FUTBOLDA senden daha isimli, daha tecrübeli bir takımla oynamak, hep onları markaj yapmak, onu oynatmamak çok eski bir mantık. Artık bu düşünce kalmadı.
Eğer o senden iyiyse, seni yener. Tamam, ona önlem alacaksın ama onu yenmek için de biraz oynayacaksın. Alex’e markaj, Appiah’a markaj, Kezman’a markaj. Sonra ne oluyor? Golü kalende görüyorsun. Bakıyorsun ki, bu işler böyle devam etmeyecek. Bu sefer hücumdaki en iyi oyuncun olan Yordanov’u oyuna alıyorsun. Yani onu ilk 45 dakika oynatmıyorsun. Ondan sonrada mağlup oluyorsun. Diyorsun ki, "Fenerbahçe’nin kadrosu benden iyi." Fenerbahçe’ye yenil, ama adam gibi futbol oyna, mücadele et, elinden geldiğini yap, yenil. Antalya’nın yaptığı gibi.
Önder bu takımda oynar
Fenerbahçe defansında Önder,’ben oynarım’ diyor. Hakikaten oynar da. Kezman zaten iyi transfer. Nitekim attığı gol, klasik Kezman golü. Yalnız Appiah, geldiği zamanki gibi değil. Hani böyle sulu şeftaliyi şapır şupur yersin ya, öyle oynuyordu. Şimdi aynı iştahla oynamıyor. Bir sebebi olsa gerek. İkinci devre Konyaspor, aklı başına gelince bayağı pozisyon buldu. Ama işte, hem becerisizlik, hem tecrübe neticeyi 1-0’a kilitledi. Fenerbahçe pozisyon yakalamadı mı? Yakaladı. Ama bunlardan iki tanesini zaten kaleci Özden verdi.
Öyle ya da böyle F.Bahçe, çok iyi futbol oynamasa da aldığı bu galibiyetle içerideki vıdı vıdıyı biraz dondurdu. Yani hani ilahi fıs fıs diyoruz ya. Hani adaleyi dondurup acıyı geçici dindiren. Bu galibiyet de F.Bahçe’ye böyle bir yarar sağladı.
Ağır sahada kaleye çok şut atmak lazımdı. İki takım da bunu yapamadı. Türk futbolunun en büyük hastalığı zor aldığı topu, kolay rakibe vermektir. Saha dün biraz ağırlaşınca, bu daha da üst düzeye çıktı. Futbolcular iyi niyetliydi. Hakem de maçı istikrarlı yürüttü. Geçen seneki Konya-Fener faciacı yaşanmadı.