ŞAMPİYONLAR Ligi maçı oynuyorsun, Avrupa’nın bir kısmı, hatta dünyanın bir kısmı seni seyrediyor. İyi oynarsın kötü oynarsın, yenersin yenilirsin ama daha hala geri kalmışlıktan kurtulamıyoruz. Sonra da ya FIFA’yı suçluyoruz ya UEFA’yı. Milli Takımımız seyircisiz oynama cezası yemiş. Türkiye Ligi’ndeki 4 büyük takımdan ikisinin de akıbeti aynı.
Dün gece Beşiktaş, vasat bir Avrupa takımıyla maç yapıyor. Belki de sahanın en iyi adamı hakem. O hakem, Beşiktaş Teknik Direktörü’nü en az üç defa gelip, sözlü ikaz ediyor. Sonunda da oyun alanından dışarı atıyor. Şampiyonlar Ligi organize edildiğinden beri, acaba kaç teknik adam oyundan atıldı? Bir bakın...
Beşiktaş galip gelmiş veya mağlup olmuş, beni hiç ilgilendirmiyor. Beni bir Türk olarak, Türkiye’yi tanımayan ama maçı televizyondan izleyen insanların düşüncesi ilgilendiriyor.
Çünkü, Türkiye’yi temsil eden takımlarından birinin teknik direktörü oyundan atılıyor. Sonunda da 90+ bilmem kaçta gol yiyip taca çıkıyorsun. Ama senin teknik direktörün taca da çıkmamış. Oyundan atılmış.
El de var sıfır
Sonunda da mağlup olmuşsun. Bu da çok doğal. Çünkü sen daha yarışma adabına uymuyorsun. Sportmenliğe uymuyorsun. Şimdi Beşiktaşlı yöneticiler tekrar çıkarlar yumruğu masaya bir vururlar UEFA titrer. Öyle titrer ki, UEFA’yı yönetenler zatürreden ölürler.
Higuian diye bir oyuncu alıyorsun. Kaçıncı dakikada oyuna sokuyorsun? 69’da. Peki, o zaman bu adamı niye alıyorsun, veya bu adamı kim alıyor? Beşiktaş’ta yabancı oyuncu kaç tane var? Veya çevirip şöyle söyleyeyim; ithal oyuncular Beşiktaş’ın çehresini değiştirmiş mi? Bence hepsi hayır. Bir tek Tello var. Peki bu kulübü idare edenlerin mi sorunu yoksa teknik adamların mı? Maçın yorumunu yapacaktım, 3-4-1-2 yok, 4x4=16 yok. Hepsi hikaye. Ama şu bir gerçek. Beşiktaş yönetilmiyor, Beşiktaş’ın yönetiminin sistemi de teknik sistemi de "sıfır’a sıfır elde var sıfır". İşte siyah beyazlıların son yıllardaki taktiği... Maalesef ama gerçek.