini kırma görüntülerini gösterecekler. "Böyle bir şehire gideceğiz, bu tip bir teknik direktörün takımı ile maç yapacağız" diyecekler. O görüntülerin üzerine yüzlerce yorum yapılacak.
Pazar akşamı biz görüntüleri konuşurken, Maraton'da spor servisine bir telefon geliyor. Ve diyorlar ki, "Bülent Uygun yarın basın toplantısı düzenleyecek, özür dileyecek." Özür dilemesi bile, onun yaptığı hareketin bir bölümünü affettirir, tamamını değil.
Sempatileri kayboldu
Şampiyonluğa oynayan takımın teknik direktörü bunu yapmamalı. Ertesi gün bakıyoruz, Bülent Uygun özür dilemediği gibi Sivasspor Yönetimi hareketlerin arkasında durmuş. Bu Sivasspor'un bileceği bir iş. Ama şunu çok net biçimde söyleyeyim, bu olaylardan sonra Sivasspor'un kamuoyundaki sempatisi inanılmaz derecede kan kaybetmiştir. Bu işin bir tarafı. Şimdi ikinci tarafına geçelim.
Bir takımın futbolcuları, teknik adamları, sahaya çıkan akredite olmuş her kimse, aynen futbolcular gibi kara kaplı kitaba tabidirler. Nasıl bir futbolcu saha içinde terör estirdiği ve demirbaşlara zarar verdiği zaman oyun kurallarına göre ihtar ve ihraç alıyorsa, Bülent Uygun'a da aynısının yapılması gerekirdi. Bunu yapamayan kim?
Dördüncü hakem. Yani dördüncü hakem eyyamın Allah'ını yapmış. Bülent Uygun da meydanı boş bulunca sahanın ortasına kadar gidip, hakemlere fırça kaymış. Uygun'un yaptığı bu hareketlerin sorumlusu dördüncü hakemdir. Nasıl ki Uygun ceza heyetine gönderilip, ceza alacaksa bunu hazırlayan baş sorumlu dördüncü hakem de mutlak suretle cezalandırılmalıdır. Eğer bu dördüncü hakeme MHK hemen maç verirse, onlar da eyyamın Allah'ını yapmış olurlar. Lastiği patlatana ceza vermessen, arabayı devirirsin zaten.
NOT 1: Bu dördüncü hakem Mehmet Fatih Gökçe'ye sormuşlar. "Neden hakemi Bülent Uygun konusunda ikaz etmedin, uyarmadın" diye. Cevap; tam eyyam. "Bülent Uygun'un o hareketi kendi futbolcularına kızarak yaptığını zannettim." Peki Mehmet Fatih Gökçe'ye soruyorum, Türk Collina'sına. Aynı takımdan iki oyuncu birbirine yumruk atarsa ne yaparsın? Cevap versene. Sonra da havaya giriyorsunuz Türk Collina'sı olarak. Sizin gibilerden Collina olur. Ama nasıl olur? "Collin"i olmaz, "na" olur.
NOT 2: Teknik direktörlere ve yedek kulübesinde olan diğer akrediteli şahıslara kırmızı kart gösterilmiyor. Hakem, dördüncü hakemi ikaz ederek saha dışına, tribüne yolluyor. Eskiden bu teknik direktörlere de kırmızı kart gösteriliyordu. Fakat son yıllardaki bazı gergedan teknik direktörler FIFA'ya müracaat ederek "Hakem bizi oyundan çıkarsın ama kırmızı kart göstermesin, rencide oluyoruz" dediler. FIFA da onların bu isteğini kabul etti. Kulübedeki yedek futbolculara ise aynen sahadaki futbolculara olduğu gibi sarı ve kırmızı kart gösterilebiliyor.
Kurt gibi olacaksın!..
ROBERTO Carlos'uceza heyetine veremeyecekler. Neden? Hakemin görüş alanında olduğu için. Peki hakem gördü mü Carlos'u? Bence göremedi. Kendi sahadaydı, aklı verdiği kırmızı kartta. Bünyamin Gezer kendini maça o kadar kaptırıyor, bazen olayların içine o kadar çok giriyor ki boğuluyor.
Bazen de topla çarpışıyor. Ceza alanında olsa, bir gün gol atacak. Bünyamin, saf Anadolu çocuğu. Düzgün bir adam. Futbolcuların hepsi düzgün değildir. Kimi de cinlikten öte çakallık yaparlar. O zaman sen de kurt gibi olacaksın Bünyaminciğim. Gözlerin radar gibi olacak.
