EL Saka’nın oynadığı takımların hangi önemli maçına gitsem, El Saka, "El Sakar" oluyor, takımını yakıyor.
Ve şunu düşünüyorum; eğer bu El Saka’dan hala takımlar medet umuyorsa, vah onların haline. Dün iki sarı kart görüyor, inanılmaz. Ve atılıyor. Diyebilirsiniz ki; "El Saka atılmasaydı, ne olurdu?" Fazla bir şey olmazdı. Fenerbahçe gene kazanırdı ama zorlanırdı.
Dünkü Gençlerbirliği eski Gençlerbirliği değil. Manevi kardeşi Hacettepe bu Gençlerbirliği’nden en az üç gömlek üstün. Daha iyi mücadele ediyor, daha fazla zevk veriyor.
Fenerbahçe 3-0 galip, biz Gençlerbirliği’nden başladık... Çünkü, "Fener’in nasıl bir takımla oynadığını anlatalım, ondan sonra Fener’e dönelim" diye düşündük. Sarı lacivertliler önceki maçlara göre daha fazla mücadele ettiler, daha fazla yardımlaştılar. Futbolcular birbirlerinin açığını kapatmak için hiç olmazsa ona doğru yaklaştılar. Yani, netice 3-0 ama, bu Gençlerbirliği’ne ve 10 kişi kalan Gençlerbirliği’ne 3-0.
Emre’de biraz kımıldama var. Ama fizik olarak hala yeterli değil. Öyle tuhaf işler yapıyor ki, mesela rakip geçtikten sonra ona hamle yapıyor. Bir başka hakem değişik yorumlarsa Emre takımını çok kolay 10 kişi bırakabilir. Sebebi de fizik olarak hazır olmaması. Beyni istiyor ama adale cevap vermiyor.
Güiza çok çalıştı
Alex, yine kritik anlarda oyunu çeviren adam oldu. Oyunun kaderini etkileyen ve Gençlerbirliği’nin direncini kıran attığı ilk golde, tamam rakibin hatası var ama Alex’in top tekniği, topla çabukluğu, vuruş zamanlaması ve yeri mükemmel. Keza oyun içinde attığı toplar da.
Güiza çok çalıştı. "Hiç olmazsa" diyor, "Gol kaçırıyorum ama, baskı yaparak, pres yaparak o açığımı kapatayım..." Başarılı da oluyor. Seyirci de ona hak ettiği desteği veriyor. Ama ne olursa olsun, Güiza’nın işi gol atmak. Önce gol atacaksın. Ama Allah’ı var, gol noktalarına gidiyor. Ve çabuk adam.
Uğur gene mücadele etti. Bazen çok iyi işler yapıyor, bazen çok kötü. Ama hiç olmazsa iyi niyetli. Bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bir kısım seyirci de hatalarını anlamış olacak ki, bu sefer Uğur Boral’a takılmadılar.
Önder’in maç noksanlığı oyunun başında biraz nüksetti, ama sonra kapattı.
Burası İngiltere değil
Colin Kazım, dilinin belasını çekmeye devam ediyor. Şunu unutmasın; burası İngiltere değil. Orada Hyde Park’a girersin, Başbakan dahil herkese sallayabilirsin. Burada sallarsan içeri girersin. Onun için de karıştırmasın. Ve sesini kessin futboluna baksın.
Gençlerbirliğili oyunculara, rakibi arkadan çekmenin sarı kart olduğu herhalde söylenmemiş olsa gerek. Veya söylenmiş de sallamıyorlar... O zaman da okkalı para cezalarıyla bu işi halletmeleri lazım. Yoksa çok maçta eksik kalırlar.
Fenerbahçe seyircisi galibiyet istiyor. Her şeyden önce de mücadele istiyor. Dün maçtan evvel belki biraz yağmur vardı, belki hava soğumuştu, belki de Ramazan... Ama seyircide bayağı bir düşme var. Kombineler haricinde bilet alarak maça gelen seyircinin bıraktığı para, komik. Belki de görevlilerin bile alacakları para karşılanmamış olabilir.