Paylaş
Bu çocuğa diyorlar ki: "Bunu boynuna tak, hiç çıkarma. Eğer çıkarmazsan işlerin rat gider. Çıkarırsan senin için iyi olmaz. Her şeyde başarısız olursun." Düşünün, o yaştaki bir çocuğa devlet okulunda nasıl telkinde bulunuyorlar?
Dönüyoruz, üç gün önce İspanyollar bizi Bernabeu Stadı'nda ağırlıyor. Her şeyi ile mükemmel bir stat. Asansörlerle çıkılıyor, 10 dakikada
doluyor, 10 dakikada boşalıyor. Her tarafında metro var. Ulaşımı çok kolay. Üç gün sonra biz İspanyolları ağırlıyoruz. Milli takım yetkililerimizin seçtiği stat Ali Sami Yen. Burası stat filan değil. Olsa olsa tavukların ve horozların girebileceği modern bir kümes olabilir. Stada insanlar gibi değil, hayvanlar gibi girdik. Girişimiz bir saat sürdü. Abartmıyorum, aynen hayvanlar gibi tuvaletlerimizi yaptık.
Basın tribününe gitmedim. "Acaba insanlar ne yapıyor?" diyerek bir vatandaş olarak maçı seyretme kararı almıştım. İşte bu manzaraları gördüm. Peki 64 bin kişilik İzmir Atatürk Stadı, çok modern Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı dururken niye Ali Sami Yen? Herhalde İspanya'yı seyirci ile boğacağız veya bu stat uğurlu geliyor.
Pas manyağı yaptılar
Milli futbolculara cevşen vermemiş olacaklar ki, işler ters tepti. Adamlar bizi pas manyağı yaptılar. Çok fazla koşmadılar ama sahayı iyi parsellediler. Allah var, biz onlara göre daha fazla koştuk. Aradaki fark; biz koşarken, onlar topu koşturuyordu. Dünyada futbol topundan daha hızlı giden bir oyuncu olmadı. Yani adamlar müsbet ilime bakıyorlar. Sahanın uğuruna, cevşene bakmıyorlar. Yani cevşen takarsan kazadan beladan kurtulamıyorsun. Veya Ali Sami Yen Stadı'nı seçersen.
Bakınız yukarıdan şuraya kadar nelerden bahsettik? Bunları düşünen ülkenin milli takımı mı Dünya Kupası'na gider yoksa İspanya mı? Eğer İspanya ile biz gitseydik, cevşen değil de Allah bizi çarpardı.
Hakem mükemmele yakın bir maç yönetti. Sahadaki çok futbolcudan daha fazla koştu. Ve pozisyonlara yakın. Daha da önemlisi kararlı. Devre arasında soyunma odasına giderken kendisini alkışlayan İspanyolun suratına sarı kartı gösterdi. İsterse vermezdi.
Güiza ipimizi çekti
Böyle bir maçta bile Nihat biri net, biri şut olmak üzere iki pozisyona girdi. İkinci yarı bu sefer Semih'e şans geldi, o da kullanamadı.
Biz Güiza'yı beğenmiyoruz. İspanyollar ve Del Bosque beğeniyor. Beğenmediğimiz Güiza, Türk Milli Takımı'nın ipini çekti. Sandalyeye bir vurdu, ip boynumuzda asılı kaldı.
Federasyonumuzla teknik direktörümüzle bundan sonra hikaye anlatırız. Lafla peynir gemisi yürümüyor.
Dün gece biraz Arda vardı. Başka şöyle bir zorluyorum, ikinci bir isim bulamıyorum. Nihat İspanya'da oynamanın verdiği özellikle bir şeyler yapmaya kalktı, nafile. Emre Belözoğlu derseniz, Fatih Terim'den tabi senatör. Herhalde ölene kadar milli takım formasını sırtından çıkarmaz.
Mağlup olduktan sonra tenkit eden çok olur. Bu tehlikeyi maalesef İspanya'daki maçtan sonra birçok basın mensubu da göremedi. Maalesef yetkililer de pembe gözlükle baktılar, "iyi oynadık" dediler, "güzel top çevirdik" dediler, "gol kaçırdık" dediler ama gerçeği göremediler.
İkincilik bile hayal
Casillas'ın yediği gol, üşümekten dolayı oldu. Çünkü İspanya kalesine gelen ilk top gol oldu. Neden? Çünkü o dakikaya kadar Casillas'a top gelmemişti ve kaleci hareket kabiliyetini kaybetmişti. Neyse. Biz gene haticelere bakmaya devam edelim. Gözleri yeşil mi, mavi mi? Pudra kullanıyor mu, fondatön kullanıyor mu? Bunları sorarken neticeyi gördük.
Bence artık ikincik de hayal. Bundan sonra önümüzdeki Avrupa Kupaları'na hazırlık hikayeleriyle mışıl mışıl bizi uyuturlar. Şuna bakmak lazım. Bu neticelerden sonra Güney Afrika'ya gitmesek üzülür müyüz? Kesinlikle hayır. Çok şey yapıp da başarılı olmayan üzülür. Hiçbir şey yapmayan insan sonunda başarısız olursa niye üzülsün. Yani bu Türk Milli Takımı bu elemelerde fiyaskoları oynadı. Ama her maçtan sonra mükemmel laf ebeliği yaptılar. Herkese hayırlı ve uğurlu olsun. Cevşenlerimiz bol olsun. Onlar çok önemli.
Paylaş