Neredeyse sol tarafına ayna koyup; arka tarafını keseceksin, yani tampon bölgeyi. Bunu yapmazsan bu topçular seni yerler, hem de çıtır çıtır.
Bak Roberto Carlos, senle dalga geçti. Seni taça atıverdi. Senin hakem kişiliğinle oynadı. Ama Roberto Carlos'a kızmayacaksın, takmayacaksın, bundan sonraki maçlarda şartlanmayacaksın ve Roberto Carlos'un açığını kovalamak için çabalamayacaksın. Hakemlik için en tehlikeli budur. O sana gol attı, 1-0 önde. Sen başka goller yememeye bakacaksın. Onun için de akıntıya doğru değil, ters istikamete doğru gideceksin. Ve maçları da akan yönünde izlemeyeceksin, koşmayacaksın, hafif hafif çapraz yapacaksın.
Ara sıra futbolcuların arkasına geçeceksin onlardan iki puan alacaksın. Fazla önlerinde durmayacaksın. Anlatabildim mi sevgili Bünyamin?
Emre'ye helal olsun!
EMRE Belözoğlu rakibine bir hareket yaptı. Hakemlerin görmediği yerde olduğu için görüntüler nedeniyle ceza heyetine gitti. Enteresandır, hatırlarsanız yıllar önce Emre Aşık, Nobre'ye bir basur muayenesi yapmıştı ve aynen görüntülere göre ceza heyetine gitmişti.
Disiplin Kurulu Aşık'a hatırladığım kadarıyla 3 maç ceza vermişti, Tahkim Kurulu da bu cezayı itiraz üzerine 1'e indirmişti. Kadere bakın ki, o günkü cezayı veren Disiplin Kurulu'nun başında Adnan Türkkan vardı. Bu sefer de aynı Adnan Türkkan, Tahkim Kurulu'nun başında. Yani Emre'ye verilecek cezayı Tahkim indirecek mi, yoksa "Az buluyorum kardeşim" diyerek yükseltecek mi? Çünkü, Tahkimler yıllarca hep indirdiler, hiç kaldırmadılar. Bakarsın bir gün birileri kaldırır.
NOT: Öyle veya böyle Emre Belözoğlu'nun yaptığı o iğrenç hareket yalnız Futbol Disiplin Kurulu'nu mu ilgilendirir? Yoksa bu hareketin yapıldığı futbolcu, "Benim boğazımı kestirmek istiyor, kiralık birini tutacak" diyerek normal mahkemelere gitmek isteyecek mi veya isteyebilir mi? Daha yeni gencecik bir kızın boğazını kesip çöp konteynırına attılar. Bu iğrenç olay akıllardan silinmeden, bizim bu olaylara her zaman için alışık anlı şanlı A Milli Takım Kaptanımız Emre Belözoğlu aynı görüntüleri futbol sahasında veriyor. Ama ben Emre'ye kızmıyorum. Helal olsun. Her seferinde köküne kadar giydiriyor, kimse de bir şey yapamıyor. Milli Takım Teknik Direktörü dahil herkes ona sahip çıkıyor. Bakalım bu Federasyon sahip çıkacak mı? "Benim kaptanım, canım ciğerim" diyecek mi? Ama şunu net olarak söyleyeyim, Emre Belözoğlu'nu Milli Takım Kaptanı olarak görmek istemiyorum. Bu bir Türk vatandaşı olarak en doğal hakkım.
Enteresan milletiz
ZAMAN zaman hamama giderim. Daha çok tarihi hamamları tercih ederim. Mesela Trabzon'daki 8 Direkli Hamam, Ankara'daki Eynebey Hamamı. İki gün önce buradaydım. Akşam üstü 17 suları. Hamam vıcık vıcık insan dolu.
Patrona sordum, "Millet kan ağlıyor. Sende işler müthiş iyi. Bunu neye bağlıyorsun?" dedim. "Erman hocam" dedi, "Bize geliyorlar. Keseyle kirlerini atıyorlar, ter atıp rahatlıyorlar."
Hakikaten Türk insanı enteresan. Çünkü konuştuğum müşterilerden de aynı cevapları aldım. Her şeye bir tedavi şekli buluruz. Helal olsun bize.