FATİH Terim, Milli Takımlar Sorumlusu. Yani, Fatih Terim, "Eti de benim kemiği de benim" prensibiyle çalışıyor. Kayıtsız şartsız. Bu tarz çalışma belki 30-40 sene önce geçerliydi. O zamanki şartlar şimdiki gibi değildi. Ama Fatih Terim hala, "Ben yaptım oldu" diyor.
Ünder ve Avcı niye gitti?
Disiplinin olması güzel bir şey, tamam. Ama senin yanındaki kurmayların arada sırada hatta bazen sıkça, "Bir dakika arkadaş, yaptığın yanlış, böyle olmasın" hatta daha ileriye gidip, "Eğer böyle olmaya devam edecekse ben giderim" diyebilmeli ve gitmeli.
Çünkü başarı o zaman gelir. Yoksa, sen oturmadan önce gelip oturacağın koltuğu temizleyen veya gol attıktan sonra tekme tokat vuracağın yardımcıların olursa sonuçlar iyi olmaz. Bakın Norveç’i Norveç’te yenersek veya Yunanistan’ı burada yenip Norveç’le berabere kalırsak finallere gideceğiz.
Fakat, finallere gitsek bile bu federasyonun, teknik heyetin veya futbol takımımızın bir havası, karizması var mı? Cevap kesinlikle hayır. O yüzdendir ki, şu anda kötü durumdayız.
Dikkatinizi bir şey çekti mi, Fatih Terim’in yanında Bülent Ünder varken Terim daha doğru işler yapıyordu. Bülent’i iyi tanırım, yıllarca karşı karşıya oynadık.
Ketum biridir, inandığını sonuna kadar savunur ve kesinlikle de bunları dışarıya sızdırmaz. Ama bugün Fatih Terim’in yanında yok. Başkaları var...
Şöyle bir bakın, yardımcılarından hangisi Fatih Terim’in fikrini çelebilir veya "Hayır" diyebilir veya inandığı konuda onunla tartışabilir hatta kavga edebilir. Bence hiçbiri. İşte Milli Takım’da şu andaki geriye gidişin en büyük nedeni budur.
Kendini çok sever
Mesela Fatih Terim geldiğinde Abdullah Avcı alt yapıdaki milli takımlarda oldukça başarılıydı. Gidişatı gayet iyiydi. Nitekim o da milli takımlarda barınamadı, kaçtı. Şu anda da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde iyi işler yapmaya devam ediyor. Bunlar tesadüf mü, değil.
Fatih Terim kendini çok sever. Ve hep dikensiz gül bahçesi ister.
İşimiz duaya kaldı!
YUNANİSTAN’ı Pire’de yendik, maçtaydım. O günkü skor 4-1 aleyhimize de olabilirdi. Bugün, "İnşallah başarılı oluruz"dan başka bir cümle düşünemiyorum. Ama maalesef işimiz inşallahlara kaldı.
Nasıl olsa dualar ülkesi olduk; yağmur dualarına çıktık. Maçtan yarım saat evvel 30 bin kişi Ali Sami Yen’de galibiyet duası ederiz. Belki Allah bizi duyar, kabul eder.
Yalnız, aman dikkat, gelecek hakem İspanyol. Sert futbola müsaade eder ama tekmeye asla. İtirazı da hiç sevmez.
Aptalca oyundan atılırsak işte o zaman facia olur. Çünkü biz Avrupa’da bizim hakemlere göre oynuyoruz. Bizimkiler gariban... Dayak da yeseler ağızlarını açmıyorlar. Örnekleri mi, çok. Daha üç hafta önce oldu.
Merkez Hakem Kurulu’nun da sesi çıkmıyor, hakemlerin de. Veya UEFA’ya bir dilekçe verelim; Macaristan maçındaki hakemi isteyelim. Belki de o gün havlu atmıştık, o hakem olmasaydı.
En büyük sensin hocam!..
MOLDOVA Milli Takımı Teknik Direktörü Igor Dobrovolski ile milli maçtan 1.5 saat önce sohbet etme fırsatı bulmuştum. Milli Takımımız’ı çok iyi etüt etmiş, bütün söylediklerini sahada uyguladı. Bizi çok rahat da yenebilirlerdi. Ama bakmayın, belki biz adamları küçük gördük ama sahaya çıkan takımdan, kaleci hariç hepsi yurt dışında futbol oynuyorlar.
Adamın dört tane oyuncusu sakat, ikisini de bazı özel (!) sebeplerden dolayı bu maçlık kadroya almamış. Peki biz ne yaptık, hiçbir şey. Hani bizde büyük oyuncular vardı?
O zaman bizim şunu tartışmamız lazım, bizim futbolcular ne kadar iyi oyuncular? Bulundukları yeri, aldıkları parayı hak ediyorlar mı? Niye Avrupa’ya çıkınca yok oluyoruz; hem kulüp hem Milli Takım bazında.
