Bir teşvik hikayesi

Ankaragücü’nün eski bir oyuncusu, futbolculuk dönemimde alınan teşvik primini kulüp görevlileriyle paylaşmadığımı söylemiş. Ama benim böyle bir paradan haberim yok. O zamanlar teşvik primi almak gayet normal. Onun için de “Teşvik primi alan da veren de şerefsizdir” gibi bir laf asla etmem. Ama şu lafı ederim, “Şike yapan, şerefsizdir...”

Haberin Devamı

KARŞILIKLI ateş etmeler başladı. Malum ekip hiç rahat durmuyor. Hep, “Acaba bir şey bulur muyuz?” diye uğraşıyorlar. Size bir şey söyleyeyim mi, bulamazsınız.

Bakınız. Ankaragücü’nün eski bir futbolcusu Melih Atacan, Ankaragücü’nde oynarken teşvik primi alındığını ve benim teşvik primini kulüp görevlileriyle paylaşmadığımı söylemiş. Buna benzer bir yazıyı birkaç yıl evvel Habertürk’te Mehmet Tahir Kum yazmıştı. Mahkemeye verdim, hakim reddetti; önemli bir şey yok diye. 1974-75 sezonunda 9 Mart’ta oynanan maçta Galatasaray’ı 2-0 yenmişiz. Teşvik primi gelmiş. Biz bu maça çıkarken Fenerbahçe, Galatasaray’ın önündeymiş. Bu maçtan sonra durum 32-29 oluyor. Sezonun sonunda da Fenerbahçe 43 puanla şampiyonluğa ulaşıp, Galatasaray da 38 puanla ikinciliği elde ediyor.

Haberin Devamı

Kimler bölüştü?

Şimdi, ben önce Melih Atacan’ı mahkemeye vereceğim. Ve ismi geçen bütün futbolcuları da mahkeme muhakkak çağıracaktır. O zaman bu Melih Atacan konuştuklarına ne cevap verecek, bilmiyorum. Eğer para geldiyse, bu parayı kimler bölüştü onu da çok merak ediyorum. Çünkü, benim böyle bir paradan haberim yok...

Benim hatırladığım her halde 1972 sezonuydu. O meşhur üst üste şampiyon olan Galatasaray ile oynuyoruz. İstanbul’da Ali Sami Yen Stadı’nda maç. Galatasaray bizi yenerse şampiyon olup, tur atacak. Ama Köksal’ın attığı golle maçı 1-0 kazanıyoruz.

Sonra Ankara’ya geliyoruz. Fenerbahçe ile oynuyoruz. Galatasaray’dan teşvik primi geliyor. Hem de soyunma odasına, çantayla. Fenerbahçe’yi yensek parayı alacağız. Ogün Altıparmak, 70 küsürlü dakikalarda kafayla, Gençlik Parkı tarafındaki kaleye bir gol atıyor. Ve mağlup oluyoruz. Sahadan da tıpış tıpış gidiyoruz. Yani, galip gelseydik o teşvik primini alacaktık.

Maşa kullanmayın

O zamanlar teşvik primi almak normal. Onun için de “Teşvik primi alan da veren de şerefsizdir” gibi bir laf etmem. Bu bir. Ama şu lafı ederim, “Şike yapan, şerefsizdir.” Bu da iki...

Bana sorarsanız teşviğin mahsuru var şu anda. Ama, teşvik ile şikeyi aynı kefeye koymak yanlıştır. Aynı cezayı da vermek yanlıştır. Bakın, bu kadar net söylüyorum. Çünkü, konuşuyorsunuz onları tekrar dinlemek zor. Ama yazı kalıcıdır. Yarın karşınıza getirirler. Yalnız şunu unutmayın. Zavallı duruma düşünce, zavallı işler yapmayın. Doğru bir tanedir, ama yanlış çok.
Bir tavsiyem daha var. Sakın maşa kullanmayın. Perdenin önüne çıkın, erkek gibi mücadele edin. (Galatasaray’dan gelip, Fenerbahçe’ye yenildiğimiz maçtaki teşvik olayını zaten televizyonda zaten anlatmıştım. Bazıları ne kadar çabuk unutuyor)

Haberin Devamı

Parasını ödeyenin günahı ne?

SERDAR Çakır, oğlu Cüneyt Çakır ve ekibi hala İstanbul Hakem Derneği’ne olan borçlarını ödemediler. İyi de bir para. Miktarı burada yazarsam, ayıp olur. Ama, aynı ekip şimdi derneği almak için çaba sarfediyor. Bu ekibin hemen borcunu ödeyip sonra seçimlere girmesi lazım. Eğer bu parayı ödemeden seçimlere girip kazanırlarsa, sonraki ödemelerinden rahatsız olurum. O da hakemliğe yakışmaz. O zaman, Fırat Aydınus, Hüseyin Göçek ve diğer FIFA kokartlılar ve paralarını ödeyenlerin günahı ne? Onlar geri zekalı mı, aptal mı oluyorlar?

Yataklı treni sakın kaldırmayın!

