GAZİANTEP’de dün gece maç 2-1 olana kadar hareketli. Ondan sonra durdu. Galatasaray, zaman zaman iyi işler yaptı. Ama, genelde onlar da vasatı geçemediler. Çünkü, Gaziantepspor’da iyi oyuncular var. Ama, hepsi kendine oynuyor. Takım oyunu yok.
Kendine oynayınca da rakip kapanıyor. Bu sefer de geriye oynuyorlar. Yani futbolu çabuk oynamıyorlar. Top sürerek, top taşınarak oynanılmaz, pas verilerek futbol oynanır. Mesela Arda. Öyle yerlerde, akıl almaz toplar atıyor ki. Topla 100 metre depar yapsan onun attığı topun önüne geçemezsin. Niye? Çünkü hiç bir oyuncu topla daha hızlı değil. Arda, topu arkadaşlarının önüne lokum gibi bırakıyor. Onlara da vurmak kalıyor. Birinde Aydın atamadı, ikincisine Nonda attı. Gaziantepspor, takım olmaya karar verirse çok ekibin başını ağrıtır ama böyle kendilerini göstermeye kalkarlarsa, hikaye olurlar. Galatasaray’ın kadrosu, Gaziantepspor’a göre daha eksik olmasına rağmen, yardımlaşmaları çok daha iyiydi. Ama Galatasaray’da da bir sorun var. En ileri uçla, en geri arasındaki mesafe zaman zaman çok açık kalıyor. Bu mesafeden Gaziantepspor faydalanamadı. Ağır hareket ettiler. Yarın, çabuk bir takım karşılarına çıkarsa başları çok ağrır. Bünyamin Gezer kötü maç idare etmedi. Ama öyle iki, üç şey yaptılar ki inanılır gibi değil. Birincisi, 25. dakikada su molası vereceksin diye bir kanun yok. Bir takım hücum ediyor. Hücum sonuçlansın, top taca mı, auta mı çıkacak, faul mü olacak. Ondan sonra oyun durunca molayı verirsin. Adamın avantajını niye kesiyorsun? İkincisi, ihlal nedeniyle çok doğru bir kararla penaltıyı tekrar ettiriyorsun. Ama ikincide de seni sallamıyorlar, gene ceza sahasına giriyorlar. O zaman gene tekrar ettireceksin. Üçüncüsü ve en önemlisi, 5 dakika oynanmayan süreyi göstermişsin. Bu süre içinde Arda oyun alanından çıkarken ağır hareket ediyor. Kaptanlık bandını ağır ağır çıkarıyor, yürüye yürüye de oyun alanının kenarına geliyor. Sen onunla fiziksel temasa giriyorsun. O sinirlenip seni itse veya vursa, kırmızı kartla oyun harici yapacaksın. Olacak iş mi? Bırak, oyuncu ağır hareket ediyorsa sen de ikaz edersin, yarım dakika koyacağına 1.5 dakika oynatırsın. Ama sen bütün bunları yaptıktan sonra Arda’ya da sarı veriyorsun, ondan sonra da maçı 90+5’te bitiriyorsun. Maç idaresinde denizi geçiyorsun, ufak tefek işlerde derede boğuluyorsun. Bir gün başına ters işler gelebilir. Aman dikkat. Büyük ders olsun Türk futbolunda, “Marka değeri, marka değeri” diyenler, dün gece Denizli’deki elektrik rezaletinden sonra ne yapacaklar? Türkiye’de özellikle Süper Lig’de hangi statlarda jenaratör denetlemesi yapılıyor? UEFA, elektrik kesintisi tehlikesine karşı, özellikle şehir elektriğiyle bazı maçları oynatmaz. Jeneratörü devreye sokturur, öyle oynatır. En garanti de odur. Denizli’de elektrikler kesildi. Fenerbahçe’nin de elektriği Denizli elektriğinden farklı değildi. Özelikle elektrik kesintisinden sonra Denizlispor sazı eline aldı ama o dakikalarda bile pozisyon bulan Fenerbahçe’ydi. Sebebi belliydi. Yani Fenerbahçe, fazla sıkmadan aradaki kalite farkıyla maçı rahat rahat kazandı. Bülent Yıldırım, kendini yere atan Emre’ye sarı kartı gösteremedi ama bir dakika sonra Denizlispor’dan Koffi’ye benzer pozisyonda sarı kartını çıkardı. Hem de rahatlıkla. Bu maç durduğu süre açısından bundan sonra oynanacak maçlar için de kötü bir örnek oldu. Çünkü, “Hakem böyle durumlarda makul bir süre bekler” denir. Bu makul süre nedir? Ama, bahane de hazır olacak tabi, “Çarşamba günü milli maç var.” Herşeyi kitabına uydurmakta üzerimize yok. Herhalde Futbol Federasyonu’na bu olay büyük bir ders olur ve gece maçı oynanacak bütün statlarda jenaratör denetlemesi umarım bugünden itibaren yapılır. Bu yazı maçlar televizyondan izlenerek yorumlanmıştır.