Adamlar bizi 90 dakika ahtapot gibi sardılar, kanımızı emdiler, sonra gücümüz bitince bir kenara bıraktılar.
El bombaları
Milli Takım’da ön libero Mehmet Aurelio oynuyor. Mehmet Aurelio Fenerbahçe’de de ön libero oynuyor, Edu ile Lugano’nun önünde. Ama Milli Takım’da zaman zaman hatta çokça arka liberoya geçiyor.
Çünkü maçın içinde öyle pozisyonlar oluyor ki, Gökhan Zan’la Servet’in bir el bombası gibi ne zaman patlayacaklarını iyi hesap ettiğinden onların arkalarını da kapatıyor. Senin zaten orta sahanda Arda, Emre Belözoğlu, Tuncay var... Top onlara gelince eh biraz varlar ama rakipten almaya gelince yoklar.
Biz adam değil miyiz?
Mehmet Topuz gibi bir silahı, hem de çok etkili bir silahı sağ tarafta öldürüyorsun, sonra da diyorsun ki, "Sağ bek oynatacağım adam yok." Ama kendi takımlarında forma giymemiş adamları kadroya alıp oynatıyorsun. Ben Türkiye liglerinde sağ bekte top oynasam, topyekün birleşir Fatih Terim’e bir soru sorarım, "Biz adam değil miyiz?" diye.
Ama dedim ya, Fatih Terim’le tartışacak, kavga edecek bir yardımcısı yok. O hep, "En büyük sensin Fatih hocam" diyenleri yanına almış. Zaten dikkat edin, Fatih Terim yardımcılarının hepsini dört büyük takımdan seçti, fazla toz kaldırmasınlar diye.
Futbol Federasyonu uçak alıyor
MİLLİ Takım hayati maçlarından birini oynamak için Moldova’ya gidiyor. Kamp yeri Riva’da olduğu için uçak Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan kalksın isteniyor. Ama maalesef bu uçağın pilotları trafik sorununu bahane ederek 2.5 saat sonra Yeşilköy’den Sabiha Gökçen’e ulaşıyorlar. Kalkacak uçak da THY uçağı. Kalkan uçak Türkiye’nin şerefi, gururu. Daha da önemlisi reklamını yapan bir grup.
Haluk Ulusoy’un bu dönemki başkanlığında bütün devlet kuruluşları Milli Takım’dan sponsorluklarını çektiler. Acaba diyorum, bu olayda bir kasıt var mı? Özellikle mi işler yokuşa sürülüyor? Milli Takım yabancı bir havayolu şirketinden daha ucuza bir uçak kiralayıp gider mi, gider. Ama şık olmaz.
Bu işler Haluk Ulusoy’u bezdirmiş olmalı ki, 3-4 aydır federasyon 200 kişilik bir uçak alma konusunda ciddi araştırma yapıyor. "Gerektiğinde Milli Takım gidecek, lazım olduğunda kulüplere kiralayacağız, hatta bir özel havayolu şirketine kiralayıp boş zamanlarını değerlendirebiliriz" diyorlar.
Motivasyon ile dolmuşu birbirine karıştırmayın!..
MİLLİ Takım selam durdu... O kadar selam duracaklarına, Moldova’dan 3 puan alsalardı daha faydalı olurdu. Ama bizim futbolcuların elleri kolları bacaklarından daha fazla çalışıyor. Bazıları ne demişti Emre’ye, hem de görevlilerden; "Ellerine sağlık Emre. Senin öbür koluna da bant takalım." Bu takım Avrupa Şampiyonası finallerine gidemezse kimlerin nerelerine bant takacaklar, o zaman göreceğiz.
Biz motivasyonla dolmuşu karıştırıyoruz. Motivasyon, mantıklı havaya girmektir, eğer dolmuşa binersen; ecele gidersin. Zaten biz hem şoför mahalli olsun hem 2 lira olsun isteriz ama işte gördüğünüz gibi adama yedirmezler. Ama olsun, şimdi bütün bu yazılarımızı teknik heyeti alır; Yunanistan ve Norveç maçından önce Milli Takım futbolcularının önüne atar ve motive yapar.
NOT: Eğer Avrupa Şampiyonası’na gidemezsek, krizin babası çıkar. Bunu da önlemenin bir tek yolu vardır, federasyon ve milli takımlar topyekün istifa ederler.
O golü nasıl yedik?..
SORUYORUM; Hakan Arıkan’ın taçtan gelen topta yediği golde; A) Moldova takımının bu özelliği bilinmiyor muydu? B) Biliniyordu da, futbolculara üstünkörü mü anlatıldı? C) Biliniyordu da futbolcular mı sahada uyudu? D) Hiçbiri (Yoksa aptallık mı?).
Doluya koyuyorum olmuyor, boşa koyuyorum olmuyor. Cevap verirlerse, biz de anlarız. Çünkü, o pozisyonda bu olay futbolculara anlatılmış gibi gelmedi bana.