GALATASARAY, Türkiye Ligi’nde 1’inci, Leverkusen, Alman Ligi’nde 4’üncü. 90 dakikaya baktığımızda sanki ikisi de aynı ligin biri birincisi, diğeri dördüncüsü gibi. Ya biz, kendi ligimizi küçük görüyoruz, ya da Leverkusen esas oğlan değil. Leverkusen’in kopyası.
İki taraf da devamlı olarak birbirlerine yoklama macunu çektiler. Ama pozisyonu yakalayan Galatasaray oldu. Ümit Karan, bazen göze hoş gelen estetik goller atıyor. Ancak dün geceki gibi bazen de inanılmaz gereksiz, inanılmaz kontrolsüz, tuhaf işler yapıyor. Bir futbolcu gol kaçırabilir. Doğaldır. Pozisyona girmesi de doğaldır. Ama böyle bir maçta bu iki pozisyonu kaçırırsan, Türkiye Ligi’nde bir maçta 10 tane gol atsan ne yazar? Galatasaray, özellikle defansta iyi işler yaptı. Hiç maceraya girmediler ve rakipten hep en az 2 fazla oldular. Ve bütün toplara zamanında bastılar.
Alman takımı bu tip sahaya alışkın değil desek, olmaz. Çünkü oranın hava şartları aynı bizdeki gibi. Onlar da defansta hata yapmamaya gayret ettiler ama iri kıyım futbolculardan kurulu arka taraf, top yere inince zorlanıyor.
Bomba onların elinde
0-0 iki tarafa da yaramadı. Almanya’da ne olur? Bence, bu neticeden sonra bomba Leverkusen’in elinde. Çünkü, Galatasaray’ın orada bulacağı 1 gol, onların bütün planlarını alt-üst edecek, sinir sistemlerini bozacak, tempolarını kontrolsüz yapacak. Burda 1-0 olsaydı, çok büyük avantajdı. Ama futbol çeneyle, beyanat vermekle oynanmıyor. Bizde bazı futbolcular maalesef sahanın dışında attıkları zaman mangalda kül bırakmıyorlar. Orada attıklarının 5’te birini burada atsalar iş bitecek.
Böyle bir Leverkusen’i Ali Sami Yen’de gol atmadan göndermek Galatasaray açısından üzücü oldu. Ama bir de bardağın dolu tarafına bakarsanız, yeni kurulan bir Galatasaray, gençlerle harman yapılan bir Galatasaray, Alman Ligi dördüncüsünü elinden kaçırdı dersiniz.
Yani, isteyen istediği yerden baksın. Bardağın yarısı boş da diyebilirsiniz, dolu da. Ama burdaki neticeyle, pozisyonlarla Almanya’da kaybedersen, bence yazık olur derim.