HÜKÜMETİN tren politikasını beğeniyorum. Geç kalınmış bir olay. Demiryolunun Türkiye’de kesin gelişmesi lazım. Ama, bir şeyi onlardan rica ediyorum. İnsanların hayallerini öldürmesinler. Ankara-İstanbul yataklı treni, olmazsa olmaz bir nostaljidir. İstersen Ankara-İstanbul’u 1 saate indir ama o yataklıyı kaldırma. Geçen gün bindim. Herhalde 100 Japon, 30 Çinli ve bir sürü yabancı vardı. Demek ki o doğru. Bir düşünün...

Haberin Devamı

Bu işin sonu artık gelsin

BEYEFENDİLERE metrobüs veriyorsunuz. Camlarını indiriyorlar. Sanki turist otobüsü. Açık havada Topkapı Sarayı’nı, Dolmabahçe Sarayı’nı gezdiriyorsunuz sanki beyefendilere.

Yılbaşında San Francisco’daydım. Ama, Türkiye’deki taraftarlar yoktu oradaki otobüslerde. Doğal açıktı otobüsler.
Olaylı derbi sonrası Emniyet mensuplarına sordum, “Bunları niye Emniyet Müdürlüğü’nün önüne çekmediniz?” diye. Hadi, “Emniyette böyle bir teşkilat yok. Askeri bir birliğin içine çekemediniz mi” dedim. Gelen cevap ilginçti...

“Hocam otobüse binenlerin içinde camı kıranlar da var, düzgün durup hiç bir şey yapmayanlar da. Biz, hepsini suçlu addetmiyoruz. Daha da fazla tahrik etmek istemiyoruz. Onun için bunları maça sokuyoruz. Sonra hepsini teker teker alıyoruz.”

Haberin Devamı

Nitekim derbinin ertesi günü bana telefon edildiğinde saat 14.00-15.00 suları gibiydi. 76 kişinin tutuklandığını söylediler ve “Devam edeceğiz” dediler. “Tribünde olay çıkaranları ve olaylara karışanları da içeri aldık” dediler. Tamam. Her şey kabulüm. Ama, niye bu işin sonu gelmiyor? Niye bitmiyor? Bir de bunu anlatanlara, sormak lazım. Yoksa bizim bilmediğimiz başka şeyler mi var? Yetkililerin, gücünün yetmediği!..

Sana yakışıyor mu Aykut Kocaman?

PAZARTESİ akşamı Telegol’e, F.Bahçe yönetisi Cihan Kamer ve Avukat Emin Özkurt katıldılar. Laf lafı açtı. Olay Aykut Kocaman’a geldi...
Hani o meşhur, Aykut Kocaman’ın hani F.Bahçe takımı Ordu’ya giderken kafileden ayrılıp ortalıktan kaybolduğu olaya...
Sevgili okurlar, Türkiye’de ilk defa ve son defa Aykut Kocaman’ın bu maça giderken kafileden ayrılıp, eski takım arkadaşı Rıdvan Dilmen ile beraber o gün TFF Başkanı M.Ali Aydınlar ile buluştuğunu Telegol’de söyleyen insanım. Şu soruları yönelttim: “Neler konuştunuz? Puan pazarlığı mı yaptınız? Bunları açıklayın.”
Bir hafta sonra Aykut Kocaman, oynadıkları maç sonrası basın toplantısında bu konuda ismimi vermeden beni net bir biçimde yalancılıkla suçladı. Ve devam etti: “Bunların hepsi külliyen yalan.”
Edebiyatım fena değildir. Lisede de iyi not alırdım. Mefailün, failatün, failün gibi Divan Edebiyatı terimlerini hocam Ahmet Şevket Bohça, elindeki kurşun kalemini masaya vurunca çözerdim.
Bak Aykut. Anlattıklarımın hepsi külliyen doğru. Sen, Rıdvan ve TFF eski Başkanı M.Ali Aydınlar bir odaya girdiniz. Bir şeyler konuştunuz. Yöneticiniz Cihan Kamer diyor ki; “Puan pazarlığı yapılmadı.” Peki, puan pazarlığı yapılmadı. “Yapılmadıysa özür dilerim” dedim.
Sen Orduspor ile oynanan maça özel uçakla gittin. Diğer kişi dediğin TFF Başkanı M.Ali Aydınlar mı Aykut?

Haberin Devamı

İkimiz de çok  iyi biliyoruz

Bak Aykut. Bu yalan dediğin cümleyi ben sana doğrulatırım. Nasıl biliyor musun? Hem de soyadın gibi “Kocaman” doğrulatırım...
Bak Aykut. Sizin yaptığınız bu toplantıyı, M.Ali Aydınlar bana telefon açarak doğruladı. Hem de program arasında. İçeriği hakkında bir şey söylemedi. Ben bu soruyu sormasaydım sen es geçecektin.Ordu’ya giderken kaybolmuştun. Kimse de bilmeyecekti. O kadar geniş açılı konuşuyorsun ki, belli değil. Çalştığın kulübü bırakıp tavla oynamaya gitmedin herhalde. Fenerbahçe Teknik Direktörü, TFF başkanıyla konuşuyor. Sonrasında TFF Başkanı sudan bahanelerle istifa ediyor. Sizin yaptığınızı bu görüşme sonunda TFF Başkanı istifa ettiyse herhalde önemli şeyler konuştunuz...

NOT: Aykut, evelemeden, gevelemen konuş. Net cevap ver. Hani diyorlar ya “Kuzu mu kurt mu?” İstersen beraber karar verelim.


 

Yazarın Tüm Yazıları