MAÇ bitmeden yorum yapmak ve yazmak istemem. Sebebi neticeyle ilgili değil. Bir takım 2-0 galip, sonra 3-2 mağlup olmuş.
Benim yorumum değişmez. 90. dakikada öyle bir olay patlar ki, maçı bırakır onu yazarım. Ama çok statta benim böyle bir şansım yok. Neden mi?
Bu statlardan biri Bursa Atatürk Stadı. Bu stada geldiğim zaman sülalemden küfür edilmedik kimse kalmıyor. Ben, kendime edilse razıyım. Ama ölmüşlerine edilince, ağrına gidiyor insanın. Ben, Türkiye genelinde bunları yapanlar ve bu küfürleri edenler için, "Ruh hastaları. Tedavi edilmeliler" diyorum. Maalesef, Bursa’da birileri ve Basın Savcısı da bunu okeyledi. Yani mahkemeyi kabul etti. Bana, dün gece de devamlı küfür ettiler. Onun için de ben maç bitimine 4 dakika kala stattan ayrıldım. Onun için de son anda skoru belirleyen penaltı pozisyonu için yorum yapamayacağım. Bu akşam Maraton’da bunu yorumlarım. Onun için de kimse kusuruma bakmasın.
Maça gelince. Hangi taraf kazansaydı, diğerine yazık olurdu. Çünkü, ikisi de kötüydü. Düşünün 90 dakika boyunca Fenerbahçe bir gol atıyor, o da ofsayt. Bursaspor ilk golü atıyor, tamamen tesadüf. Maçın net ve tek pozisyonuna Sercan giriyor. O da topu ayağından açıyor. Bir Bursaspor takımı düşünün. 70 dakika hep geriye oynuyor. Ben, Türkiye’de bu kadar geriye oynayan bir başka takım görmedim desem abartı olmaz. Peki bu zihniyette bir futbol oynayan takıma karşı F.Bahçe ne oynadı? Evlere şenlik bir futbol.
Sahada olmayan Alex’in yerine Emre soyunmuş. Geçiniz. Alex yok, Emre sahneye çıkmalı. Onu da geçiniz. Selçuk, zaten geriye dönük oynuyor. Fenerbahçe’de hücum edecek tek adam var. Sağ bek Gökhan Gönül. İşte büyük Fenerbahçe bu. Roberto Carlos oynayınca, Uğur solda yok oluyor. Çünkü Carlos gidiyor, geriye dönmek için taksiye telefon ediyor. Bir tek Lugano boğuşuyor. O da sonunda sinirleniyor. Emre gene sinirli. Bildiğiniz gibi. Şimdi bu açığını bildikleri için de rakip futbolcular ve seyirci onun üzerine oynuyor. Bunun da böyle olmasına sebep Emre.
Cebinde çip var
Hep geriye oynayan Bursaspor’da Ertuğrul Sağlam hakeme kızıyor. "Volkan Demirel vakit geçiriyor" diye. Bursaspor’da bir tek Sercan var. Rakibin üzerine üzerine giden ve her gittiğinde de birebir rakibi ekarte eden. Hakikaten defans için tehlikeli bir oyuncu. İki tarafa da çalım atabiliyor. Dürte dürte, rakibi geçiyor. Ama arkadaşları ona yardım etmiyorlar.
Güiza gol atar, atamaz. Ama çok çabuk ve süratli bir oyuncu. Bu Fenerbahçe şu ana kadar Güiza’nın bu özelliklerinden faydalanamadı. Onun istediği topları araya atamadılar. Dün bir tane attılar, o da gol oldu.
Maçın hakemi Özkahya enteresan. Kartlarını tuhaf kullanıyor. Rakip takımlardan iki futbolcuya kart gösterecek. Önce sarıyı çıkardı. Üzerine bir şeyler yazdı. Sonra cebine soktu. Ardından yine futbolcuları yanına çağırdı. Cebine soktuğu kartı teker teker onlara gösterdi. Tahmin ediyorum Özkahya’nın cebinde çip var. Kartların üzerine numaraları yazıyor, cebine sokuyor. "Acaba doğru mu, yanlış mı?" diye soruyor herhalde. Çünkü bunun başka türlü bir izahı yok.
Bursa Atatürk Stadı’nın zemini için konuşuyorduk ama yavaş yavaş düzeltmişler. Bakınca oluyor. Mart ayı geldi. Yani benim de dama çıkma zamanım. Ne de olsa büyük bir kediyim. Maç Bursa’da olunca, çekimler de damdan yapıldığı için damdaki kediyi oynuyorum. Maçı oradan seyrediyorum. Sakın beni damdaki kemancıyla karıştırmayın. Mart ayı da sadece tesadüf.