Almanlardan korkmalıyız

Alman Milli Takımı’ndan, Alman futbol takımlarından korkmayan taş olur. Sebebi de şu: Hakem bitiş düdüğünü çalana kadar oyun disiplininden kopmuyorlar. Türk milletine de en ters gelen şey disiplin.

SON dört takım arasına kaldık ama ne biz, ne rakiplerimiz, ne de seyredenler nasıl oynadığımızı daha fark edemediler. Aslında haklılar. Bizim fark edemediğimizi onlar nasıl fark edecekler?

Fatih Hoca, o meşhur basın toplantısında spor yazarlarını suçladı. Dedi ki: "70. dakikadan sonra verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz!" Bu, şu anlama geliyor: "Sizin o yazdığınız kağıtları ben size yedirdim. Siz yeniden yazmak mecburiyetinde kaldınız." Yani, kestirmeden dedi ki: "Siz spor yazarı değil, skor yazarısınız." Ben bu cümlelerden hiç alınmadım, gocunmadım, üstüme almadım. Çünkü basın hayatımda skor yazarlığı yapmadım.

Ama Fatih Hoca, özellikle bu son üç maçın görüntüsünde, skor tabelası teknik direktörlüğü yapıyor. Neden? Çünkü bir oyun şeklimiz yok, bir oyun planımız yok. Önce gol veya goller yiyoruz, sonra tuhaf bir şey oluyor. Tanrı’nın eli mi değiyor, arkadan mı itiyor ne yapıyorsa, inanılmaz zamanlarda inanılmaz gollerle skor lehimize dönüyor.

Skor teknik direktörü!

O zaman Fatih Terim kendi silahıyla vuruluyor. Futbol oyunu teknik direktörü değil, skor teknik direktörü oluyor.

Öyle veya böyle, tarih iyi oyunu ya da kötü oyunu yazmayacak. 5 yediğini, 5 attığını da yazmayacak. Skoru yazacak. Neticeyi yazacak, Hatice’yi değil. 2002’de hiçbir Avrupa takımıyla karşılaşmadan dünya üçüncüsü olduk. Şu anda ne diyoruz: "Dünya üçüncüsü olmuştuk." Diğer cümlelerin hiçbirisi açıklamalara girmiyor. Şu anda da en kötüsü Avrupa dördüncüsüyüz. Geçen gün bir arkadaş dedi ki: "Bu Fatih Terim Boğaz Köprüsü’nden aşağı düşse, yürüyerek Beylerbeyi’nden çıkar."

Hep diyorum ki: "Türk futbolcular Avrupa’ya gitsinler. Çünkü oradaki futbol anlayışı, oradaki futbol terbiyesi çok fazla." İşte Tuncay. Bir senelik İngiltere macerası onun futbol görüşüne ve anlayışına ne kadar müsbet yansımış. Haliyle de bu da A Milli Takımımız’a yol, su, elektrik olarak geri dönüyor. Mesela Hamit. Almanya’da yetişmenin avantajlarını, kaymağını biz yiyoruz ama Fatih Hoca onu inatla sağbekte hapsetti.

Ferrari garajda bekler mi?

Ben, Hamit’in sağbekte oynamasını Ferrari bir arabayı garajda bekletmek gibi görüyorum. Hamit’in orta sahada oynadığı iki maç, onun takımı derleyip toparlamasıyla kazanıldı. Peki Fatih Terim’in prensleri Emre Belözoğlu ile Tümer ne yapıyorlar? Tabi senatör gibiler. Düz koşu yapıyorlar, yatıyorlar aynı primi alıyorlar. Peki, Fatih Terim’in bir türlü yıldızının barışmadığı Halil Altıntop’la Yıldıray ne yapıyorlar? Onlar da evde ceviz oynuyorlar.

Aslında Fatih Terim’in basınla girdiği bu diyaloglar onu dış basında zayıflatıyor. Çünkü edilen tercümeler, yabancılar tarafından aynen gazetelerine yansıtılıyor. Yani Terim’in tabiriyle skor basınıyla skor teknik direktörünün kavgası devam ediyor.

Disiplinden kopmuyorlar

Peki, Almanya maçında ne yaparız? Oynadığımız dört takım içerisinde en zor takım Hırvatlardı. Almanlar, Hırvatlardan iyi takım değiller. Ama bırakın Alman Milli Takımı’ndan, Alman futbol takımlarından korkmayan taş olur. Sebebi de şu: Hakem bitiş düdüğünü çalana kadar oyun disiplininden kopmuyorlar. Türk milletine de en ters gelen şey disiplin. Hiç sevmeyiz, çok bıkarız. İşte en son örnek. Hırvat maçında yediğimiz golden sonra üç futbolcumuz kale sahası içinde yatıyorlardı. Ama daha bitime 1 dakika vardı. İki futbolcu gitti, ite kaka, vura vura yerden kaldırıp santraya gönderdi arkadaşlarını. Kimdi bunlar? Birisi Almanya’da yetişmiş Hamit, diğeri 1 yıldır İngiltere’de oynayan Tuncay. Yerde yatan kimler? Bizimkiler.

Kolay kartlar gördük. Bunların bazılarında hakemler hatalıydı, bazılarında bizim futbolcular. Sakatlıklar oldu. Servet’inki tamam. O, bile bile ladesti. Riske de girmeye değerdi. Ama Gökhan Zan, Tümer ve Emre üçlüsü Fatih Terim’in yüzde 100 hatasıdır. Yani şu anda üç tane daha sağlam futbolcumuz yoksa bunun sebebi hocadır.

Golü Erdoğan attı

ASLINDA bu son maçın en büyük galibi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan, Çek maçından sonra dedi ki: "Hırvat maçına Başbakanı, Cumhurbaşkanı’nı ana muhalefet başkanını, Genelkurmay Başkanı’nı, kısacası herkesi davat edeceğim." Ama bu davete bir tek Erdoğan katıldı.

Hem de Trabzon’dan maça yarım saat kala geldi. Hani ne demişler? "Tekkeyi bekleyen çorbayı içer." Böyle bir maçtan sonra da yaptığı jestlerle ve hareketlerle Başbakan son derece sempatik geldi. Çok doğaldı, içtendi. Yani anlayacağınız Deniz Baykal burada da golünü yedi. Ne de olsa Tayyip Erdoğan eski futbolcu. Topu bacak arasından geçirip, golünü attı.

Kondisyonerler sayesinde ayakta kaldık

PEKİ,
iyi güzel de hiç mi Fatih Terim’in yaptığı iyi şeyler yok kötülerin yanında? Olmaz olur mu... Var tabii. Mesela Amerikalı kondisyonerleri getirtmesi, bilime önem vermesi güzel şeyler. Nitekim, Fatih Terim en fazla bu 4 Amerikalı kondisyonerden fayda sağladı. Çünkü yendiğimiz bütün takımlar oyunun sonlarına doğru oyundan düştüler. Biz ayakta kaldık.

Sen ayakta kalınca psikolojik olarak da diri kalıyorsun.
Yazarın Tüm Yazıları